Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

DÜN, BEN 20’Lİ YAŞLARDA BİR GENÇKEN

Sosyal medyada bir süredir yirmili yaşların fotoğraflarını paylaşma modası var. Ben bu modaya uymadım ama sevgili çocukluk arkadaşım Mehmet Ali Özçelik vakt i zamanında ona hatıra olarak verdiğim bir fotoğrafımı göndererek bana o günleri hatırlattı. Gönderdiği iletiye “Berber Recai’nin dükkanında” notunu düşmüş.

Ben de eski günlere gittim. Berber Recai’nin dükkanını anlatsam roman olur. Ne gırgırlar ne muhabbetler... Artık aramızda olmayan sevgili arkadaşım Mehmet Özyiğit aklına geldikçe benim bir maç anlatmamı anımsatır gülerdi. O zaman sıkı Galatasaraylıyız. –Bu arada bir Galatasaraylı olarak averaja da  olsa şampiyon olan Beşiktaş’ı can ı yürekten kutlarım- Maçları Recai’nin dükkanında radyodan dinliyoruz… Bir maçta Fenerbahçe’yi yenmişiz… Ben tekrar anlatıyorum. “Suat ileri attı, İsfendiyar koştu, topa yetişti, bir pas, Metine verdi. Metin koştu, bir çalım bir çalım daha, on sekize ilerliyor. GOLÜNÜ ÇEKTİ ŞUUUUT… Bir kahkaha bir kahkaha… Ben hatamın farkında değilim, şaşkın bakıyorum…

Şimdi artık ne Recai’nin dükkanı var, ne radyoda maç dinleme, ne o muhabbetler… Her birimiz bir tarafa savrulmuşuz… Ben yarım asrımı yurtdışında geçirmişim, Mehmet Ali Denizli’de, Mehmet sonsuza uçtu.

İnsan yaşı ilerledikçe geçmişi, dostlarını, köklerini daha çok arıyor, özlüyor. Bir yandan ne çok şey yaşadığımızı düşünüyoruz. Öte yandan hayata yeni başlamış gibi, yarın ne olacağımızı, ne yapacağımızı planlıyoruz. Hani Nazım diyor ya:

“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından”.

Ben de ailemden kalan zeytinliği en güzel zeytinlik yapmaya çalışıyorum. Duvarlar yıkılmış. O duvarları şimdi yaptırmak mümkün değil. O taşları çektirmeye para yetmez. Hadi parayı buldunuz, o taş duvarları örecek usta bulamazsınız. Kendim tamir ediyorum. Atalarımın “aferin” dediğini duyar gibi oluyorum.

Öte yandan metal yorgunluğu da var kuşkusuz. Beyin ve yüreğin isteklerine beden yeterince ayak uyduramıyor. Bir de eskisi kadar vurdumduymaz değilim. “Gailesiz, dünya umurunda değil bu adamın” derlerdi. Yıllar geçtikçe daha çabuk üzülüp kızan biri oluyorum… Hele sevdiklerim düşkırıklığına uğratırsa çıldırıyorum. Defterden siliyorum. Hoşgörülü olmaya, yapıcı olmaya, iyimser olmaya elimden geldiğince uğraşsam da, iktidara da, muhalefete de, Emperyalizme de işbirlikçilerine de daha çok öfkeliyim. Hırsızlara, uğursuzlara, gürültü yapanlara, doğayı bozanlara, motosikletin egzozunu çıkarıp carıltı curultuyla gidenere, yanlış park edenlere, beş liralık malı on liraya satanlara, çocuğun kulağını çekene, saygısız, sevgisize, tüm kötülere kızgınlığım artıyor. Düzeltemiyoruz diye karamsarlığa düşmekten kendimi alamıyorum. Çareyi zorunlu olarak, “Ne olacak bu memleketin hali?” demekte buluyorum.

Aklıma, o zamanlar İzmir Alsancak’ta Gündoğdu Meydanı’nda olan, Tam Tam Açıkhava pastanesi geliyor. Ne güzel plaklar çalardı… Tom Jones’ler, Engelbert Humperdinck’ler, Frank Sinatra’lar… Hep kulaklarımda... Ve Charles Aznavour’un şarkısı Yesterday when I was Young(Dün Ben Gençken)… Bugüne ne kadar uyuyor…

Aznavour, bu şarkısını 1964 yılında Georges Garvarentz ile birlikte yazmıştı. Ama şarkının ilk Fransızca adı “Dün yeniden” anlamına gelen “Hier Encore” idi.

Şarkının İngilizcesini ise Aznavour’un sık sık birlikte çalıştığı Herbert Kretzmer kaleme almıştı. Kretzmer “Hier Encore”deki aynı temayı ne denli zarif ve bilgece işlemiş ki...

Her iki metin de yaşamının ilerlemiş yaşlarında birinin gençliğine dönüp bakışını anlatıyor. Yaşam yolu boyunca parmaklarının arasından kayıp giden güzelliklerin, şansların, aşkların, fırsatların ayırdına varıyor. Yüreğinde o güne kadar tatmadığı eskileri arayışını, “ah eski günler” dercesine özlem içinde duygusal bir içtenlikle anlatıyor.

Yirmili yaşlarımda da çok beğenerek dinliyordum ama şimdi daha anlamlı ve hüzünlü geliyor. Fransızcasını da çok beğenirdim. Aşağıdaki bağlantıdan Fransızcasını dinleyebiliriz.

( https://www.youtube.com/watch?v=bHokx2L1wi4 )

Fransızcasının (Hier Encore), ilk bölümünü İngilizce üzerinden Türkçeleştirmeye çalışalım:

Dün, yirmi yaşımdayken
Zamanı okşadım, hayattan zevk aldım
Bir kurtarıcıya olan aşk gibi
Geceler için yaşadım
Günlerimi sayamadan
Boşa akıp gitti
Hiç gerçekleşmeyen planlar yaptım
Solup giden umutlar üstüne inşa ettim
Nereye gittiğimi bilmeden kaybolacağım
Gözlerim gökyüzünü arıyor
Ama kalbim yere bağlı

Unutulmayan şarkıcının, o nefis şarkısının muhteşem İngilizcesi, YESTERDAY WHEN I WAS YOUNG’ı da (Dün Ben gençken) dinleyip eski günleri yadedelim… Her yaştan genç için Charles Aznavour söylüyor:

( https://www.youtube.com/watch?v=N_2esWqNAec )

Şarkıyı ben şöyle yorumlayıp Türkçeleştirdim…

DÜN BEN GENÇKEN

Orijinal Fransızca sözler ve beste: Charles Aznavour
İngilizce sözler: Herbert Kretzmer
İngilizce sözleri yorumlayıp Türkçeleştiren: Abdullah Gürgün

Dün ben gençken
Her zaman vardı aşk sanki
Benden önce de
En yakıcı cinsten
Şimdi o yüzden öyle yaşlı hissediyorum ki kendimi

Dün ben gençken
Yaşam bir yağmur damlası kadar tatlıydı dilimde
Hep alay ettim hayatla aptal bir oyunmuş gibi
Bir mum alevini nasıl kızdırırsa akşam meltemi
Gördüğüm binlerce rüyayı, düşlediğim muhteşem şeyleri
Dayanmak istediğim herşeyi zayıf ve kaygan kumlara inşa ettim
Geceleri yaşadım gündüzün aydınlığından kaçtım
Ve sonunda görüyorum yılların nasıl geçip gittiğini

 

Dün ben gençken
Sayısız şarkılar vardı bekleyen söylenmeyi
Sayısız çılgın eğlenceler bekliyordu beni
Ve sayısız acı benim kamaşan gözlerimin görmek istemediği
O denli hızlı koştum ki zaman ve gençliğim aktı gitti
Hiç bırakmadım yaşamın anlamını düşünmeyi
Ve anımsayabiliyorum tüm sohbetlerimi
Benimle endişeleniyorlar ve başka hiçbir şeyle değil

 

Dün ay maviyken
Ve her çılgın gün yapacak yeni şeyler getirmişken
Sihirli yaşımı bir sihirbaz değneği gibi kullandım
Ve geride kalanlara ve boşluğa hiç bakmadan
Küstahça ve gururla oynadım aşk oyunlarını
Ve çabucak söndü her alev kolayca tutuşturduğum
Nasıl kayıp gitti edindiğim tüm arkadaşlarım
Ve yalnızca ben kaldım sahnede oyunu bitirmek için
İçimde sayısız şarkılar var artık söylemeyeceğim
Dilimin üstünde hissediyorum gözyaşlarımın acı tadını
Artık geldi ödeme zamanı
Genç olduğum dün için

Yaşamınızın, dostlarınızın, köklerinizin kıymetini bilin.

İyi kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar