AMİRAL BATTI MI, OYUNU

Sanırım hepsi atmışını geçmiştir.

Niye öncelikle bunu söylüyorum?

Biz askerlerin nasıl bir hayat sürdüğünü bildiğimden.

Bu emekli amirallerin büyük çoğunluğu subay çıktıktan, emekli oldukları vakte kadar ne sevdiklerine, ne eş dostlarına vakit ayırmışlardır. Ne de güzel bir tatil yapabilmişlerdir.

Büyük olasılıkla da bedenleriyle, akıl ve fikirleri işlerine kendilerini adamışlardır.

Kaldı ki yine bu emekli amirallerden bazıları, büyük olasılıkla FETÖ’cülerin saldırısına uğramış, kumpaslarına kurban gitmiş, hapislerde yatmışlardır.

Tüm bu badireleri atlatan, FETÖ belasının en ağır faturasını ödeyen, yüzlerce Türk subayının nasıl sürüm sürüm süründürüldüğünü gören bu amiraller, hele de AKP’ye karşı gelerek başlarına iş alacaklarını bile bile niye böyle bir bildiriye imza atsınlar ki?

Huzurla köşelerine çekilip, ömürlerinin kalan kısmını, paşa paşa yaşamak varken, yaşayamadığı gençliğine nispet olsun diye güzel güzel yaşlanmak varken neden başlarını böyle bir ortamda, gözünün üstünde kaşın var diyene gel bakalım buraya dendiği günlerde böyle bir bildiriye imza atsınlar ki?

Bu insanlar aptal mı?

Her halde değillerdir.

Aptal olsalar amiral olamazlardı, subay olamazlardı.

Ama çok saf ve iyi niyetli olduklarını ileri sürebilirim.

Çünkü başlarına geleceklerini bile bile lades dediklerine göre Montrö ve sarıklı amiral meselelerinin zihinlerini fazlaca meşgul ederek sorumluluk bilinciyle canlarını da yakmış olabileceğini öngörebilirim.

HaberTürk yazarı Muharrem Sarıkaya dünkü yazısında şöyle diyor:

 

TBMM Başkanı Mustafa Şentopİstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yetkisinin Cumhurbaşkanı’nda olduğunu, TBMM’ye gelmesine gerek olmadığını söylüyor.

Bir akademisyen titizliğinde kendisi açısından hukuki boyutunu ortaya koyuyor.

Uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisinin yeni sistem ile Cumhurbaşkanı’na verildiğine vurgu yapınca bir gazeteci olarak ne sorarsınız?

Veya uluslararası sözleşmelerden söz edince ilk aklınıza hangileri gelir?

BM İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Montrö…”

Devamını getirmek üzereyken, TBMM Başkanı Şentop, “Hepsi…” dediği için durmuşum.

Çok enteresan bir konuya değiniyor. Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde Uluslararası sözleşmelerden çekilme yetkisinin Cumhurbaşkanı’na verildiği konusudur.

Bu yetki çok enteresan bir yetki. Eğer Cumhurbaşkanının elinde bu yetki varsa ,İstanbul Sözleşmesinden çıktığı gibi, Montrö Boğazlar sözleşmesinden de, NATO’dan da hatta Lozan Anlaşmasından da rahatlıkla çıkabileceğimiz anlamına gelir. Acaba İstanbul Sözleşmesi uluslararası anlaşmaların en hafifiydi de ondan dolayı Türkiye bir çıkış testine mi tabi tutuldu diye de insanın aklına garip garip sorular geliyor.

Sanırım bu garip soruların denizcileri ilgilendiren kısmı bu emekli amirallerin beynini de meşgul etmiş olacak ki bu noktadan hareketle Montrö Boğazlar sözleşmesinden çıkmanın denizcilik açısından dehşet verici sonuçlarını her türlü olumsuzlukları göze alarak topluma duyurmaya karar verdiler.

Bu fırsattan istifade ile eski bir general olan bu emekli amirallerin çoğunu tanıyan, hatta birlikte mesai dahi yapmış olması büyük olasılık olan MSB Hulusi AKAR emekli amiralleri kastederek “Bildiriyi yazanlar bedeli neyse ödeyecekler” demekten de geri durmuyor.

Bahçeli de dahil bildik siyasilerin hemen hemen tamamı emekli amirallere ucun kıyın yüklendi. Kimi rütbelerini sökelim dedi, kimi maaşlarını keselim dedi, kimi zevzek dedi, kimi de bildiriyi yazanlar bedeli neyse ödeyecekler dedi, kimi de lojmanlardan atalım dedi.

Türkiye’nin hali bu. Geldiğimiz nokta bu. Biri de çıkıp demiyor ki “yahu sevgili emekli amirallerim gelin bakalım buraya oturun bakalım karşımıza , anlatın bakalım derdiniz nedir?” Demiyor.

İnsanların böyle bildiride bulunma hakkı vardır. Bu bildiriyi de birkaç defa okudum. Hiçbir şekilde darbe çağrışımında bulunacak bir anlam çıkaramadım. Ama şunu söyleye bilirim. Yüz dört yaşayan amiral önemli bir sayıdır. Türk denizlerinin savunmasını ve harbini en iyi bilen devletin en yetişmiş insanlarıdır. Bu insanların emekli amiral olması zaten birlikte “öhö “ deseler haber olacağı ve topluma tesir edeceği, toplumu silkeleyeceği bellidir. Çünkü geçmişte askerlerin siyasi hayatı dizayn edici siyasi içerikli muhtıraları da söz konusudur. Siyasilerin birden bire yerlerinde zıp zıp zıplamalarının sebebi eski tecrübeleridir. Onların endişelerini de hoş görmek de gerekebilir diyeceğim ama hani iktidarı anladım üzerlerinde büyük gerilim yüklü, önümüzdeki seçimleri kazanamama endişesi gün geçtikçe artıyorken ülkemizin müzmin başarısız muhalefet partilerine ne demeli? Zaten senelerdir doğru dürüst çözümler getirip de iktidara alternatif olamadınız ki? Emekli amirallerin darbeci olduklarını düşünmeden önce, ne demek istediklerini anlaya bildiniz mi? İşaret ettikleri olumsuzlukları kavraya bildiniz mi? Emekli amiraller yalan mı söylüyor doğru mu söylüyor fikir dahi yürütemediniz ki?

Emekliliğini hak etmiş yüz dört emekli amirale soruyorum.

Mis gibi sıcacık evinizde paşa paşa yaşamak varken belanızı mı aradınız da memleket meselelerine kafayı taktınız?

Hem size ne ? Bizim ülkemizin her şeyi kartal gözüyle takip eden devlet görevlilerimiz, iktidar ve muhalefet partilerimiz var. Onlar hepimizin yerine düşünürken sizin düşüncelerinizi açıklamanız ayıp değil mi?

Oturun oturduğunuz yerde bakalım.

Zevzekliğin lüzumu yok.

Siyasi partilerimiz necidir?

Onlar bostan korkuluğu mu?

Niye gece yarısı hortlak gibi ortaya çıkıp da insanları korkutuyorsunuz?

Şimdi lojmandan atayım, rütbelerinizi sökeyim, maaşlarınız keseyim bir de böyle davranmanızın ayrıca bedelini ödeyin de görün gününüzü.

Millete amiral batımı oynuyorsunuz?

Amiral battı demişken.

Ne güzel oyundur amiral battı mı oyunu.

Önceki ve Sonraki Yazılar