ABD, TÜRKİYE'YE KARŞI CEPHE AÇTI

ABD Türkiye’ye cephe açmış durumda. FETÖ darbesiyle Türkiye’yi ele geçirmeye çalışan ABD, Türk Devlet adamlarının, TSK’nın general, subay ve astsubaylarının özellikle de halkın direnci ve karşı atağı sayesinde ağır bir darbe almıştır. Hatta Türkiye’deki tüm istihbarat ve propaganda sistemleri besleyip büyüttüğü yandaşlarıyla beraber mağlup edilmiştir.

ABD, coğrafyamızda kukla Kürt Devleti kurma uğruna , senelerdir ordusunu, ekonomisini, topraklarını ve kaynaklarını tepe tepe kullandığı Türkiye’yi kaybetmiştir.

Halbuki Abdullah Gül’lü, Recep Tayyip Erdoğan’lı AKP yönetimindeki Türkiye, Irak’ta, Beşşar Esad’ı devirme nokrasında Suriye’de her koşul ve şartta tüm olanaklarıyla ABD’nin yanında büyük fedakarlıkla, halkını yoksullaştırma ve huzursuz etme bahasına durmuştur.

Aklı başında kurum yöneticileri ve bir çok insan, FETÖ’nün bir CAI organizasyonu olduğunu, devlete sızdığını, polise, orduya, yargıya, mülkiyeye, ticarete, istihbarata, kısaca devleti ele geçirmeye çalıştıklarını anlatmaya çalışırken, AKP’liler Gülen’e ve ekibine büyük bir inanç ve bağlılıkla destek olmayı sürdürüyorlardı ve Fethullah Gülen’le ilgili yapılan açılamalara ve söylenenlere, raporlara kulak tıkıyorlardı. Bazen açık açık ve bazen de üstü örtülü olarak FETÖ’ye büyük destek veren başta Abdullah Gül olmak üzere, Recep Tayyip Erdoğan’lı, Davutoğlu’lu AKP, en sonun da zararın kendisine dokunmaya başlamasıyla birlikte bir anda FETÖ’nün ne büyük bela olduğunun idrakine vardılar.

Devleti ele geçirmeyi tamamlayan FETÖ, ilk siyasi hedef olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı ve ekibini seçti. Bunun farkına varan Recep Tayyip Erdoğan ve MİT; en sonunda kendilerini ve Türkiye’yi FETÖ’den yani ABD’nin elinden kurtarmaya karar verdiler.

Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP’nin desteğini de arkasına alarak FETÖ darbesini savuşturan Hulusi Akarı kadrolu AKP, FETÖ’nün tüm yapısını bozacak bir düzenlemeye gitmeye başlandı. İlk önce devlet yapısında köklü değişikliğe gidilerek, parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sitemine geçişi gerçekleştirdi.

MHP& AKP ikilisi sitem değişikliğini kalıcı kılmak üzere, toplumsal sosyolojik değişimi de gerçekleştirmek üzere eğitim, kültür, yargı ve ordu’da değişim seferberliği başlattılar. Değişimin fikir babası AKP, en büyük savunucusu, destekçisi ve hatta siyasi öncüsü Devlet Bahçeli ve onun yönetimindeki MHP’dir. Görülür politik ve sosyolojik ataklarına bakarak şunu ifade etmek de mümkün gelmektedir. Bu ikili, belirledikleri amaç ve değerler ekseninde Türkiye’yi Yeni Osmanlı Devleti haline dönüştürmek yönünde siyasi, kültürel adımlar atmaktan geri durmamaktadır.

Ancak ikilinin, YENİ TÜRKİYE yaratma girişiminde gözden kaçırdıkları en büyük husus, toplumun büyük kesiminin desteğini almamış olmamalarıdır. Büyük oranda sistemi kökten yıkıp geçecek ve yeniden kuracak olan yeni anayasa girişimleri başarısızlığa mahkum görülmektedir. Bu durum MHP’de ve AKP’de siyasi travmalara neden olabilir. Çünkü Türk halkının yarıdan çok daha fazlası hala Atatürk’e ve onun değerlerine, demokratik, laik sosyal hukuk devletine, mevcut anayasanın başlangıç esasları ve değişmez maddelerine sadakatle bağlılık göstermektedir.

Günden güne hızla artan ve kontrol altına alınamayan fiyat artışları, gelir dağılımındaki dengesizlikler, yargının ve diyanetin aşırı siyasallaşması, eğitim siteminin iflası, Hulusi Akar sayesinde Türk Ordusuna siyasetin bulaştığı düşüncesi toplumda kesin bir kanata dayanan yargısal bir algı haline gelmiştir. AKP&MHP ikilisi öncelikle toplumdaki bu algıları ve yargısal sanıları halletmesi gerekmektedir. AKP&MHP yöneticileri, kendilerine alternatif fikirler üreten herkesi çok ağır ithamlarla ötekileştirmelerinin toplumunda kutuplaşmalara sebep olduğunu da bilmeleri gerekmektedir.

Türkiye’nin yaşadığı önemli sorunların biri de kifayetsiz ve basiretsiz muhalefet partilerinin varlığıdır diye de düşünmeden edemiyorum. Mücadele edeceği dişli bir siyasi rakip bulamayan AKP&MHP ikilisi; kendilerine itiraz eden toplum çeşitli katmanlarını rakibi gibi görmeye başlamıştır. Ne yazık ki mevcut muhalefet partileri, AKP&MHP ikilisi ile toplumsal kesimler arasında yaşanan gerilimden fayda sağlamaya çalışmaktadır. Hatta bu grupların arkasına sığınarak, onların yarattığı gündemden istifade ederek siyaset yaptığını sanmaktadır. Bu durum her halde siyaset bilimi açısından önemli bir araştırma konusudur.

Toplumsal iç muhalefetin ve ABD, AB, Çin ve hatta Rusya gibi devletlerin politik baskısı altındaki AKP, iktidarı kaybetme kaygısı ile karşı karşıyadır. Halbuki AKP, başlangıçta hata yaptığı dış politikada hızla doğru adımlar atarak düzeltme yoluna giderken, özellikle savunma sanayi alanında büyük başarılar ortadayken MHP’nin ve Vatan Partisinin aklıyla hareket ederek toplumsal uzlaşıdan uzaklaşmaktadır. Oysaki şu günler toplumsal huzura en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdir. Çünkü Türkiye’nin etrafın denizde, karada ve havada --kuşatılmaktadır, sınırlarında askeri üsler kurulmakta, denizlerde ve gökyüzünde her milletten savaş gemisi ve savaş uçağı cirit atmaktadır.

İşte bu şartlarda Türkiye’nin toplumsal rahatlamaya ihtiyacı vardır. İnsanlar zaten hayat pahalılığından ve pandemiden dolayı canı burnundadır.

İktidar, tamamen gerilim politikaları ve huzursuzluklar üzerinden politika geliştiren, toplumsal barış ve hoşgörü yerine gerilimi yeğleyen Bahçeli ve Perinçek’le arasına mesafe koymalıdır.

ABD ve AB ambargolar uygulamasının , F-35 projesinde çıkarmasının,aslı olmayan Ermeni soykırımını tanımasının zerre kadar değeri yoktur. Türk halkı milliyetçidir, vatanını sever ve devletine bağlıdır. Bu sevginin siyasetle ve siyasetçiyle alakası yoktur. İster AKP olsun, isterse bir başka parti olsun hiç bir önemi yoktur Türk Milleti vatanından, devletinden ve özgürlüğünden yana taraftır.

AKP, geçim derdine düşmüş, gerilimli iç politikalardan bıkmış toplumsal kesimlerin sesini kısmamalıdır. Onları siyasi rakibi görmek yerine onların sesine kulak vermelidir. Çünkü bu kesimler çaresiz kesimlerdir. Bu kesimler, yıllardır iktidara alternatif olmayı beceremeyen muhalefet partilerinden umudunu kesmiştir. AKP akıllı olur da bu kesimleri rahatlatırsa yine iktidarda kalır. Ama başaramazsa siyasette herkesinde bildiği gibi yirmi dört saat uzun zamandır. Pat diye biri çıkar siyaseten AKP’de dahil var olan partileri hallaç pamuğu gibi atıp iktidar oluverir.

Toplumsal huzurumuz için çare gelir dağılımda adalet, tarafsız siyasallaşmamış bir yargı ve Atatürk ve değerleridir,

Atatürk’ün belirlediği çağdaş yaşam şeklindedir,

Çünkü Türk Milleti kimsenin eteğine yapışarak kendine gelecek hayalleri kurmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar