UYUMSAMA VE ÖZÜMSEME

Jean Piaget diye biri var. Çok bilmiş bir tip. İşi gücü bırakmış insan neyi nasıl anladığını ve anladıklarıyla kendi dünyasını nasıl yapılandırdığına kafa patlatmış. Bir de kendine göre bilim yapmış da bilişsel gelişim için Arşimet gibi evreka evreka diye diye ortaya çıkmış.

Bu tipe göre insan zihninin doğuştan gelen uyum sağlamak ve örgütleme gibi bir huyu varmış. Hani her şeyi yiyip içsek de midemiz hepsini öğütüp bedenimiz için gerekli olanı alır gerisini atar ya, işte insan zihni de böyleymiş. Verilen bilgiyi alır, sindirir, kendine mal eder ve aldığı bilgiye uyum sağlarmış. Bunu böyle yapmasının nedeni de dengeyi sağlamakmış. Zaten eğer zihin dengeyi sağlamazsa kafayı yermiş.

Hani nasıl ki olur olmaz şeyi ıkına tıkına yiyip mideyi çatlatırsak ne olur. Mide bozulur. Mide bozulunca ne yapar kendine gelebilmek için kusar, ishal eder, şişkinlik yapar, kalbi sıkıştırır onu yapar bunu yapar ta ki dengeyi bulana yani iyileşene, dengesini bulana kadar insana rahat vermez ya zihin de aynı böyle. Düşünmeyi bilen insan zihni de aldığı bilgiye veya kendine zorla yüklenen bilgiye uyum sağlayamazsa, aldığı bilgiyi kendinde mevcut olan bilgilerle organize edemezse dengesini sağlayamaz, asla huzura kavuşamaz.

Piaget efendiye göre zihin dengeyi sağlamak için iki tür işlevi kullanırmış. Önce özümleme sonra da uyumsama yaparmış.

Şimdi andımızla büyümüş, Atatürk’ü anlamış, “Ne Mutlu Türküm Diyene “diyen birinin asla ırkçı olmayacağını özümsemiş, laikliğin nimetlerinden yararlanmış, Atatürk devrimleri ile dünya çağdaşlığına daha da yaklaşmış, önünde; etiyle kemiğiyle, aklıyla fikriyle muhteşem bir deha ve muhteşem bir devlet adamı örneği olarak duran Mustafa Kemal Atatürk’ü özümsemiş ve aklını ,fikrini, zihnini onun fikirleriyle uygun hale getirmiş birinin zihni nasıl bulanıklaştırıla bilir? Atatürk’ü anlamış bir nesli nasıl yolundan çevirebilirler ki?

Ama siz var olan nesilleri yok sayarak, ancak kendi ideal ve ideolojinizin istikametinde yeni nesiller yetiştirmeye çalışabilirsiniz. Bu da yıllar alacaktır. İktidarınızı koruyamazsanız bütün sosyolojik planlarınız çöpe gider. Sizin iktidarda kalmak için çaba gösterdiğinizi kılıktan kılığa girdiğinizi gören art niyetliler ve aşırı çıkarcılar derhal sizi kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeniz için kuşatacak ve moive etmeye başlayacaklardır. Onlar kısa vadeli ve büyük çıkar diye düşündükleri küçük şahsi çıkarları için sizi ateşe atarlar. Ama sizin için de en tehlikeli olan sizi kandırmak için kılıktan kılığa giren çıkarcılar olacaktır.

Mesela dün bir haber vardı. Bir tuğamiral devletin resmi arabasıyla bir tekkeye girerek üniforması sırtındayken kafasına sarık bağlayarak namaz kılmasını görebilirsiniz. Bu adamın yaptığı işi, en saf duygularla, dini bütün birinin davranışı olarak da algılar ve değerlendirirseniz, işte o zaman tuzağa düştünüz demektir. Çünkü TSK içindeki bu tipin türevleri AKP’yi senelerce suîstimal ederek, Sayın Erdoğan’ın ve çevresinin iyi niyetinden yararlanarak devlete sızmışlar, kendilerine çıkar sağlamışlar ve en sonunda da efendileri ABD’nin işareti ile başlarının belaya gireceğini sanarak, Türk Devletine ve Türk Milletine ele geçirdikleri her türden namluyu çevirip tanklarıyla toplarıyla uçaklarıyla ateş açıp öldürmüşler ve gazi meclisi bile bombalamışlardır.

Üniforma sırtındayken başına sarık dolayıp sözüm ona namaza duran bu tip, hem AKP’ye hem de Türk Devleti ve Milletine FETÖ militanlarından da beter kötülük edeceğinden şüphe etmemek lazımdır. TSK’nın geleneğini göreneğini bilmeyen, usul ve adaptan yoksun tipin çok da zeki olduğunu da düşünmüyorum. Bu din çıkarcısı tip olsa olsa kendisine siyasi çıkar sağlama peşinde olan fırsatçıya benzemektedir. Nasıl olsa TSK’dan ayrılacağını bildiğinden, tuğamirallikten emekli olur olmaz, ilk seçimlerde namaza niyaza düşkün bir partiden milletvekilliği sırası kapmak derdinde olan biridir. Bu ve buna benzer tipler ülkemiz ve AKP için en büyük tehlikedir. AKP eğer bu tipleri kendisi için tehlike görmüyorsa da Türk Milleti ve Türk Devleti için çok tehlikeli olduklarını bilmelidir.

Şimdi gelin yıllardır iktidar olmayı başaramayan CHP’yi uyumsama ve özümseme açısından küçük bir farazi söyleşiyle değerlendirelim de neden insanlardan iktidar olmak için yeteri kadar oy alamadığını ortaya koyalım.

CHP’yi kuran Atatürk’le şimdiki Türk Gencinin partiler tarihi resimleri üzerinden konuşmasını hayal edelim mi? Aşağıda yazacağım diyaloğu sevgili hocam Sema Karakelle’nin ders notlarından geçen bir örnekten yola çıkarak bambaşka bir şekilde kaleme alarak yazdım.

GENÇ: CHP. Bu bir parti. Siz kurmuşsunuz.

ATATÜRK: Evet bu bir parti. Benim kurduğum parti CHP.

GENÇ : Bu AKP

ATATÜRK: Evet bu AKP. Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. On dokuz senedir iktidar.

GENÇ: Aaa. Bak bu da CHP. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanı olduğu YENİ CHP.

ATATÜRK: Hmm. Benim kurduğum CHP’ye benzeyen bir parti.

GENÇ: Her şeyi aynı. Altı oku. Kırımızı renkli bayrağı. Arkada duran senin resmim. Kocama binaları var. Belediyeleri var. Ama neden hep seçimlerde kaybediyor da iktidar olamıyor?

ATATÜRK: Benim kurduğum CHP’nin remine bir daha bakalım mı?

GENÇ: Evet aynı değilmiş. Sizin kurduğunuz CHP’nin söz ve değerleri, ilkeleri ideal ve amaçları, binaları, üyeleri, teşkilatları, delegeleri ve yöneticileri hep zor şartlarda ve çok eski binalarda yoksulluk içinde görev yapmışlar. Bak bak. Neler yapmışlar?. Neler söylemişler? Nasıl siyaset yapmışlar? Hep Türk Milletini, Türk Devletini, tam bağımsızlığı, eşitliği ve adaleti, özgürlükleri ve senin fikirlerini ve ülkünü sahiplenip savunmuşlar.

ATATÜRK: Benim kuruduğum CHP’de yıkıcı, bölücü ve isyancıya, devlete ve Türk milleitne kötülük edenlerle kötülük peşinde koşanlara yer yoktu. “Ne Mutlu Türküm Diyene” demenin ne olduğunu anlamayanlar ve diyemeyenler partiye alınmamıştı. Bak benim kurduğum CHP’de yöneticiler nasıl insanlarmış. Hepsi bana inanmış, çalışkan, namuslu, ahlaklı, vatansever ve devrimci insanlar. Dikkat ediyor musun? Hiç biri zengin değil. Mal mülk peşinde değil. Bana, düşüncelerime, Türk Milletine inanmış, Türk Devletine ve Türk vatanına dört elle sarılmış kalkındırmaya güçlü kılmaya çalışan insanlar,

GENÇ: Evet sizin CHP’niz Kılıçdaroğlu’nun CHP’siyle aynı değil.

ATATÜRK: Ama Kılıçdaroğlu idare etse de adı CHP, özünde hala benim olduğum CHP, altı oklu bayrağı ile benim CHP. Ama Yöneticilerinin aklında ben ve benim fikirlerim pek yok gibi Türk Milletinin ve benim fikirlerimin ve ilkelerimin pek esamesi okunmuyor sanki. Devletimize ve Milletimize silah çekenler daha muteber kabul ediliyor. Biraz gaflete düşmüşler gibi.

GENÇ: Evet. Adı CHP olsa da Kılıçdaroğlu’nun ve arkadaşlarının idare ettiği YENİ CHP, senin kurduğun CHP değil.

ATATÜRK: Evet sanırım öyle. Mirasımın üstüne konmuşlar. Ama benim gerçek mirasçılarım nerede?

GENÇ: Ne yapmak lazım?

ATATÜRK: Ben artık fani oldum. Ama siz yaşıyorsunuz. İleride zora düşmemek için, vatansız ve devletsiz kalmamak için Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, benim fikirlerime ve değerlerime, vatanımıza sıkı sıkıya sarılın ve sahip çıkın. Dünyayı benim gözüme bakarak değil , benim gözümle bakarak değerlendirin. Hangi partiden olduğunuzun, ne iş yaptığınızın önemi yok. Yeter ki hukuka saygılı olun, hak yemeyin ve yedirmeyin, adaletten şaşmayın, halka sahip çıkın, halkı çaresiz ve yoksul bırakmayın. Çalışkan ve ahlaklı olun bu size fazlası ile yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar