OYLAR BÖLÜNMESİN

Seçimlerin ayak sesleri yavaş yavaş yaklaşıyor.

Ayak sesleri duyulmaya başlandıkça, siyasetin tellalları da cırcır böceği gibi ötmeye başladı.

Teraneleri hep aynı. Oylar bölünmesin.

Bu çağrı, tembel siyasetçilerin, fırsatçı siyasetçilerin çağrısıdır. Erdoğan karşıtlığı üzerinden siyasi ömrünü uzatanların da çağrısıdır.

Peki sizce kimin oyları bölünmesin?

Önümüzdeki seçimlerde kesinlikle oyları böleceğim.

Kimsenin yan gelip yatarak benim vatan sevgimi, Atatürk sevdamı, Türk Milletine olan aşkımı sömürmesine izin vermeyeceğim.

Artık Erdoğan karşıtlığının arasına saklanarak, insanların çaresizliğini suistimal ederek oy almak devri bitmelidir.

Oylar bölünecekmiş.

Bölünürse bölünsün. Umurumda değil.

Bu sözü kime söyledim?

Anlamayanlar için açık açık yazayım.

Müzmin muhalefet partilerine.

ABD VE SURİYE'DE İNSAN HAKLARI

ABD Suriye’de tüm hazırlıklarını tamamladı.

Irak’ın kuzeyindekine benzer şekilde Kuzey Suriye Bölgesel Kürt Yönetimini, Irak tecrübesinden de ders alarak, eksiksiz organize etti. Sıra geldi, bu yapıyı dünyaya entegre etmeye ve Türkiye’nin kanını emdirmeye.

Dün, ABD dışişleri bakanı Türkiye’ye çağrıda bulunmuş. Türkiye, Suriye’ye kapadığı hudut kapılarını açmalıymış. Bu bir insan hakları meselesiymiş.

Sahtekâr ABD yine sahtekârlık peşinde. Bölüp parçaladığı Suriye’nin kuzeyinde Kürt devletçiğini yaşatmak için insan hakları bahanesini piyasaya sürmeye başladı.

Türkiye, ABD’nin bu aldatmacasına kanar mı?

Ya da hangi şartlarla kabul etmeli?

Türkiye ancak, gerek Suriye’nin gerekse Irak’ın kuzeyinin garantörü olarak ilan edilirse razı gelmelidir. Yoksa kesinlikle bu tuzağa düşmemelidir. Bunu da niye kabul etmelidir? İleride Misak-ı millimize sahip çıkma adına yapmalıdır. Eğer böyle bir avantaja dayanmayan bir adımı da atarsa kendi varlığını tehlikeye atacak tavizi de vermiş olacaktır.

Hani derler ya.

Bir kere hata yaparsan eşeksin.

İki kere aynı hatayı yaparsan eşek oğlu eşeksin.

Mekteb-i asli kıtadır.

AKP ve MHP el ele vererek Türk Milletini ve Türkiye’yi kendi siyasi ideolojileri ve dünya görüşleri ekseninde değişime ve dönüşüme uğratmaya çalışıyorlar. Bu işin orkestra şefi de benim nazarımda Devlet Bahçeli’dir.

Devlet Bahçeli, MHP’nin başına geçtiğinden beridir Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmamakta, Türkiye, dümeni kırılmış gemi gibi akıntıya kapılmış sürüklenmektedir. Sanırım çok yakında da ya bir yere toslayıp çakılıp kalacaktır. Çünkü böyle bir geminin dümensiz idaresi mümkün değildir.

İşte, andımızın okullarda okutulmaması,

İşte, Türk kelimesinin fırsat buldukça her yerden silinmesi,

İşte Atatürk’e ve Türk milletine söz söyleyen, hor gören zihniyetlerin payelendirilmesi.

Türkiye’de yaşanan her şeyden AKP’de, HDP’de, CHP’de MHP’de sorumludur. Hepsinin karınca kararınca yaşanlarda ağır sorumluluğu vardır.

Geçenlerde kaşla göz arasında askeri okullara alınacak öğrenciler hakkındaki kriterlerde değişikliğe gidilmiş. Bu değişikliğin anlamı çok büyük ve derindir. Çok ama çok da tehlikelidir. Yan etkilerinin ortaya çıkması onlarca yıl alacaktır.

Askeriyedeki askeri zihniyeti, akademik olarak, tez konusu olarak inceledim.

Var olan askeri zihniyetin ne olduğundan çok, asker zihniyetinin nasıl oluşturulduğunu ortaya koyacak literatürel ve fiili durumlarını inceledim. Ve askeri zihniyetin oluşum süreçlerini askeri habitusal ortam içindeki oluşma şeklini de ortaya koymaya çalıştım.

Gördüğüm kadarı ile AKP ve MHP’nin el ele vererek askeriye üzerinde çıkardığı yasalar tamamen askeri sosyolojik planların adımlarıdır. Ama bunu bilerek ve isteyerek yaptıklarından da emin değilim. Fakat, her halukarda AKP ve MHP sinsi bir tuzağa çekilmiş durumdalar. AKP ve MHP derhal bu tuzağı bozmalıdırlar. Askeri sosyolojik açıdan Türkiye ve TSK, sonuçları on veya yirmi yıl sonra ortaya çıkacak büyük bir tuzağa düşürülmek üzeredir. Bir askeri sosyolog olarak bunu iddia ediyorum.

Acaba AKP ve MHP ne yaptıklarının farkındalar mı? Hiç sanmıyorum.

Bu ikili, bilerek veya bilmeyerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin Mustafa Kemal Atatürk’e, onun düşüncelerine, Türk devletin kurucu değerlerine, Türk Milliyetine ve Türk Milliyetçiliğine sahip çıkan askeri zihniyetini, bir askeri sosyolojik plan çerçevesinde değişime ve dönüşüme uğratıyorlar. Türksüz, Türk Milletsiz, devletin kurucu değerlerinden uzaklaştıran, Atatürk’ü ve değerlerini yok sayan hedefsiz ve aidiyet duygusundan yoksun, adeta bir güvenlik şirketi çalışanı zihniyetine indirgenecek bir askeri zihniyetin Türkiye’nin ve Türk Milletinin yararına olmayacağı da aşikârdır. Bu adımlar Türk askerinde ve TSK içinde de dramatik travmalara neden olabilir.

Her ne kadar Atatürk’ün “mekteb-i asli, kıtadır.” Veciz sözü geçerli olsa da, bir dip not olarak insanlarımıza düşüncemi izah etmek de boynumun borcudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar