Ahmet Özdemir
NE KADAR ÇOK ÖLDÜK YAŞAMAK İÇİN
Yirmi yedi yıl önce terörö kurban verdiğimiz çok yönlü, sinema, kültür ve sanat adamı olan Onat Kutlar’dan söz etmek istiyorum.
Önce bir şiiinden alıntı yapacağım:
“….Islanınca esmer defterleri yüzümüzün
bu çamurla kanla alınteriyle gizli bir yazgı
çakıyor bir an. Karanlık feneri ülkemizin.
Nasıl bir yalnızlık, unutulmuş bir ışık diliyle
çırpınırken biz üstümüze geliyor büyük gemisi geleceğin
Bir tenis topu, koşan bir çocuk, bir gözyaşı bile değiliz.
Yalnızca bir ağaç ailesi ve bir köşede
yıllardır bizi gözleyen hep aynı balta: Dalgınlık.
Düşünüyorum nasıl budandık bahara ulaşmak için.
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
Kuşku yok ki Onat Kutlar, bıraktığı eserleriyle yaşıyor. 25 Ocak 1936’da Alanya’da doğdu. Çocukluğu Malatya ve İzmir’de geçti. Altı yaşındayken ailesiyle birlikte Gaziantep’e yerleşti. Liseyi Gaziantep’te bitirdi. Gaziantep Lisesinin çıkardığı `İlke’ adlı dergide ilk öyküleri yayınlandı.
Felsefe okumak için İstanbul’a gelmişti. Ama o, Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümüne girdi. Bir yıl orada okuduktan sonra, ayrılıp İstanbul Hukuk Fakültesine geçti. İstanbul Hukuk Fakültesi ilk sınıfında okurken, arkadaşları Erdal Öz, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan, Konur Ertop’la birlikte a Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı.
1961 yılında Fakülteyi bitirmek için bir dersi kalmışken, ani bir kararla fakülteyi bırakıp Paris’e gitti. Orada yaklaşık iki yıl kaldı, bu süre içinde Felsefe Bölümüne devam etti. Sinematek’le ilgisi de bu sırada başladı. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Doğan Kardeş dergisinde sekreterlik yaptı.
1965’te1960’tan başlayarak aralıklarla Meydan ,Yeni Sinema, Milliyet Sanat, Papirüs, Hürriyet Gösteri ve Yeni Düşün dergilerinde yazdığı denemelerini “Yeter Ki Kararmasın “ve “Bahar İsyancıdır”; şiirlerini “Pera’lı Bir Aşk İçin Divan” ve “Unutulmuş Kent”; sinema yazılarını ise “Sinema Bir Şenliktir” adı altında topladı.
1979 yılında Ömer Kavur ile Yusuf ile Kenan, aynı yıl Ali Özgentürk ile Hazal ve 1982’de Erden Kıral ile Hakkâri’de Bir Mevsim adlı filmlerin senaryolarını yazdı. Türk Sinemateki’ndeki çalışmalarından dolayı 1994 yılında Fransa tarafından ödüllendirildi.
1964’te evlendi. İki oğlu oldu. 1989’da ikinci kez evlendi. 30 Aralık 1994’te Marmara Otelinin pastanesinde patlatılan bir bombayla ağır yaralandı ve kurtulamayarak 11 Ocak 1995’te öldü.
Biri şiirin doğuşunu Onat Kutlar’dan aktarıyorum:
Bir Şiirin Gelişi
İlmekler atar
günlerin yatay rüzgarlarına
bir yağmur başlangıcı gibi belirsiz.
Uzakta boşanan bir yayın, açık havada
çınlayan çekiç seslerinin ve bir omuza
yaslanmış ağlayan güzel bir yüzün
parmak uçlarıyla gelir, yaklaşır.
Nedensiz bir kıra çıkma isteği
ya da çok eski bir kitabı yeniden okumak.
Bir kazıya hazırlanır gibi, bir yolculuğa.
Bir tahliye sabahının hüznü tarayan sevinçleriyle
aşar duvarları ve gelir konar
kanatlarıyla yabancı bir kuşun.
Bir uzaklığın habercisidir demir kapılardan
çamurdan, korkulardan, bakan yüzlerinden
küçük çocukların alınlarına
yirmi yıl sonraki ölüm hükmünü
mührüyle şimdiden basan sultanın
kanlı topraklarından.
Bastırır sevgilinin tutkulu gövdesiyle
derin sularına koyu mavi bir akşamın.
Pırıltılı balıkları bilinen sözcüklerin
hızla geçerler henüz hiç bir gezginin
ulaşamadığı kaynağa doğru.
Ve bir kayadan
kırınca bir acının zincirlerini
uçmak ister yeryüzüne
bu ateş yıllarından konuğu.
Henüz yazılmamış olan şiir.
Artfulliving’den birkaç satır alıntı yaparak yazımı bitireyem: “….Şairin, pas tutmuş kalpleriyle kinci bir kara deliğe çekilmişlerce son verilen hayatını şiir ve öykü kadar belki de daha fazla sinemayla dolu yaşadığını, sinema için uyuyup sinema için uyandığını bilmek gerekmiyor unutulmuş kentinin şiirlerindeki resimleri, resimlerdeki netliği görmek için….”