SOSYOLOJİK ANLAYIŞLA PARTİ KAPATMALARINA BAKMAK -2

Darbeler Başlıyor

Osmanlıdan kalma siyasi kültür olan hükümeti devirme, yani darbecilik anlayışı, yeni Türkiye Devletinde de baş göstermeye başlaması elbette ki şaşırtıcı değildir. Türkiye Cumhuriyetinde darbelerin başlaması, demokrasimizin ve siyasi uzlaşma kültürümüzün sürekli olarak kesintiye uğramasına neden olmuştur. Her seferinde bir başka gerekçe ve bir başka anlayışla demokrasimizin askerler tarafından darbelerle kesintiye uğraması ne yazık ki siyasi hayatımızın olağan vakıalarından biri durumuna gelmiştir. Vazifesi sadece ülkeyi iç ve dış saldırılara karşı korumak olan TSK, türlü iç bahanelerle siyasete müdahaleyi alışkanlık haline getirirken, TSK’nın yüksek komuta kademelerinde, adeta zimmî hükümet görevi misyonu anlayışı da vazifelerinin bir uzantısı gibiydi.

NATO sonrası TSK içinde etkinliği artan ABD’nin özellikle bazı kurmay ve generaller üzerinden Türkiye’yi dizayn girişimlerinin olduğu da insanların aklından çıkmayan bir durumdur. Özellikle NATO üzerinden dış dünya ile irtibat halinde olan general ve kurmay subayların bazıları iç siyasete müdahalenin, düşündüğünü ve dediğini siyasilere yaptırmanın keyfini de sürüyor gibiydi.

Büyük olasılıkla NATO (ABD) gladyosu sözde Sovyetlerle mücadele için NATO ülkelerini derinlemesine nüfus ederek bambaşka bir örgütlemeye girişirken, bu örgütün tam olarak ne olduğunun farkında olamayan TSK mensupları dolaylı yoldan ABD güdümünde de hareket etmeleri büyük olasılık gibi gözükmektedir. Zamanın Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın “Özel Harp Dairesi” için Başbakan Bülent Ecevit’ten örtülü ödenekten para istemesiyle ortaya çıkan, Türk siyasetçileri açısından ABD-TSK derin yapılanmasının deşifre olması da çok enteresandır. Bir devletin kurumunu, bir başka devlet nasıl finanse edebilir ki? Böylesine hayati bir yapıyı ABD’nin finanse etmesi, devlet içinde ayrı bir devletin oluşmasına da sebep olmaktaydı.

Yine ABD yönetiminin 12 Eylül Askeri Darbesini yapan generallere “bizim çocuklar” anlayışıyla yaklaşıp destek vermesi ibretliktir. İşte bu darbeler zincirinin en kanlısı ve en utanç vericisi 15 Temmuz 2016 darbesidir. Bu darbe ABD’nin Türkiye’deki istihbarat ve sabotaj örgütü FETÖ marifetiyle Özel Kuvvetlerimize, TSK içine, polisimize sızdırarak, yargımızı ele geçirerek Türkiye’yi parçalama üzere planlanmış, organize ve icra edilmiş bir darbedir.

Her darbe Türkiye ve Türk halkı hariç herkesin işine yaramaktadır. Her darbe Türk demokrasisine indirilen bir darbedir. TSK içinde NATO ve ABD yanlısı generallerin aşırı atak ve üst perdeden bakarak millici general ve kurmayları ötekileştirmesi suretiyle TSK’mızı ABD çıkarlarına hizmet edecek bir güç haline de getirdiği yaşanan hadiselerden anlaşılmaktadır. Çünkü her darbe siyaseten ve demokrasi açısından ülkemizi onlarca yıl geri götürmekte ve uzlaşma kültürünün gelişmesine engel olmaktadır.

Partiler her ne gerekçe olursa olsun kapatılmamalıdır. HDP’de bu nedenlerle kesinlikle kapatılmamalıdır. Ancak bu ve buna benzer partilerden, devletin kuruluş esaslarına, halkın ve ülkenin bütünlüğüne yönelik eylemlerde bulunan mensupları kolluk kuvvetlerimizin ve yargımızın amansız takip ve mücadelesi ile yasal müeyyidelere tutulması da olmazsa olmaz zorunluluktur. Partileri kapamak yerine, o partinin hukuka aykırı davranan mensupları yasal olarak siyaset yapmaları engellenirken, yine yasanların öngördüğü suçları işlemeleri halinde de cezai müeyyideleri uygulayacak hukuk sitemi devreye girmelidir.

Demokrasi için bir adım öne çıkmak

Silaha sarılmamış, teröre destek vermemiş, eylemde bulunmamış, halkın bir kısmını devlete ve ülkeye düşman haline getirecek söylemlerde bulunmamış, ancak fikirlerini açıklamış insanlara kesinlikle bir yasak getirilmemelidir. İnsanlar fikirlerinden dolayı suçlu ilan edilmemelidir.

Devletin kurucu değerlerine, anayasanın değişmez maddelerine yönelik fiili düşmanlık edenler yasal müeyyidelere tutulmalıdır.

Devleti ve milleti bölmeye ve parçalamaya çalışan terör örgütlerine yardım ve yataklık edenlere en ağır cezalar verilmelidir.

Türkiye kendi coğrafyasında oyuncu olmaktan çıkıp oyun kuran ülke konumuna gelmeli ve misak-ı milli sınırlarını politik olarak kontrol altına alacak eylem planları yapmalı ve hayata geçirmelidir.

Ortadoğu’yu ve komşularını ABD, AB, Rusya veya Çin’in insafına terk etmemelidir.

Ülkemizdeki demokrasinin gelişmesi, halkın mutlu ve mesut olması için yapılması gerekenler asgari hususlar şunlar olabilir mi?

  • Atatürkçülük maskesinin arkasına saklanarak devlet ve ülke için hiçbir şey yapmayan, sadece kendi çıkarını, makamını ve geleceğini düşünen cahil Atatürkçülere pirim verilmemelidir.

  • Demokratik laik sosyal hukuk devletinden yana olmayanların her türlü yapılanması devlet tarafından sıkı takibe alınmalıdır.

  • Dini cemaat ve tarikatlar laikliğe aykırı söylem ve eylemlere kalkıştıklarında, devlet içine sızmaya çalıştıklarında derhal kapatılmalıdırlar.

  • Ülkede gelir dağılımda adalet ve eşitlik sağlanmalıdır.

  • Yargı herkese eşit olarak uygulanmalıdır.

  • Yargı siyasetin etkisinden kurtarılmış ve bağımsız olmalıdır.

  • Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve ihaleye fesat karıştıranlara en ağır şekilde cezalar verilmeli ve hatta mallarına el konulmalıdır.

  • Devlete ve cana karşı istenen suçlar için idam cezası geri getirilmelidir.

  • Orduya, kışlaya ve okula siyaset kesinlikle girmemelidir.

  • Devlet makamlarına atanma ve yükselmede liyakat ve bilgi esas olmalıdır.

  • Milli sermaye, milli sanayi ve bilim insanları azami derecede desteklenmelidir.

  • Vatandaşın refah seviyesini artırmak için çoklu vergi sisteminden vazgeçilmelidir.

  • Tarıma, hayvancılığa teşvik edici özel önem verilmelidir.

  • Yasamanın, yani TBMM’nin işlevi ve sorumlulukları, yürütmeye yani hükümetlere devredilmemelidir.

  • İronik bir şık olsa da Türkiye, savunma sanayi alanında atılımlarını hız kesmeden daha da artırmalı, bu amacı devlet politikası olarak sürdürmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar