FEYZİ HALICI KÜLTÜR DİL VE ŞİİR

Feyzi Halıcı, Millî Kültür Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2 (Temmuz 1981), s. 6.’ Tarihimiz, Sanatımız, Kültürümüz, başlıklı yazısında şöyle diyor: “İnsanoğlunu, iradesiyle bir inanç bütünlüğü içinde toplayan din, / insanların karşılıklı anlaşmalarını sağlayan ve aralarında mânevî bir bağ kuran dil, / sağlam ve geçerli bir hayatın müjdecisi ahlâk, geçmişten bugüne ulaşan gelenek, görenek, / san’at değerleri, / kısacası toplumun kökten gövdeye süregeldiği bütün değerler; kültürün muhtevasını teşkil eder. Bu sebeple kültür, kendine hâs kokusu ve rengiyle seziş, duyuş, düşünüş ve ifade tarzıyla bir milletin karakteridir ve en önemli özelliği de millî oluşudur.

” Feyzi Halıcı sanat hayatı boyunca Türkçenin güzelliği ve önemini vurgulaya geldi. “Sanatçı olarak, konuştuğumuz dille duymağa, düşünmeğe ve yazmağa mecburuz,” diyen Feyzi Halıcı, Sanatı, sanat eserlerini halktan uzaklaştırmayı, halktan esirgemeyi, sanatçı kişilikten kaçış olarak niteliyor. Feyzi Halıcı dil konusunda tutucu değildi. Ama uydurukçuluğa karşıdır. Dilde yenilenme, arılaşma yapılacaksa, bunu uzmanlarının yapması gerektiğini savunuyor. Halkın konuşma diliyle yazışma dilinin ayrı olmayacağını belirtiyor, halktan kopanların unutulmaya mahkûm olduklarını vurguluyor.

Çağrı Dergisi’nin 1 Şubat 1969 tarihli 133. Sayısının 5. Sayfasında yer alan yazısında, Asırlar boyunca halkımızın konuştuğu, anlaştığı güzel Türkçemizi, milli varlığımızın en büyük en kutsi teminatı olarak gösteriyor. İlim kültür, sanat, duygu ve düşünce birliğinin nesiller arasında akımını ve devamını sağlayan en tesirli vasıta olan dilimizin zengin bir kelime hazinesine, sağlam bir yapıya ve gramere sahip olduğunu vurguluyor. Güzel dilimize, zaman zaman dadanmak isteyen, ökse otlarından söz ederek, yabancı ve uydurma kelimelerle ısrarlı bir şekilde, dilimize yapılan bu tecavüzlerin halkımızın sağ duyusuyla yok olacağını belirtiyor.

Feyzi Halıcı, Mevlana kadar Yunus Emre’yi de hayrandı. Yunus Emre'nin gönüllerde taht kurması, Türk halkının konuştuğu Türkçeye sevgisinden, yapmacığa kapılmadan olduğu gibi halkın dilini kelime kelime şiirlerinde yaşatmasından ileri gelmektedir. Sanat ve edebiyat diliyle, konuşma dilini ayırmağa kalkışmak, insanı yaşadığı cemiyetin imzası olmaktan ve sanatçı olmaktan uzaklaştırır..

Feyzi Halıcı uydurma dilcilere Hz. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün. Ya göründüğün gibi ol!” sözünü hatırlatır. “Ya yazdığınız gibi konuşun, ya konuştuğunuz gibi yazın,” der. Bilir ki, uydurma, dilcilerden hiç birisi bu kaideye uymaz. . Yazarken, uydurmacı olan birisi, konuşurken karşımıza koyu Feyzi Halıcı şiir nedir, nasıl olmalıdır sorusuna, “Edebiyat ‘edep’ ten gelir. Bence şiirin de edepli olması gerekir. Küfür şiir değildir. Şiir lirik bir musikidir.” Diyor. Çağrı Dergisi’nin 1958 Ekim 10. Sayısındaki yazısına “Mutlu Şiir” başlığını koymuştu. Şu noktalara değiniyordu:

“…Gerçek anlamıyla şiir, bir zorlama sanatı değildir. Hele bir tekrarlama sanatı hiç değildir. Klasik ve köklü bir eğitimden geçmiş bir kalem sahibinin, zekâsı anlayışı, duygusu ölçüsünde şiirin imkân kapılarının araştırılması, şairine kişilik kazandırır. …. İlk, eli kalem tutanların başvurdukları bir sanat dalı olan şiirin beş on yıl devamlı çalışanlara dahi bir manevi avantaj sağlamadığı gerçektir. Alan küçüldükçe, görülebilecek kusurlar büyür. Hüner, bu küçük alanda at oynatabilmektedir. Esasında derinliğine bir soluk isteyen şiirin diğer san'at kolları yanındaki bu mikroskobik görünüşü, nedense çoklarını, yollarını göremeyecek kadar yanıltıyor ve onları garip iddialarını affı imkânsız kusurların sahibi yapıyor.

Duru şiir, yalın şiir, düşünceli şiir, anlamsız şiir, İyi şiirin ve gerçek sanatçının en tarafsız ayrışımını zaman yapacaktır. Günümüzde şiire yakınlık gösterenlerin ayrıca fazlalığı en büyük faydayı beraberinde getirmektedir. Zira, bunca uğraşanlar asrımızı şiirlerinde yansıtacak bir iki mutlu sanatçı için çalışmaktadırlar. Güzelin, gerçeğin, milli edebiyatımıza, dilimize getireceği yepyeni havanın, şiirimizin yerinde saymadığını, kendi kendisini tekrar etmediğini göstermesi bakımından faydası büyük olacaktır

Çocukluğundan beri şiir yazan Feyzi Halıcı, şiiri toplumun hizmetine vermiştir. Bazen mensurla karışık manzumeler bazen de sadece nazım yazmıştır. Şiirleri genelde dörtlükler halindedir. Şiirlerinde bazen Fezaî mahlasını kullanır. Mevlana’dan, Yunus’tan etkilenmiş ama o kendi şiirini söylemiştir. 15 Şubat 1924’de Konya doğan Feyzi Halıcı, 9 Ekim 2017’de İstanbul’da vefat etti. Ne mutlu ki, hayrül halef evladı Emrehan Halıcı ve eşi Bahar Gökfiliz Halıcı Çağrı dergisini yaşatıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar