Haydar Yalçınoğlu
6 MAYIS 2020 - MASSAİ MARA - LOUİSE MİCHEL
"Massai Mara da kaybolmuş
bir ceylan yavrusu
insafına terke edilmiş sırtlanların.
Bal damlası albatros gözlerinde
korku , çaresizlik
apansız pusu
sessizlik vesilesi
Metroya terkedilmiş
bir issizin yavrusunun ki gibi
ölüm an meselesi.
En uzun süre ” an” dır
derdi sufi
an içinde nice ezel nice ebed
her şenide bin alem var , bini yok olur
an içinde bir ceylan ölür.
Demiri demire sürerler
acı bir fren sesi
”an” sessiz bir çığlılktır.
Metroda bir çocuk ölür.
Annesi aç
babası işssiz
yani kimsesiz.
Issız, çaresiz, kimsesiz
sessiz.
Ölüm an meselesi.
6 mayıs gecesi
bir deniz ölür.
An oldu vakit tamamdır.
Tüm kumrular uçtu
fecirle berbaer
denize doğru.
Binlercesi doğdu
Massai Marada ceylan
metroda issiz yavruları.
Artık derya deniz
ne çaresiz
ne kimsesiz
HEPSİ DENİZ."
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no'lu Mahkemesi'nde başlayıp 9 Ekim 1971 günü okuduğu hüküm şöyleydi:
"Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan Mahkememiz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. Türk Ceza Kanunun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi. Hüküm bir hafta içinde kabil-i temyizdir, tutukluluğunuz devam edecektir."
6 mayıs 1972 günü ve her zaman olduğu gibi gecenin karanlığında ve 2. fecire doğru Deniz ve arkadaşları idam edildiler. Son sözleri yankılandı ve halen tüm ezilen halkların yüreğinde yankılanmaktadır. Özgürlüğü, eşitliği, bağımsızlığı ve ezilen halkların kardeşliğini haykırdılar.
Louise Michel Paris Komününde ayaklanmaya katılan yiğit kadınlardan biri idi. Siperlerde halkın ve emekçilerin son direniş kaleleri düşünceye kadar direndi.
Sonra yargılandı ve savunması bugün ve daima tarih içerisinden alçaklığa karşı cesurca bir aşağılama olarak durmaktadır ve duracaktır.
"Eşitlik olmadan özgürlük olamaz!", diyordu Michael ,"Bizim istediğimiz eşitlik, özgürlüğün önkoşulu olan fiili eşitliktir. Herkesten yeteneği kadar, herkese ihtiyacı kadar, diyoruz!”
Hakim kendisini savunmak isteyip istemediğini sorduğunda, savunma yapmak istemediğini ve her yaptığının sorumluluğunu üstlendiğini söyled. Son söz olarak da:
“Kendini Savaş Konseyi diye adlandıran benim yargıcım olan heyetinizden…. tek isteğim yoldaşlarımın öldürüldüğü Satory meydanına gönderilmemdir. Beni de toplumunuzdan eksiltin. Zaten sizden bunu yapmanız isteniyor. Cumhuriyet savcısının hakkı var. Mademki özgürlük için çarpan her yüreğe bir parça kurşun nasip oluyor ben de hakkımı isterim. Eğer yaşamama izin verirseniz intikam diye haykırmaktan usanmayacağım.”
Bu sözler üzerine mahkeme başkanı sinirlenerek sözünü keser ve bitirmesini ister. O’da “Bitirdim zaten eğer şerefsiz alçaklar sürüsü değilseniz öldürün beni!” diye yanıt verir.
Michel'in Story Meydanı'na gömülme isteği yerine getirildi mi bilemeyiz ama, Deniz'in taylan Özgür'ün yanına gömülme isteği yerine getirilmediği gibi, yan yana gömülmelerine bile izin verilmedi.
Eğer bu gün Fransız halkı özgürlüklerini serbestçe kullanabiliyorlar ise ve devlet onların temel haklarına dokunamıyor ise, bunu LOUİSE MİCHELLERE borçludurlar.
Aynı şekilde, galiba Murathan Mungan'ın deyimi olmalı, Türkiye'de bir kelime daha fazla konuşabiliniliyor ise, bunu Denizlere borçluyuz.
Ayrıca, tüm özgürlük, demokrasi, adalet, hukuk istemlerine rağmen, şurası açıktır ki siyasette eşitlik talebi olmadıkça yol alınması imkanı yoktur.
Michel'in deyişi ile "Eşitlik olmadan özgürlük olamaz!" ve özgür olmadıkça adalet insanca yaşanamaz. Zira, insanlık tarihi Hegel'in deyimi ile " özgürlük düşüncesinin gelişmesinden ibarettir". Denizler özgürlük isteminin tarih içinden gelen yankılanmış sesidir. Bunun için güneşten ateş yontmak üzere yola çıkıp, acılar denizinde tüm ezilenlerle birlikte yıkanmışlardı.
Eminim ki onları öbür dünyada ilk karşılayan elinde karanfillerle süsülenmiş bir özgürlük tacı ile LOUİSE MİCHEL olmuştur.
5 MAYIS 2021