ÜRETİCİ İLE TÜKETİCİ BULUŞMALI

Besin ürünlerinin “fiyatını” belirlemeyi elinde bulunduran binlerce şubesi olan marketlerin, “iktidardan” güç almadan bunu yapacağına inanan var mı?

Geçtiğimiz yıl “ne/ nasıl olduğu” tartışılan dışalım karkas etlerin “yine” bu market zincirleri eliyle satışı yapıldığı da unutulmadı!

En küçük ilçelerde bile şubesi bulunan zincir marketler, üreticinin “girdi” giderinden/ üreticinin alım gücünden/ emekçinin açlık sınırındaki aylığıyla yaşamını sürdürmesini umursamadan “anlaşmasını yaptığı ürünü” iki/ üç katına satmayı düşündüğü belli.

Üreticiden portakalı kaça alıyordu da,

Üreticiden domatesi kaça alıyordu da,

Üreticiden patatesi kaça alıyordu da,

Üreticiden yağı kaça alıyordu da,

Üreticiden sütü kaça alıyordu da “fiyatlar” tüketici gelen değin geçen süreçte uçurum olmasına neden oluyordu?

Mahalleye gelen sütçü/ ya üreticiden topladıklarını ya da kendi ürettiklerini sütün hiçbir özelliğine dokunmadan üç-üçbuçuk lira dolayında satarken; marketlerde çeşitli işlemlerden geçmiş/ yağı alınmış/ yağıyla başka ürünler yapılmış sütün kilosu nasıl yedi, sekiz lirayı buluyor?

“Dur/ ne yapıyorsun” denilmeyince sanırım…

***

Üretici, dedik…

Toprağı sürüp eken, hayvanı küçücükken besleyip büyüten üretici…

Yıllar önce bir kilo buğdayla biilaç kilo gübre alındığını, hayvanın yeminin/ samanının ürünle karşılaştırmasının yapılamadığını anımsıyorum…

Toprakla uğraşan toprağa tarımsal ilaç/ gübre atmadan ürün alabiliyordu. O günün koşullarına göre gereksinmesini karşılıyordu. Çocuklarını sevindirebiliyordu. Tenceresinde kaynayan aşı vardı, ekmeği vardı, umudu vardı, gelecekten beklentisi vardı!

Hepsini çaldılar, hepsini çaldırttılar!

Çukurova’da pamuk ekilen günleri bilen de var, bilenden duyan da var, Orhan Kemal’in yapıtlarından okuyan da var…

Bir yandan pamuk üretimi yapılıyor, bir yandan her köşe başında pamuk çekimi yapılarak pamuk tohumundan ayrılıyor, bir yandan pamukla tohum ayrı yerlerde depolanıyor, pamuk fabrikalarda dokunuyor…

Üreticinin toprağı ekerek oluşturduğu “bir” ürün, birçok katma değerli ürene dönüşürken, birçok kişinin de geçim alanı oluyordu!

***

Geçtiğimiz yıl “iktidar” yaptırım gücünü göstererek şeker fabrikalarını satarken, “gözleri görmez/ denilenleri anlamaz” yandaşları televizyon ekranlarında konuşurken “gelecek adına” kendimden utanıyordum!

Öyle çok değil, bir fabrikanın kapanmasının neler mal olduğunu pamukta yaşadık; taşı toprağı altın Adana, bu gün yurdumuzun en yoksul kentleri arasında!

Şeker fabrikasının kapanması; fabrika çalışanlarını kapıya bırakılması, şeker pancarı üreticilerinin ablukaya alınması, gereksinmelerin dışalımla sağlanması, fiyatların kurla belirlenmesini birlikteliğinde getireceği açık değil miydi?

Bunları geçmişte “beyazsinek”le başardılar, şimdi “yandaşlarla” sürdürüyorlar!

***

Üretici bugün ekeceği toprağın ne ön bakımını yapacak durumda, ne de tohumu toprağa attıktan sonra yetiştirecek güçte!

Son yıllarda üretici sayısındaki azalmayı, bu süreçte eksiğin dışalım ürünleriyle giderilmeye çalışıldığını biliyoruz.

Girdilerde yaşanan akıl almaz “döviz kuruna” bağlı artış, üreticinin hem canını yakıyor hem de her geçen gün topraktan/ üretimden/ gelecekten/ umuttan uzaklaştırıyor…

Şu an yüzyirmialtı ülkeden yapılan dışalımla gereksinmelerin sağlandığı belirtiliyor!

Tüketici dışalımla sağlanan ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışını “enflasyon” olarak yaşıyor!

Anımsar mısınız, “iktidar” üreticimizin yetiştirdiği ürünlerin dışalımını yaparken vergileri sıfırlar ki; daha çok getirilsin, getirenler daha çok kazansın, üreticinin ürünü daha çok bedelinin altına düşsün!

Bitkisel “ham yağ” alınan Rusya ile Ukrayna üreticisi kazansın diye/ satışı daha da zorlaşsın diye vergileri artırıyor. Bizde “bitkisel ham yağ” üretecek olanaklar talan edildiği için, bugün dışa bağımlı olduğumuzdan dolayı, ayçiçeğinde yaşanan fiyat tüketicinin elini yakıyor!

***

Şunu sıkça duyuyoruz sanırım:

“Dört kişilik bir ailenin dengeli/ sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken besin harcaması ise Aralık ayında 3 bin 146 liraya çıktı.”

Dört kişilik bir aile yalnız beslenecek; ısınmayacak, elektrik kullanmayacak, doğalgazdan yararlanmayacak, telefon harcaması/ eğitim için gereksinmesi/ mevsimsel giyinmesi/ çocuğunu parla götürmek istemesi/ çocuğunun şeker istemesi/ covid 19 önlemi için masrafı olmayacak…

Böyle ama…

Üreticinin toprağı tutulu, iş makineleri tutulu, ürettiği ürün büyük marketlerin ablukası altında, bankalar kapıya dayanmış, girdilerden dolayı hasattan mutsuz, gereksinmelerini karşılayacak güçten yoksun, çocuklarını bir arada tutması zor…

Biz besin ürünlerinde/ sebzede, meyvede, tahılda yükselen fiyatlarla karşılaşmazsak “yanlış” olurdu!

Üreticiden önce patronlara sarılan bir yapı, üretenin kurtuluşundan önce anaparadara yaklaşmayı yeğleyen bir “iktidarın” bundan başka “sonucunun” olması beklenemezdi!

Üretici ile tüketici buluşmalı; ama nasıl?

Önceki ve Sonraki Yazılar