KONU "ASLINDAN" UZAKLAŞIYOR!

Günlerdir “muhalefetin dilinden “yüzyirmisekiz milyar nerede” sorusu düşmüyor!

Merkez Bankası’nın kasası nasıl erimişti, hangi koşullarda elden çıkarılmıştı, kaça satılmıştı…

“İktidardan” biri çıkıp da, tarihlerini vererek/ ne için satıldığını açıklama gereği duymadı bu güne değin nedense…

Bu zor bir durum muydu?

Olanlar açıklanırsa yer yerinden mi oynardı?

“İktidar” mı sarsılırdı, cumhurbaşkanlığı sisteminin kazandırması beklenen “uçuşun” gerçekleşemeyeceği mi kanıtlanmış olurdu, “iktidarın” ekonomiyi eline/ yüzüne bulaştırdığının göstergesi mi sayılardı?

Aylardır “muhalefet” partilerinin tamamının her grup toplantılarında yinelemesine; “iktidardan” bozgunculuk/ kendini bilmezlik/ hesaptan anlamazlık olarak göstermek, soruya “suçlayıcı” biçimde karşı koymaktan başka bir söz duymadık!

“İktidarın” tıkanıklığı/ umarsızlığı…

***

Bu ülkede “iktidarın”, yaşanmamış neleri polemik yaparak “oy avcılığı” yaptığını düşünen anımsar!

Hele “başörtülü bacımıza” diye başlayarak, alanı dolduranlara “ay, vay” dedirten konuşmaları…

En küçük bir kanıt olsa, tutunacak bir yeri olsa olayı “lanetleyeceğim” de; olayı yaşadığını söyleyen kurgu, yer kurgu, gözyaşları kurgu…

Halkın “en duyarlı” olması gerektiğine inanılan bir konuda bu denli “ucuzluğu” uzun yıllar “iktidarın” kullandığını unutmayalım!

Buna şunun için gerek duydum:

“İktidar” da, “muhalefet” de eline geçirdiği bilgiyi (yalanı değil) kullanır, özellikle de “yüzyirmisekiz milyar nerede” sorusunun karşılığını arar!

Yoksa, şimdi olduğu gibi; “iktidar” çıkıp olanları anlatmayınca “aynı konu” başka yöntemlerle gündemde tutulmaya çalışılır!

“Yüzyirmisekiz milyar nerede” sorusu böyle bir olgunun ürünüdür!

***

Peki, yüzyirmisekiz milyar ne olmuştur?

Yalnız yüzyirmisekiz milyar mı; “muhalefetin” aralıklarla gündeme getirdiği işsizlik sigortası var, “amaç güderek” toplanan destekler var, satılan kamu mallarından elde edilen gelirler var, “inatla” yapılacağı belirtilen Kanal İstanbul kıyıları var! Var da var!

Bunları “muhalefetin” dile getirmemesini beklemek bu ülkeye/ insanlarına hayınlık…

“İktidarın” yanlışlarını söyleme, yurttaşın yaşadığı acıları gizle, gördüklerini anlatma; “muhalefet” ne yapacak ki başka?

Peki, “muhalefetin” saydığı bu soruların yanıtı yok mu?

Sayılan kalemler neden boşaltılır, merkez bankası neden rezerv yitirir?

Bu soruya verilecek yanıt yaşanan tüm ekonomik sıkıntıların, politikanın içine düştüğü çıkmazın, yaşanan demagojinin karşılığı…

***

Neden?

Daha bu gün, AKP Genel Başkan Yardımcısı, Ekonomi İşleri Başkanı, İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli, sonunda/ sosyal medya hesabından “yüzyirmisekiz milyar nerede” sorusuna yanıt verdi.

İçeriğini doğru/ yanlış değerlendirenler olacaktır! Ancak “neden şimdi” diye sormak herkesin hakkı.

Şöyle diyor Canikli, paylaşımının bir bölümünde:

“Doların fiyatı piyasada arz ve talep şartlarına göre belirlenir. Piyasaya gelen doların miktarı, talep edilen dolardan fazla olursa doların fiyatı düşer, talep edilen doların miktarı piyasaya gelen dolardan az olursa doların fiyatı yükselir.”

Piyasanın vereceği tepkime böyledir; az olursa yükselir, çok olursa düşer! Pazarda satılan domates, biber, patlıcan de böyle…

Şunu düşünmemiz gerekmiyor mu?

Piyasada “dolar daralmasına neden olan etken” ne?

Üretimde geçen yıldan iyi olduğumuz, dışsatımda artış gösterdiğimiz, açılan kepenklere yenilerini eklediğimiz, dünyanın sayılı ekonomilerinin başlarında olduğumuz anlatılırken, “dolar daralması” neden gerçekleşmekte?

***

Kendimizi aldatmaya, tozpembe masal dünyasında gezinmeye gerek yok; “doyurulmuş” olanların, “doyumsuzlukları” bastırmaya çalışmaları bir anlam taşımıyor, yurttaş neyi/ nasıl edinebildiğini biliyor!

Canikli’nin “piyasaya gelen doların miktarı, talep edilen dolardan fazla olursa doların fiyatı düşer, talep edilen doların miktarı piyasaya gelen dolardan az olursa doların fiyatı yükselir” sözünün geçmeyeceği yer yok!

Şöyle ki;

Piyasada doların fiyatı yükseldiğine göre; demek ki az geliyor, çok isteniyordur!

Bunun nedeni; yeterince üretmemektir, yatırımı üretime yönlendirememektir, dışarı bağımlı olmaktır, temel gereksinmeleri dışarıdan sağlamaktır, ekim alanlarını boşa kullanmaktır, işgücünü değerlendirememektir, bilim insanlarını yurt dışına kaçırmaktır…

Dışarıya tarımsal ürün satacak gücün varken/ ülkeye dolar girişini sağlama gücün varken, dışarıdan tarımsal ürün alır/ karşılığında dolar ödersen…

Sorun, merkez bankasının rezervine dek uzar!

***

Canikli’nin son tümcesi şöyle:

“Bu kara propagandayı ve dezenformasyonu gerçekmiş gibi sunmaya çalışan iftiracılara sesleniyorum; bildiğiniz somut bir şey varsa açıklayın yoksa susun. Bu ülkeye zarar veriyorsunuz. Sonuç itibari ile her şey açık ve net, 128 milyar dolar burada sizin aklınız nerede?”

Aylardır beklemenin ardından verilen yanıtın sonu “aklınız nerede?”

Bu arada “yüzyirmisekiz milyar nerede” demenin, “muhalefet” partilerinin konuyu içeren pankartlar asmasının yasaklandığını da belirtelim!

Konu, “aslından” öyle kolay uzaklaştırılıyor ki…

Önceki ve Sonraki Yazılar