İKTİSADİ PARADİGMA DEĞİŞİMİ ŞART!

Rahmetli babam devamlı "hayatta bir oh! diyemedik" derdi.

Şükür, benim of'larım da oldu oh'larım da...

Çok krizler gördüm. Bir çok kişi gibi ben de nasıl davranılacağına dair şerbetliyim. 

Anlayacağınız, Platon "Herkes kendi içindeki devleti yaşar" diyor ya, hayat bizi ne öldürüyor ne güldürüyor. 

Sen ne isen memleket de o! 

Tabii ki, benim için olan size mahsus da değil.

Arkadaşlar diyorlar ki; "İdarenin başında kim varsa sorumlu odur!". 

Doğru.

Lakin vicdan, ahlâk, hakikat diye de bir şey var.

Sen hem içeride PKK'yı temizle...

Hem Suriye'de... 

Hem Libya'da; kahpelerle  mücadele et...

Hem Doğu Akdeniz'de operasyon yap...

Hem git Karabağ'ı kurtar.

Salgında "Candan daha önemli ne var?" deyip hizmet sektörünü neredeyse bir sene kapat...

Hem plan, proje yap... Hem üretmeye, hem satmaya çalış...

Doğru dürüst vergi toplayama...
Sigortalar ödenemesin...

Test bedava, aşı, ilaç bedava...

İşçine, memuruna, emekline tıkır tıkır maaşını öde...

Ekonomik taarruza uğra...

Bir de içeride her zorluğu siyasi krize dönüştürmeye çalışanlarla uğraş...

Önce şunda anlaşalım: Hiç bir ülke, devlet, kimse... Her yerde, her zaman güçlü değildir. Her ülkenin bir yumuşak karnı vardır.

Zayıf noktanızı saklayabildiğiniz ölçüde başarılı olursunuz.

Teknolojinizi saklayabilirsiniz. Askeri potansiyelinizi, stratejinizi saklayabilirsiniz.

Lakin dünyaya entegre ettiğiniz hiç bir şeyinizi saklayamazsınız. Bunların başında da ekonomi gelmekte...

Dünyada "liberal kapitalist sistem" artık zaruret haline gelmiş...

İttifaklar, itilaflar... Tehditler, manipülasyonlar, taarruzlar bu kulvar üstünden yürütülmekte...

İktisat tarihimize baktığımızda görülecektir ki, cumhuriyet tarihimizde önce  devletçi, sonra karma ekonomi, ardından liberal ekonomik sistem ile idare etmeye çalıştık. 

Başarılı olmuş olmalıyız ki, 1923'den bu güne hem nüfus, hem coğrafi, hem de iktisadi olarak büyüdük...

Bu büyüme siyasi güce de yansımış olmalı ki, özellikle son dönemde neredeyse tüm Batı'da "Türkiye'nin durdurulması gerektiğine dair" layihalar neşrediliyor. 

Bu siyasi liderlerin kelamlarına da yansıyor. 

Öyle ileri gitmiş olmalıyız ki, açık açık tehditlere maruz kalıyoruz.

Makro ekonomik  caydırıcılık araçları olarak faize zorlanma, döviz kur politikası üstünden terbiye edilmeye çalışılıyoruz.

Savaş ve mücadele başarısı güç formulasyonun doğru yönetilmesine bağlıdır. 

Liberal kapitalist sistem içinde emperyalist patronajın dışına çıktığınız anda iktisadi kapasiteniz yetersiz ise kamçılanmanız kaçınılmazdır.

Karar noktasındayız! 

Liberal kapitalist sistem, yüksek faiz politikası Batılı abilere para kazandırdığı müddetçe mesele yoktur.

Mesele, hem parayı kazanıp hem de siyaseti belirlemek istemeleri...

Artık Özal'ın yüksek faiz, sıcak para politikası tıkanma noktasına gelmiş...

Emperyalizmin sopası haline dönüşmüştür.

İktisatta kural kur'un dengeli olması, istikrarlı seyretmesi ve hakiki olmasıdır.

Paranın "konvertibile" olması elbette doğru. Lakin bizde kur'un faize bağlı olması zaruret haline geldi. Para gelse de yatırıma değil, faize geliyor.

Hasılı yeni bir iktisadi paradigma şart!

Devamlı küreselciliğin değirmenine su taşıyan CHP, İYİ Parti ve avaneleri bunu başaramaz.

Bu kapasite ve ideolojik yatkınlık Ak Parti'de mevcut olup...

AB/D güdümünden kurtarılmış yeni bir modelleme yapılabilir. 

MHP de milli politikalara dayalı bu açılıma mutlaka destek olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar