Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

TÜRKİYE, YUNANİSTAN VE HİBRİT TÜRKLER

Günümüzde siyaset başka bir hâl aldı.

Artık, siyaset askeri düzen kurulumuna benzer şekilde, “cephe-cepheye” yapılmıyor.

Rakipler, birbirlerini içerden çökertmek üzere, birbirlerinin benzerini “üretiyorlar”.

1991’de SSCB’nin çöküşünden sonra, tüm dünyayı ele geçirme hevesine kapılarak, küresel ağalığını ilan eden ABD’de “tasarlanan” bu yeni siyaset metoduna “asimetrik siyaset” deniliyor.

1938’de, Sibirya’da gönderildiği sürgünde hayatını kaybeden büyük Rus şairi Osip Mandelstam’ın derin bir zekâ ile, daha 1931 yılında şiire döktüğü gibi:

Yenisey’in aktığı geceye götürün beni

çamların yıldızlara değdiği,

çünkü benim kanım kurt kanı değil,

ancak bir benzerim öldürebilir beni.

Bizleri de “benzerlerimiz” ile vuruyorlar!

HİBRİT TÜRKLER!

Bizim gibi konuşan, bizim gibi davranan, bizim gibi oynayan, ama bütün varlığı ile bizi soysuzlaştırmak üzere çalışan, modern deyimle söylersek “hibrit Türkler” türetildi.

Bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi semah dönüyorlar. Bizim gibi göz yaşı döküyorlar 10 Kasım’larda, bizim gibi kırmızı/beyaza bürünüyorlar milli eylemlerde...

Türkiye’nin teslim alınması için yapılan planlarda, görevleri emperyalizme karşı direnç oluşmasını mümkünse önlemek, gönüllü teslim olmamızı sağlamaktır.

Fîl-hakîka, plan Türkleri köleleştirmektir.

Hibrit Türkler, hemcinslerini avcıya yakalatan kekliktir.

Hibrit Türkler, sonunda kendisinin de parçalanacağını bile bile, ağılı saran kurtlardan korkup, susmayı kurtuluş sayan köpektir.

Hibrit Türkler, bütün sürüyü yardan aşağı atlatan sürü başıdır.

HİBRİT MİLLETLER

Sınıflı toplumların ortaya çıkışından itibaren, hem toplumlar ve hem de devletler arası ilişikiler bir hiyerarşiye bağlıdır.

Egemenler, boyun eğdirdikleri devletleri ve toplumları kendileri köleleştirirler. Vergi ve sair tedbirlerle zenginleşmelerini önlerler, ortaya çıkan değeri de gasp ederler.

Kapitalizm ve emperyalizm küresel hiyerarşinin zincirini değil ama, niteliğini değiştirdi. Devletlerin bağımlılık ilişkileri değişti. Gasp edilip, yağmalanan zenginliklerin niteliği değişti.

Ancak, hiyerarşi elbette “asiler”le de karşılaşıyor.

Örneğin, Türkiye 1945 yılından itibaren “teslim alındığı konumuna” itiraz ediyor. Küresel hiyerarşide kendisine dayatılan sıralamaya ve kölelik bedeline karşı çıkıyor.

Örneğin, İran, örneğin Rusya, örneğin Macaristan ve daha pek çok ülke, ABD’nin 1991’de küresel güç dengesinin yıkılmasını kendi tahakkümünü ilan etmek için fırsat olarak kullanmasına itiraz ediyor.

İçlerinde Avrupa devletleri de olmak üzere, dünyanın çok sayıda devletleri, ABD’nin dayattığı küresel haraç sistemini benimsemiyor.

Öte yandan, tam da bu çelişkiyi kendileri için fırsat şeklinde değerlendiren devletler de var!

Küçük bir parça hediye et karşılığında, vurulan canlıları sadakatla avcının ayakları önüne bırakan köpekler gibi...

Kendisi olmaktan vaz geçen, ancak avcının varlığı ile hayatta kalacağına inandırılmış “hibrit milletler” de var!

Egemenler, yüzlerce yıllık deneyimin ardından, rakiplerini en ekonomik yoldan ve en az zayiat vererek ortadan kaldırma yöntemini buldular.

Rakiplerini, benzerlerini yaratarak yenmek, atom bombasını üretmekten çok daha önemli ve çok daha etkili bir “keşif” oldu.

Emperyalizm, her devletin içerisinde “hibrit bireyler” üretirken, aynı zamanda küresel hiyerarşi düzenini garanti altına almak için “hibrit milletler” de üretiyor.

Tayvan ve Hong Kong bu bakımdan başarılı saha çalışmalarıydı. Ermenistan’ı “hibrit millet” olarak kullanma planı, şimdilik ertelenmiş görünüyor. Ukrayna ise, heveskârlığının bedelini ödüyor.

YUNANİSTAN VE TÜRKİYE

Türkiye’nin emperyalist hiyerarşiye itirazları sürdükçe ve arttıkça, hem “terbiye etmek amacıyla” siyasi ve ekonomik baskılar devreye sokuluyor ve hem de içerden ve dışardan “hibritler” göreve koşuluyor.

Yalım Eralp, Ege Cansen, Ertuğrul Özkök ve benzeri hibritler, bize, en doğrusunun Batılı emperyalistlerin direktiflerine uymak olduğunu öğütlemeye kalkıyorlar!

Anlaşılan o ki, Yunanistan da, Türkiye’nin terbiye edilmesinde hevesle rol kapma arzusuna sahip.

Verilen görev gereği, Yunanistan’ın taşeron egemenleri, Yunan halkına, her an Türkiye ile sıcak savaş çıkabilir, korkusu yayıyorlar.

Bu konuda başarılı olduklarını, yapılan anketlerden anlıyoruz.

Yunanistan Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELIAMEP) tarafından, 19-21 Şubat 2021 tarihlerinde yapılan bir ankete göre, Yunanlıların % 70,2’lik kesimi Türkiye ile bir sıcak savaş çıkacağından endişe ediyor!

Medya ve siyasetçilerin birlikte başardıkları bu durum karşısında Yunan halkı da “hibrit millet”e dönüştürülmüş durumda.

Halkta yaratılan büyük korku ile birlikte, bütçesine oranla silahlanmaya dünyanın en çok para harcayan ülkesi haline getirilen Yunanistan’ın, 10 milyon nüfusuna karşılık 556 milyar Dolar dış borç ile pratikte iflas etmiş bir ülke konumunda olduğunu da belirtelim.

Her bir Yunan vatandaşının emperyalistlere ödemesi gereken 55.600 Dolar borcu varken, daha fazla üretim yerine, siyasetçilerin daha fazla silahlanarak, ülkeyi daha fazla borca sokmasını kabul ettirebilmeleri için sadece bir seçenekleri vardı: “Türkiye saldıracak” korkusunu büyütmek!

NE YAPMALI?

Türkiye’nin “devlet aklı” bu olayda da, “yumurta kapıya dayanıncaya kadar” ilgisiz kalmayı seçti.

Ancak, Miçotakis’in ajandası, üstlendiği görevlerin yarattığı zaman baskısı nedeniyle gerilimin dozunu artırmaya ayarlı olduğundan, sonunda bizim taraftan da “aks-i sedâ” duyulmaya başladı.

Yıllardır, yandaş gazetecilerin iddialarının hilafına, bir anda anladık ki, meğer Yunan hem Batı Trakya’da ve hem de adalarda uluslararası antlaşmalara aykırı silahlanma ve işgal eylemlerinde bulunmuş!

Nihayet, günaydın, diyelim!

Peki, bundan sonra ne yapacağız?

Bunu bilen kimse yok!

Hadi, buradan en azından bir önerimizi duyuralım:

Derhal, Yunan siyasetçilerin yalanlarını ifşa edecek ve Türkiye’nin barış yanlısı tutumunu aktaracak Yunanca bir internet sitesi yayın hayatına başlamalıdır.

Ülkelerini emperyalistlere satmaya kararlı siyasetçileri teşhir ederek, Yunan vatandaşlarına gerçekleri anlatmak, en acil ihtiyaçtır.

Önceki ve Sonraki Yazılar