EŞEĞİ BAŞTAN ÇIKARIR SIPANIN OYNAMASI

1780 yılında ölen Fitnat Hanım’ı şiirleri kadar ölümsüz kılan onun hazırcevaplığı, nükteleri ve halkımızın ona yakıştırdığı fıkralar olsa gerekir. Bir gün kocasının canı kahve çekince, Fitnat Hanım’dan ister. Kahve gelince aklı sıra şaka yapmak ister:

“Ehl-i keyfin keyfini kim tazeler /Taze elden pişmiş taze kahveler,” der.

Fıtnat Hanım hemen karşılığını yapıştırır:

“Ehl-i keyfe keyf verir kahvenin kaynaması

Eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması”

Fitnat Hanım, Divan Edebiyatı şairlerimizden Koca Râgıp Paşa ve Haşmet ile şakalaşmaları ve karşılıklı nükteleri ile ünlenmiştir. Öyle ki, halkımız Fitnat hanımı fıkra kahramanı mertebesine koymuştur. Anılan fıkraların varyantları oluşmuştur.

Aynı dönemde yaşayan üç şairin aralarında böyle şakalaşmaların bir bölümü gerçekten geçmiş olabilir. Çünkü, kimi mısraları darbımesel haline gelen Râgıp Paşa 1699-1673 yılları arasında yaşamış; şair, bilgin ve devlet adamı olarak önemli bir kişidir. Haşmet ise Kazasker Abbas Efendinin oğludur. Şaka ve taşlamalarında o kadar ileri gitmiştir ki, 1762'de Bursa’ya sürgün gitti. Sonra Rodos’a gönderilmiş ve burada 1769'da ölmüştür.

Halk bu üç şairi o kadar benimsemiştir ki bazı rivayetlerde Fitnat Hanım, Koca Râgıp Paşanın eşi olarak göstermekten çekinmemiştir. Günümüze kadar gelen söylencelere göre, onlar ellerine fırsat düştüğünde birbirini kıyasıya iğnelemekten de geri durmazlarmış.

Ragıp Paşanın da, Haşmet'in de Fitnat Hanıma aşk duyguları besledikleri de biliniyormuş. Ancak anlatılan fıkraların, özellikle müstehcen olanların sonradan uydurma olduğundan kuşku yoktur. Onların içinden yayınlanabilecek durumda olanlardan bir kaçını sıralamak istedim:

Fitnat Hanım Kurban Bayramı için kurbanlık bir koyun alacakmış. Beyazıt meydanında koyunları seyrederken, rastlantı sonucu orada bulunan Râgıp Paşa veya Haşmet gökte ararken yerde bulduğu Fitnat Hanımı görünce hemen önünde bir reverans yapıp bir emri olup olmadığını sormuş. Fitnat Hanım bir emri bulunmadığını, bayram için kurbanlık bir koç alacağını söylemiş. Karşısındaki takılmadan edememiş:

“Bu bayram kulunuzu kurban etseniz olmaz mı?”

“Mümkün değil, çünkü bu bayram boynuzsuz bir koç kurban edeceğim.”

Fitnat Hanımla hizmetçisi Kapalı Çarşı’da giderken, arkalarından da Koca Râgıp Paşa ile Haşmet geliyormuş. Kocakarı soğuğu (berdel'acuz) zamanı olduğu için hava pek soğukmuş. Râgıp Paşa, Fitnat Hanıma lâf atmak için: "Bu kocakarı da ortalığı dondurdu" demiş. Fitnat Hanım arkasını dönmüş. Kocakarı fırtınasından sonra gelen öküz fırtınasına (sitte-i sevr) telmihen: "Arkadan da öküz geliyor" demiş.

Fitnat Hanım bir sabah gül bahçesinde gezinirken sesli gaz çıkarmış. Onu gizlice izlemekte olan Ragıp Paşa:

“Ötme bülbül ötme, zamanı değil ötümün” demiş. Bozuntuya vermeyen Fitnat Hanım;

“Bomba kor patlatırım kahyası yok g..mün” diye karşılık vermiş.

Fitnat Hanım, bakkal çırağı olan henüz sakalı bile çıkmamış bir delikanlıya ilgi duymadan kendini alamamış. Bu nedenle bir bahane bulup sık sık bakkala, delikanlıyı görmeye gelirmiş. Bunu duyanlar delikanlıya, "Fitnat Hanım gelip sana dikkatle baktığı zaman ‘çok bakma güzel, âteş-i hüsnümle (güzelliğimin ateşiyle) yanarsın' de." diye öğretmişler. Gerçekten Fitnat Hanım gelip kendisine bakınca delikanlı “ Çok bakma güzel ateş-i hüsnümle yanarsın” demiş.

Fitnat Hanım da hemen cevabı yapıştırmış:

“Hattın (sakalın) çıkınca sen de beni mumla ararsın!”

Yarınki yazımda Karadenizli Fitnat Hanım’ı anlatacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar