Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

KAMU KURUMU VE KAMU TÜZEL KİŞİSİ NİTELİĞİNDE “BARODERNEĞİ”

Gündeme getirildiğinden beri “baroderneği” olarak niteleyerek karşı çıktığım, ancak genelde “çoklu baro” olarak benimsenen; üye sayısı 5000’in üzerinde olan barolarda 2000 avukatın yeni baro kurabilmesine olanak tanıyan ve baroları Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulunda temsil eden delege sayılarını da yeniden düzenleyen yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi oyçokluğu ile Anayasaya aykırı bulmadı.

Anayasa Mahkemesi kuruluşundan bu yana ilki 7.3.1963 tarihli olmak üzere avukatlık hukuku ile ilgili çok sayıda karar verdi. Genelde bu kararlar yargı erki içinde “savunma”nın yeri ve önemini, avukatlığın mesleki özelliklerini değerlendirip güçlendiren kararlar oldu. Ancak bu son karar için aynı görüşte olmak mümkün değil.

Ancak teklifin yasalaşma sürecinde yaşananlar ile Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısı ve yargısallaşan siyasetin yarattığı ortamda bu karar sürpriz olmadı.

“Kurulur”, “kurulamaz”, “kurdurtmayız”, “böldürtmeyiz” tartışmaları ile geçirilen sürecin bu şekilde sonuçlanacağı belli idi. Avukat sayısındaki önlenmek istenmeyen artışın İstanbul’dan başlayarak büyükşehirlerimizin barolarında yarattığı sorunları ve tıkanmayı siyasi iktidarın kendi amacı doğrultusundaki değişikliklere bahane yapacağı görülüyordu. Bu yanlış gidişi görüp olması gerekeni ısrarla savunmak gerekirken sadece karşıyız demekle yetinildi. Sonuçta “baroderneği” kuruldu.

Ayrıca bir şey daha oldu; 2000 avukata “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” kurma imkanı tanındı. Oysa Anayasa, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının ancak kanunla kurulacağı hükmünü içeriyor. Anayasa’nın 135 inci maddesindeki açık hüküm görmezden gelindi. Bu kararla Anayasa’nın görmezden gelinen diğer bir hükmü de 123 üncü maddesinin kamu tüzel kişilikleri “ancak kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur” hükmü oldu.

Kolayca “baroların bölünmesi” olarak nitelenip karşı çıkılan “yeni baro” kurulması düzenlemesi aslında Avukatlık Yasamızda var ve koşulları sağlandığında pek çok yeni baro zorunlu olarak kuruldu. Zorunlu olarak kuruldu çünkü Avukatlık Yasamızın 77 nci maddesi avukat sayısı 30’u geçen illerde baro kurulmasını zorunlu kılıyor. İki koşul yani il olmak ve bu ilde 30 avukat bulunması koşulları gerçekleştiğinde herhangi bir talebe bağlı olmadan il sınırları içinde faaliyette bulunan avukatlar yeni baronun üyesi olmakta, sicil dosyaları ve kayıtları üyesi oldukları bölge barosundan aktarılmakta ve baro, kamu tüzel kişisi ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak kurulmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin görmezden geldiği diğer bir husus da işte budur bu farkı görmezden gelmiştir; asıl olan yeni baronun bazı avukatların kayıtlı oldukları barolarından ayrılmaları ile değil coğrafi ve sayısal koşulların gerçekleşmesi ile kurulmasıdır. Değişiklikle 77 nci maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesinde “kurulur” düzenlemesi varken, hemen üçüncü cümle ile “kurulabilir” düzenlemesi yapılmıştır.

Böylelikle amaç açıkça ortaya çıkmaktadır; amaç, avukat sayısının artmasından kaynaklanan sorunların çözülmesi değil, aynı görüşteki 2000 avukatı bir araya getirmek ve “dernek” gibi oluşturdukları yapıya “kamu tüzel kişisi ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” statüsü vermektir.

Bu zorlama hiçbir sorunu çözmeyecek, yeni sorunlar yaratacaktır.

Nitekim, 2000 avukatın ayrılması ile İstanbul Barosu’nun ve İstanbul avukatlarının hiçbir sorunu çözülmemiştir. Zaten avukat sayısı 5000’in üzerinde olan Ankara ve İzmir’de 2000 avukat da bir araya gelememektedir.

Amaç sorun çözmek olsa idi yürürlükteki sisteme uygun düzenleme yapılır örneğin il yerine yargı çevresi esas alınabilirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar