DEVLET VE MAFYA

Sedat Peker birkaç gündür, sosyal medya üzerinden bir şeyler konuşuyor. Karakol, karakolda dayak, Mehmet Ağar, Tolga Ağar, marina, Kolombiya, 5000 kg kokain vs vs…

Söylediği ve öne sürdüğü iddialar yenilir yutulur cinsten değil. Devletin birçok kurumundan açıklama üstüne açıklama geliyor. Ama Sedat Peker’in youtube üzerinden yayınladığı iddiaları şimdilik üç tane ve hâlâ insan zihnini bulandırmaya devam ediyor. Millet bu devirde zaten öküz altında buzağı aramaya meraklı? İşin aslını merak ediyor? Hiçbir gazetenin dillendirmediği iddiaları ardı ardına sıralayan Sedat Peker, neden durduk yere böyle feveran eden açıklamalar yapıyor?

Sözcü’den Saygı Öztürk ve İsmail Saymaz kendi köşesinde bugün bu konuyla alakalı enteresan bilgiler paylaşmış.

Saygu Öztürk, Sedat Peker’in iddiasında adı geçen Fevzi İşbaşaran’la konuşmuş. Kaldı ki Fevzi İşbaşaran sıradan biri değil. Turgut Özal’ın özel kalem müdürlüğünü yapmış, ANAP ve AKP’de milletvekilli olmuş biri.

İsmail Saymaz ise Azerbaycan kökenli Türk vatandaşı Mübariz Gurbanoğlu ile Mehmet Ağar ilişkisini paylaşmış. Bunlar gazetecilik işi. Ben de dahil birçok yazar gibi masa başında ahkam kesenlerin işi değil. İki gazetecimize de bravo. Milletin gölgesinden çekindiği, gazeteci geçinen çoğunun iktidara yamandığı günlerde böyle bir konuya parmak basmaları alkışlanacak durumdur.

Biz bu iki gazeteci kadar, konuyu titizlikle araştıracak devletimizi ve yargımızı da alkışlamak istiyoruz. İşin aslını ve varsa karanlık ilişkilerin ortaya dökülmesini ve devletimizin bu topraklardaki tek hakim otorite kalmasını arzuluyoruz.

İşin açıkçası, eşeğin kulağına su kaçıranlara dur demek gerekiyor. Yoksa milletinin bir kulağının arkası kaldı. O da gitmek üzere.

Bunaldık

Hayat pahalılığı, kovit 19 salgını, sokağa çıkma yasakları üstümüze üstümüze geliyor. Ruhumuz karardı. Artık niçin yaşadığımızı sorgular olduk. Yaşamın tadı tuzu kalmadı. Sosyalleşmemiz lazım.

Hele de çocuklar, hele de çocuklar. Onlar adına çok üzülüyorum. Sokaklarda koşup oynamak, okul bahçelerinde cıvıldaşmak yerine evlere sıkışıp kaldılar. Çocukluklarının en güzel yılları ellerinden akıp gidiyor.

Fakat başka da çare yok. Kapanacağız ki bu illet hastalığın pençesine düşmeyelim. Kapanalım ki, devlet hastalığı kontrol altına alabilsin. Dünkü ölen insan sayısına bakarak ayda 7500 insanımızın son nefesini verdiğini hesaplamak gerçekten dehşet verici bir durum. Bu sayı Anadolu’daki birçok kasabanın nüfusundan da fazladır. Her ay bir kasabalık insan nüfusumuz ölüyor.

Aşı önemli. Aşı olmayı ihmal etmemek lazım. Şunun şurasında 7 gün kaldı. Az daha kendimizi sıkıp, coviti iyice kontrol altına almalıyız. Yoksa baharı görmeden yaz geldi geçti, eşle dostla sohbet etmeden ömür geçti gitti diyeceğiz.

Hayat Pahalılığı

Hükümetin halka yakın olan kesimleri, azıcık vatandaşın sesine kulak versin. Hayat çok pahalandı. Her şey ateş pahası. En basitinden alışverişe gidip gelmek 100 liradan fazla.

Devletin parası mı yok? Kaynakları mı yetersiz? Asla öyle değil. Düzgün idare edilse hepimiz çok rahat ederiz. Gelir dağılımında biraz adalet olması lazım. TUİK’in açıkladığı resmi rakamlarla, evlerin zorunlu ihtiyaçlarının aylık fiyat artışlarının alakası yok. Biri aynayı gösteriyor diğeri konya’yı.

Vatandaş TUİK’in enflasyon açıklamalarına güvenmiyor. Devlet emeklisine ve çalışanına zam yaparken patron aklı ile hareket ediyor. Memura, işçiye, emekliye zam yapmamak için şekilden şekle giriyor.

Ne diyelim, Allah devletimizi abat etsin etmesi ne de, devlet de azıcık vatandaşını enflasyon canavarından korusun. Onları kaderine terk etmesin. Vatandaşın cebinde para olursa piyasa canlanır. Fakirliğin olduğu yerde para kazananlar sadece devletten ihale alıp köşeyi dönenlerle kafasına göre sattığı mala zam yapan simsarlardır.

Hukuk

Dünyanın her yerinde adaleti sağlamak hukukun eliyle olmalı. Hukuk, güçlülerin elinde silaha dönüşmemeli. Türkiye’de hukuk, ne yazık ki yıllar yıllar evvel “vidanla cüzdan arasına sıkıştık” anlayışının elinde güçsüz bırakmıştır. FETÖ eliyle kuşatılmış ve çökertilmiştir. Ne yazık ki bugün hala kendine gelememiş, toparlanamamıştır.

Tam bağımsız yargı olmadan ne insan hakları olur, ne de bir ülkede mutluluk ve huzur olur.

Devlet unutmaz

Bu ülkede ne olup bitten her şeyden TSK’nın da, Jandarma’nın da, Polisinde, Mit’in de mutlaka haberi vardır. Devlet mutlaka duyar, görür ve not eder. Günü geldiğinde de suç işleyenin tepesine çöker, yaptıklarını bir bir sayar döker. Bu nedenle Türkiye’de elini kolunu sallaya sallaya kafasına göre iş tuttuğunu sananlar kazın ayağının öyle olmadığını da bilmesi lazım.

Devlet unutmaz. Vakti zamanı geldiğinde savcısıyla, polisiyle, jandarmasıyla adamın karşısına dikilir adamın iliğini kemiğini, dilini damağını kurutacak soruları sorar ve hesabı önüne koyuverir.

Diyeceğim o ki kim ne halt yerse yesin, hesabını verecek kadar yesin. Devlete hesabını veremeyen ya hırsızdır, ya hırsızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar