Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

YAP ANAYASA, BOZ ANAYASA…

Türkiye, İslam dünyasındaki ilk anayasa olan 1876 Osmanlı Anayasası’ndan bu yana 1921, 1924, 1961ve 1982 anayasaları olmak üzere beş anayasa yaptı.

  • 1961 Anayasası %61.7, 1982 Anayasası da %91.4 oran ile kabul edildi.

  • Siyasi yasaklar 1987’de %50,2 ile kaldırıldı.

  • Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin değişiklik 2007 yılında %69 ile kabul edildi.

  • 2010 yılında yapılan ve “yetmez ama evet” olarak ifade edilen değişiklikler ise %57.88 ile kabul edildi.

  • %85.43 katılımın gerçekleştiği 16 Nisan 2017 tarihli son halkoylamasında önerilen değişiklikler %51.41 ile kabul edildi.

Görüldüğü gibi kalıcı bir anayasa yapmayı da demokrasiyi kurumlaştıracak değişiklikleri yapmayı da bir türlü beceremedik. Yap anayasa, boz anayasa sarmalından çıkamıyoruz.

Anayasa yapma gücüne sahip olanlar demokrat olamadıkları için gerçek demokrasiye ulaşmayı sağlayacak uzun ömürlü bir anayasa arayışında olmuyorlar. Baskı altında gerçekleşen 1982 halkoylaması dışında diğerlerinde gerçekleşen en yüksek kabul oyu oranı %69 olabildi.

Bu tablo, dayatma ile toplumu dışlayarak, huzursuz bir ortamda yapılan, halkın gerçek anlamda benimsemediği anayasaların kalıcı olamadığını gösteriyor. Demokrat Parti destekçileri dışlandığı için toplumun neredeyse yarısı, aslında demokratik gelişim için önemli bir kazanım olan 1961 Anayasası’na sürekli karşı oldu. 1982’de Anayasa %91.4 oranla kabul edildiği ve de üstüne dört kez halkoyu ile ve 15 kez de parlamentoda uzlaşma ile değiştirildiği halde benimsenmedi ve “12 Eylül Anayasası” olarak nitelenmekten kurtulamadı.

16 Nisan 2017’de %51.41 ile kabul edilen yani toplumun diğer yarısının kabul etmediği son değişikliğin ise ülkede erkler ayrımını, hukuk devletini, anayasanın üstünlüğünü, cumhurbaşkanlığının tarafsız konumunu sona erdireceği belli idi. Sonuçta dünyada pek benzeri bulunmayan, yasama, yürütme, yargı ayrımının  fiilen kalmadığı, Türk tipi başkanlık sistemi ortaya çıktı.

Bu sistemin en kestirme ifadesi “partili cumhurbaşkanı sistemi”dir. Cumhurbaşkanı parti genel başkanlığı görevini de sürdürebilmektedir. Bir kişide birleşen bu iki görev arasındaki sınırı çizmek fiilen mümkün olamadığı için düzenleme yürürlüğe girdiğinden bu yana gerek siyaseten gerekse hukuken önemli çelişkiler yaşandı ve yaşanıyor.

Bütün bunlardan ders alınmadığı ve gerçek demokrasiyi kurumlaştırma gibi bir amaç da olmadığı için şimdi yeni bir değişiklik söylemi dillendiriliyor. Hatta yanında “bonus” olarak bir de seçim yasası değişikliği var. (Ufukta seçim var ya aman “her seçime yeni yasa” kuralı bozulmasın, aman hiçbir seçim bir önceki seçimde uygulanan yasa ile yapılmasın, aman çoğunlukta olan gücünü kaybetmesin, kafasına göre işine gelen seçim yasasını yapsın!)

Demokrasi üzerinde durduğu altyapının yani anayasa ve yasaların toplumun geniş bir fikir birliği ve desteği ile hazırlanıp benimsenmesi ile gelişerek güçlenir. Bunu sağlamanın tek koşulu da toplumsal uzlaşma ve anlaşmadır. 6.2.2021

Önceki ve Sonraki Yazılar