Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

SU BARIŞI -2

 ORTADOĞU SU BARIŞI 

21. Yüzyıla yaklaştıkça su, "ekolojik denge içinde ekonomik büyüme” nin ve "sürdürülebilir kalkınma" nın en önde gelen faktörü olmaktadır. İnsanlık tarihinde dönem dönem bazı doğal kaynaklar öne çıkmış ve çağının gelişmelerini etkilemiştir. Örneğin, 19. Yüzyılda kömür, 20. Yüzyılda petrol endüstriden ulaşıma kadar toplumlardaki bütün sektörleri etkilemiş, yönlendirmiş ve ayakta durmalarını sağlamıştır, Gezegenimizdeki nüfus patlaması, ekonomik büyüme ve teknolojik gelişim doğal kaynak kullanımını etkilemekte ve gelişime göre öne çıkan doğal kaynaklar değişmektedir. Ancak gönümüzde SU, bütün dönemlerin doğal kaynaklarından farklı olarak "uluslararası kriz" durumundadır; nüfus artmakla buna karşılık su kaynakları azalmakta ve dünya giderek kurak bir dönemi yaşamaktadır. İnsanlar gelecekte su bulamayacakları endişesini şimdiden duymaya ve önlemlerini almaya başlamışlardır. Bu arayışlar çerçevesinde yeni kavramlar geliştirilmekte, tüm insanlığın sahip olduğu "ortak mallar"dan söz edilmekte ve ortak kullanım üzerine senaryolar geliştirilmektedir.

İçilebilir suyun yeryüzündeki toplam miktarı ve insan nüfusundaki artışla oranlı olarak kendisini yenileyemediği bilinmektedir.

Su insanlığın devamı için vazgeçilmez değerdedir. İnsanın biyolojik yapısı nedeniyle suya gereksinimi vardır.

Evsel kullanım için dünyanın her yerinde bir insan için günde en az 100 litre su gereklidir. İnsanoğlu günde en az 1 litre su içmek zorundadır. Bir kişi için günde 100 litre su ise 35 m3 su demektir. Ya da başka bir ifadeyle 5 milyar insan için yaklaşık 180 km3 su demektir. İnsanın yıllık ortalama toplam su kullanımı 800 m3 tür. Dünya nüfusu yılda ortalama 80 milyon artmaktadır, işte sadece bu artış her yıl 64 milyar m3 suyu gerektirmektedir.

Yeryüzünde genel su kullanımı 1940 ile 1980 arasında kırk yılda iki katına çıkmıştır. Yapılan araştırmalar 2000 yılına kadar bu kullanımın tekrar iki kat daha artacağını göstermektedir. Su kullanımında öngörülen bu artışın üçte ikisi tarımsal kullanıma gidecektir. Buna karşılık dünya nüfusunun % 40 ını barındıran 80 ülke daha şimdiden su kıtlığı çekmektedir.

1970 li yılların “enerji krizi”, 1980 li yıllardan başlayarak yerini “su krizine” bırakmıştır ve 2000 li yılların ana sorununun da bu kriz olacağı anlaşılmaktadır.

Her yıl büyük bölümü çocuk olmak üzere yaklaşık 3 milyon insan sağlıksız su kullanımının yol açtığı hastalıklar nedeniyle ölüyor.

Günümüzde her üç insandan biri yani yaklaşık 1 milyar 700 milyon insan gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor ve bunlar yeterli sağlık hizmetinden yoksunlar ayrıca bunların 1 milyarı yeterli ve güvenli su bulamıyor.

Gelişmekte olan ülkelerde 1980 yılında güvenli içme suyu gereksiniminde 2 milyar 303 milyon kırsal nüfus varken bunun ancak 690 milyonuna güvenli içme suyu ulaştırılabilmiştir. Aynı kesimde 1990 yılında 2 milyar 659 milyon insan bu gereksinim içindeyken ancak 1 milyar 670 milyon insana güvenli içme suyu sağlanabilmiştir.

Bu olumsuz tabloyu yeni rakamlarla daha iç karartıcı duruma sokabiliriz. Burada görmemiz gereken insanlığı ortak bir tehdidin beklediğidir. Bugün yaşayan nesil olarak bu gerçeği iyi kavrayamaz ve gerekli önlemleri almazsak gezegende bizden sonra yaşayacak olanlara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş olacağız.

ORTADOĞU

Çöllerin ve bulutsuz gökyüzünün suyu en değerli unsur kıldığı bölge”

Alan Cowell

Gezegenimizin yaşadığı küresel su sorunu bütün boyutlarıyla Ortadoğu için de geçerlidir. Uygarlıkların ve dinlerin doğduğu yer olan Ortadoğu, su sorununu çok eski zamanlardan beri yaşayan, su için yapılan savaşlara tanık olmuş bir bölgedir. Bölgedeki su kaynaklarının yetersizliği, nüfusun hızla artışı, ekonomik azgelişmişliğin genel özellik olması ve bölge ülkeleri arasında yaşanan siyasal uyuşmazlıklar, nedeniyle su kaynakları üzerinde bir işbirliği anlayışı geliştirmek bugüne kadar olanaklı olmamıştır.

İsveçli hidrolojist Malin Falkenmark’ın ülkelerin ellerinde bulunan kullanılabilir sudan kişi başına düşen yıllık su miktarına göre yaptığı sıralamada;

Yılda kişi başına 10.000 m3 ve daha yukarı rezervi olan ülkeler; “en az sorunlu”

1670 m3 ile l0.000 m3 arasında olan ülkeler; “sorunlu”

10.000 m3 ile 1000 m3 arasında olan ülkeler; “şiddetli su sorunu yaşayan”

500 m3 ile 1000 m3 arasındaki ülkeler; “sürekli su kıtlığı yaşayan”

500 m3 den daha az rezervi olan ülkeler; "yaşamak için gerekli asgari su sınırının altında”

olan ülke konumundadırlar.

Bu sıralamaya göre;

ABD 10.060 m3 ile “en az sorunlu”

ÇİN 2.520 m3 ile “sorunlu”

G.AFRİKA 1.400 m3 ile “şiddetli su sorunu yaşayan”

KENYA 610 m3 ile “sürekli su kıtlığı yaşayan”

İSRAİL 370 m3 ile “yaşamak için gerekli su sınırının altında olan ülke”

konumundadır.

Falkenmark’ın sıralamasında, Ortadoğu Bölgesinden sadece İsrail yer almaktadır. Bu sıralamaya göre, İsrail “yaşamak için gerekli su sınırı”nın altında su rezervine sahip bir ülkedir. Ancak, sorun sadece İsrail için değil bütün bölge ülkeleri ve özellikle Lübnan, Ürdün ve Suriye için aynı ağırlıktadır. Ayrıca, Türkiye Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu tarafından su kıtlığı olasılığı nedeniyle 2000 li yıllar için uyarılmıştır.

Ortadoğu nüfusunda 21.yüzyılla birlikte patlama beklenmektedir. Bölge nüfusu 2020 yılında 1991 e oranla ikiye katlanarak yarım milyarı aşacaktır. Bölge nüfusunun 2020 yılında 1991 e göre % 112.6 artarak 252 milyon 776 bin den 537 milyon 518 bine yükseleceği tahmin edilmektedir. Ortadoğu halkları artan nüfusun baskısıyla çevresel sorunları artan bir ortamda yaşamak, bu nüfusa içecek su, yiyecek besin bulmak gelecek nesillere bu olanakları şimdiden hazırlamak zorundadırlar.

Ortadoğu ile ilgili olarak hazırlanan 2000 li yıllar senaryosu pek iç açıcı değildir. Örneğin, ABD Başkanı Jimmy Carter için hazırlanan “Global 2000” isimli raporda, 2000 yılında Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun toplam tahıl üretiminin 89 milyon ton, tüketiminin ise 123.7 milyon ton olacağı belirtilmiştir. Yani aradaki açık 34.7 milyon tondur. Üretim %1 57.8 artarken tüketim % 167.3 artmaktadır. Aynı Raporda kişi başına üretim ve tüketim belirtilirken de, 2000 yılında bölgede kişi başına 222.5 kilogram tahıl üretimine karşılık tüketim 292.8 kilogram olacaktır. Açık kişi başına 70.3 kilogramdır.

Ortadoğu ülkeleri bu gerçekleri görüp ortak çözümler aramak yerine, su kaynaklarının yetersizliğinin yaşattığı sıkıntılarla bölgede siyasi istikrarsızlık ve karşılıklı güvensizliği giderek büyütmüşler ve bugün bölgede su, savaş nedeni olduğu söylenir duruma getirilmiştir. Oysa, görülmeyen gerçek, bugünkü ortamın devamının su kaynaklarındaki kıtlık ve gene! azalma nedeniyle bölge tarımını gelecekte çok olumsuz etkileyeceği ve tarıma dayalı ekonomileri yıkıma götüreceğidir.

M.Ö 4500 yıllarında iki Mezopotamya kenti olan LAGASH (bugün Irak'ta Teilo kenti yerinde) ve UMMA arasındaki su kavgalarından başlayarak, Arap - İsrail sorunlarına kadar tüm suya dayalı anlaşmazlıklarda; sınırlı doğal, kaynaklar üzerindeki tartışmaların ne kadar yersiz olduğu çözümün ortak ve verimli kullanımda olduğu bir türlü anlaşılamamıştır.

Bugün Ortadoğu Barış Sürecinde su, toprak kadar güçlü, petrol kadar temel konudur. İsrail - Filistin Barışı ve diğer gelişmelerde de anahtar unsurdur. Bu nedenle, bütün tartışmalara rehber olacak bir soruyu, Ortadoğu ve bütün Dünya için uygun ve doğru bir soruyu yanıtlamak durumundayız. Bu soru bize ne kadar su gerektiği ve onu nereden bulacağımız değildir. Yanıtlanması gereken soru, “gezegende ne kadar su olduğu ve bu sudan nasıl en fazla yararlanacağımızdır.”

Ortadoğu’da ve tüm Dünya’da yapmaya çalıştığım da bu soruya Ortadoğu açısından uygun yanıtı bulmak.

YARIN: BÖLGEDEKİ SU KAYNAKLARI VE SU SORUNLARI (3)  

Önceki ve Sonraki Yazılar