Prof. Dr. Mustafa Aksoy

Prof. Dr. Mustafa Aksoy

TUNCELİ MEZAR TAŞLARINI KİM KORUYACAK?

Kadim tarihte, insanlar tarihi süreçte farklı, coğrafyalarda ve farklı kültürlere komşu olarak ya da farklı kültürlerle çevrili bir alanda yaşamışlar. Günümüzde de bazı halklar bu durumda yaşamaya devam ediyor. Mesela bir çok Türk halkı 1990’lardan önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, günümüzde de Rusya Federasyonu içinde yaşamaktalar. Bu tarihi ve coğrafi beraberlikten dolayı birçok Türk insanın dini inançları ve dilleri değişmiş olmakla beraber bazı geleneksel kültürlerini korumuşlar ve korumaya devam ediyorlar. Mesela halı, kilim, çorap, müzik aletleri ve mezar taşları gibi kültür eserlerinde tarihi damgalarını kullanıyorlar.

Diğer yandan o insanlar kaya resimlerini, at, koç, koyun başlı ve insan üsluplu (balbal) mezar taşlarını, müzelerde ya da oldukları mekânlarda koruma altına almışlar. Böylece tarihi süreçten gelen bazı geleneklerine sahip çıkarak, kültürel kimliklerini korumuşlar ve korumaya devam ediyor.

Bu anlayış Asya Türklerinin hepsinde çok canlı görülmektedir. Bundan olacak ki küçük şehirlerde, hatta köylerde bile tarih ve etnografya müzeleriyle karşılaşmak mümkündür. Çünkü müzeler görsel eserlerle tarihin ve kültürün anlatıldığı mekânlardır. Hatta buralardaki belgeler, bazı konular da yazılı metinlerden daha değerlidir. Çünkü müzelerdeki eserler tarihi gerçeklikten kaynaklanarak geleneksel usullerle halk tarafından yapılırlar.

Türkiye’de en çok Tunceli genelinde görülen koç, koyun, at ve insan üsluplu (bilinen adıyla balbal) mezar taşları, bazı çevrelerce kültür tarihi yok sayılarak, siyasi açısından değerlendirilmektedir. Oysa kültür eserlerine siyasal gözlüklerle bakılamaz.

Başka bir tabirle tarihe inanç, ırk, dil, coğrafya ve benzeri gibi tek bir açıdan bakarsak, yani tarihe tarih olarak bakmazsak, tarihi kültür unsurlarını, ne de Türkiye’nin kültürel yapısını anlamak mümkün değildir.

Türkiye’deki müzelerde genel olarak arkeoloji eserleri öne çıkmakta etnografya eserlerine ise çok küçük bir mekan ayrılmakta ve eserler çok özensiz şekilde teşhir edilmektedir. Konunun nedenleri ayrı bir makale konusu olduğu için bu makalede 2005, 2007, 2015, 2017, 2018 yıllarında Tunceli genelinde ve 3 Nisan 2020’den beri de Tunceli’nin her ilçesinde1 yaptığımız araştırmalarda elde ettiğimiz belgeler ve yaptığımız gözlemlerden hareketle Tunceli genelindeki durumu ilgililerinin dikkatine sunacağım.

Bu makaledeki fotoğraflar tarafımızdan araştırma alanlarda çekilmiş olup, balbal tarzı mezar taşı bu güne kadar Türkiye’de gördüğümüz en farklı insan üsluplu mezar taşlarından olup Hakasya ve Tuva’daki balbal şeklindeki mezar taşlarına en çok benzeyen bir at, koç ve koyun şeklindeki mezar taşlarında ay yıldız ve 5000-6000 bin yıllık damgalar var. Bazı mezar taşlarında da Bektaşi teslim taşı, ay yıldız ve damgalar var. Koç başlı bir mezar taşı köylüler tarafından tamir edilmiştir. Ancak koç başı yerine bilinçsizlikten dolayı yörede kurt başı olarak ifade edilen kurt başı eklenmiştir. Bir başka koç başlı mezar taşı amatörce tamir edilmiştir.

Ancak insanların o mezar taşlarını koruma altına almaları takdire şayandır. Köy çeşmesindeki koç başlı mezar taşı bazılarımızın hoşuna gitmeyebilir. Fakat böyle bile olsa, korunmaya alınmış olması son derece mutluluk vericidir.

Tunceli’de bazı sosyal nedenler ve coğrafi koşullar nedeniyle köyler arasında göçler olmuş. Bazende bir köy bazı insanlar tarafından satın alınarak yeni yerleşimler olmuş. Hatta aşiret kavgalarından dolayı köylerin sahipleri değişmiş. Bunlar ve benzeri nedenlerden dolayı köydeki insanların değişmesi, köydeki eski mezar taşlarının sahipsiz kalmasına neden olmuş. Bundan dolayı da köydeki eski mezar taşlarında önemli tahribatlar meydana gelmiş.

Tarihi kökleri olan ve sahipleri değişmeyen bazı köylerde de tahribatların olduğunu belirtmekte fayda var. Mesela Yeldeğen, Gelincik, Kale, Karaçavuş, Sarısaltık, Karaca, Yenidoğan, Sülüntaş Anıtçınar, Uzundal, Yüceldi gibi köyler, hatta Kureyş Baba ve Coşik Baba gibi kutsal mekânlardaki mezar taşları bile tahrip edilmiştir. Bu zaman kadar Tunceli genelinde bu konuda yaptığımız araştırmalara göre, üzerindeki yazılardan hareket ederek en eski koç başlı mezar taşının 1712 en yenisinin ise 2014 olduğunu tespit ettik.

Tunceli’deki mezar taşlarının tahrip edilmesinin iki nedeni var. Birincisi mezar taşlarının sahipsiz olması, ikincisi ise koç, koyun ve at başlı mezar taşlarının bazılarının üzerinde veya göğüslerindeki damgaların o mezar taşında, altın olduğuna işaret ettiği inancı. Bu bilginin hiçbir gerçekliği yoktur. Çünkü bu zaman kadar Moğolistan’dan Kosova’ya kadar olan coğrafyada 21 ülke, 26 özerk bölgede saha araştırması yaptım, fakat bu zaman kadar söz konusu mezar taşlarında bir tane bile antika eser bulunduğuna şahit olmadım. Olması da mümkün değil. Çünkü bu tür mezar taşları yekpare yani tek parça taştan yapılırlar.

Koç, koyun, at başlı ve insan üsluplu (balbal) mezar taşları konusunda, Rus araştırmacıların çok sayıda araştırmaları olup, bunlardan L. R. Kyzlasov 1989’de yayımlanan Güney Sibirya’nın Eski ve Orta Çağ Tarihi konusundaki bir eserinde, ilk koç başlı mezar taşının 5000 yıllık olduğunu yazar. Söz konusu o mezar taşındaki bir damga bugünkü Hakasya Özerk Cumhuriyeti’nin bayrağında kullanılmaktadır. Diğer A. Y. Borisenko ve S. A. Khudyakov, 1998’de Sibirya sempozyumda sundukları bildiride koç, koyun, at ve insan üsluplu mezar taşlarının bir Türk geleneği olduğu yazarlar.

Türkiye genelinde ve Tunceli özelinde bu mezar taşlarını korumak için öncelikle müze yetkilileri ve yerel basın tarafından insanların bilinçlendirilmesi gerekiyor. İkinci konu ise bu tarz mezar taşlarının Turizm ve Kültür Bakanlığı ile valilikler ve belediyeler tarafından koruma altına alınması, kırılanların tamir edilmesi onların görevleri gereğidir. Aksi halde tarihin ve kültürün önemli belgelerinden olan bu mezar taşları bir bir yok olmaya mahkûmdur.

Prof. Dr. Mustafa Aksoy - Munzur Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi.

1- Bugüne kadar Hozat, Mazgirt ve Çemişgezek ilçelerinde koç, koyun, at başlı ve balbal tarzındaki mezarların olduğu köylerin tamamında araştırma yaptık. Bundan sonra da Nazimiye, Pülümür, Pertek, Ovacık ve Tunceli merkezinde, daha önce araştırma yapmadığımız yerlerde saha çalışmaları yapacağız.

Not: Fotoğraflar Mustafa Aksoy Arşivi

Önceki ve Sonraki Yazılar