İsmail Aydoğmuş

İsmail Aydoğmuş

TUĞUT’LU CANAL’IN DESTANI

Bu destanı 17 Eylül 2020 Perşembe günü kaybettiğimiz Divriğili Gazeteci Bekir Hallaç anısına yayınlıyorum

27 Nisan 2016 Çarşamba günü Gümüşpala Gönüllüleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde Sivas’ın Divriği ilçesinin tarihi köylerinden biri olan Tuğut Köyü’nden şair Süleyman Türkyılmaz’la sohbet ediyoruz. Sohbetimizde Ozan Garip Yadiğar da var. Konu destanlara geliyor, sohbet koyulaşıyor. Bunun üzerine Şair Süleyman Türkyılmaz mavi gözlü olduğu için köyde “Gogo” lakaplıyla tanınan babası İsmail Türkyılmaz’dan dinlediği bir destanı bize naklediyor. Canal kız mı yazdı, onu sevenler mi yazdı bilinmez bir ağıt olmasına rağmen destanlaşarak ağızdan ağıza söylemektedir.

Sivas Divriği’nin Tuğut Köyü’nde vaktin birinde Veli Beyoğulları’nın Canal isminde güzel mi güzel bir kızı varmış. Bu Veli Bey “Gogo”nun babası olan İslim oğullarından Mehmet’i çok severmiş.

Mehmet bey’in bir kıratı varmış ki Köroğlu’nun kıratı gibi küheylanmış. Atının bir emsali o Samancı Deresi’nde yokmuş. Eşkıyalar atını çalmak için çok uğraşmış. Bir zamanlar o ata binip Divrik Çarşısı’na inince ahali seyrine çıkarmış. Yiğit mi yiğit bir delikanlıymış.

Mehmet Bey gün olur Veli ağanın kız kardeşi Canal’a âşık olur onu istemeye gider. Gider gitmesine ama bir an önce almak için dayanamaz dünürcü kafilesiyle birlikte gider. Üstelik odada başköşeye de oturur. Bunun üzerine Veli ağa kızar, sinirlenir. “Hiç dünürlerle birlikte damat gelir mi saygısız adam ?!..” diyerek kızı vermez.

O arada da Canal kızın güzelliğine hayran olan Sarı Çiçek yaylasının Atma Köyü’nden “Alhas” isminde Kürt aşiretinden zengin ve güçlü bir bey Canal’ı ister. Abisi Veli Bey kız kardeşini gönülsüz de olsa ona verir. İstemeyerek gittiği için bu olay üzerine bu ağıt Canal kızın ardından yazılır.

Hikâye bu ya Canal kızın kaç çocuğu olur neler yaşar bilinmez.

Ama Mehmet ağa daha sonra Tuğut Köyü’nden Arapşıh’ın kızı Turna’yla evlenir. Bir oğlu bir kızı olur. Oğlu Gogo İsmail’dir. Torunu ise bize bu hikâyeyi bize anlatan Gogo İsmail’in oğlu yani Mehmet Beyin torunu ozan Süleyman Türkyılmaz’dır.

Anlattığına göre Mehmet Bey ölünce, Mehmet ağanın atı da birlikte cenazenin önü sıra mezarlığa kadar gider. Atını günün birinde hava alsın diye dışarı çıkarırlar. At yayılırken İlyasoğlu Ağılı’na, Yukarı Gedik’e doğru kaçıp gider. Daha sonra bakarlar ki at Mehmet Beyin mezarında yatıyor. Üstelik at mezarı eşelemiş üstüne de yatmıştır. Onu yakalamak, zapt etmek zor olduğu halde mezarı başında o kadar üzgündür ki adeta yaslıdır. Yularından tutulmasına bile müsaade eder.. Alıp köye getirirler.

Tuğut Köyü’nde ve çevre köylerde ağızdan ağza, kulaktan kulağa söylenen bu destan günümüze ulaşmıştır. Yaklaşık 130 yıllık bir destandır.
Destanı okurken bir hususun altını çizmek isterim. Farklı etnik kökenden gelip yüz yıllarca kardeş olarak yaşayan Atma köylülerinden bahsederken “Kürt” demesi bir ayrım, bir aşağılama değil bir “tanımlama” niteliğindedir.

Kürdün develeri çölden geç gelir
Haftadan haftaya karnı aç gelir
Onlar alışmıştır bana güç gelir
Zalim gardaş beni Kürde bıraktı
Kürde bırakmadı da derde bıraktı

Kürtlerin evine yokuş demişler
Önlüğün bağına nakış demişler
Canal kız sen Kürde yakış demişler
Zalim gardaş beni Kürde bıraktı
Kürde bırakmadı da derde bıraktı

Kürdün develeri suya dizilir
Altın tabaklarda kınam ezilir
Beni görenlerin bağrı üzülür
Zalim gardaş beni Kürde bıraktı
Kürde bırakmadı da derde bıraktı

Konakta asılı ipekten elek
Bana yakışmıyor Kürtçe söylemek
Tuğuda sığmadım neyime gerek
Zalim gardaş beni Kürde bıraktı
Kürde bırakmadı da derde bıraktı


Efendim gelelim hikâyenin asıl yürek titreten can alıcı diğer kısmına..
Derlediğim Tuğutlu Canal’ın Destanı’nda söylenen ağıtın buraya kadarını yöremizin gazetecilerinden Gazete34 ün sahibi değerli dostum Bekir Hallaç’la telefonda paylaştım. Bekir Hallaç’da hikâyeyi duyunca çok heyecanlandı.” Hocam hocam ben bu ağıtı Birestik’li yaşlı bir amcadan sanırsam Paşa amcaydı ondan dinledim” diyerek benim daha önce duymadığım bir kıtasını bana ezberinden okudu. Ben de büyük heyecan duydum. Çünkü bilinmedik bir kıta bulmuştum. Ağıtın makamını da bildiğini “şu an bir dernekteyim az müsaade isteyim” diyerek sessiz bir ortama geçtikten sonra benim duymadığım bir kıtasını da eserin gaydasıyla söyledi. Gazeteci Bekir Halaç’tan derlediğim ağıtın diğer dörtlüğü de şöyle;

Kürdün develeri iner engine
Şimdi rağbet güzel ile zengine
Her güzel de düşmez imiş dengine
Zalim gardaş beni Kürde bıraktı
Kürde bırakmadı da derde bıraktı

Değerli okurlarım işte Anadolu’nun zenginliği budur. Bu topraklar yeraltındaki madenleri ile şehitleriyle zengin olduğu gibi bu vatanın bayrağı altında yaşayan güzel insanlarıyla, yaşattığı kültürüyle de zengindir. Yeter ki bunu görmek için insanlara bakarken, insan kimliğimizden ve kültürümüzden uzaklaşmayalım.

İsmail Aydoğmuş

 

TUĞUT’LU CANAL’IN DESTANI - Araştırmacı yazar İsmail Aydoğmuş’un yaptığı bir derlemedir.

Kaynak Kişi 1: Ozan Süleyman Türkyılmaz 18 Mart 1948 yılında Sivas’ın Divriği İlçesi Tuğut köyü doğumlu, evli, iki çocuk babası, emekli. İstanbul Avcılar da yaşıyor.


Kaynak Kişi 2: Bekir Hallaç 34 Günden Medya Grup YK başkanı, Sivas Divriği Sarıçiçek Tabiatını Koruma Kültür ve Yardımlaşma Derneği Dernek Başkanı (rahmetli) Doğum 1965 Divriği - 17 Eylül 2020 İstanbul evli, üç çocuk babası.

Önceki ve Sonraki Yazılar