Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

SU BARIŞI -3

 BÖLGEDEKİ SU KAYNAKLARI VE SU SORUNLARI  

Ortadoğu’nun su kaynaklarını gözden geçirdiğimizde, Lübnan'ın sınırları içinde doğup Akdeniz'e dökülen LİTANİ ırmağı dışında tüm kaynakların sınıraşan su durumunda olduğunu görürüz. Yaşanan bütün sorunların temel nedeni de budur.

Fırat, Dicle, Asi, Ürdün, Yarmuk nehirlerinin hepsi sınıraşan su durumundadırlar.

Dünyada su paylaşımı sorunu yaşayan bölgeler sıralandığında bu nitelikteki sekiz bölgeden ikisinin ve üç nehrin Ortadoğu’da olduğu görülmekledir. Bu bölgeler ve nehirler:

1.Beas-Sutlej ve Ravi (Hindistan ve Pakistan)

2.Brahmaputra ve Ganj (Bangladeş,Butan,Hindistan ve Nepal)

3.Colorado ve Rio Grande (Meksika ve ABD)

4.Fırat ve Dicle (Irak, Suriye ve Türkiye)

5.Lacua (Bolivya ve Şili)

6.Nil (Mısır;Etyopya ve Sudan)

7.Parana ve Rio de la Plata (Arjantin, Brezilya ve Paraguay)

8.Yarmuk (Ürdün ve Suriye)

Ortadoğu'da belirtilen bu nehirlerin sorunları nelerdir?

Bazı uzmanlar, Falkenmark'ın 1989 da söylediği gibi, Ortadoğu'nun gelecekteki hükmeden doğal kaynağının petrol değil su olacağını, bir başkaları da, İsrail, Ürdün ve Filistin'in 1995 e kadar bütün yenilenebilir kaynaklarını kullanacağını, Suriye'nin de Atatürk Barajı'nın su tutmasıyla yaşamsal kaynaklarının kayba uğrayacağını belirtmektedir. Bütün bunlara yol uçan sorunları şöyle sıralayabiliriz:

1.Bölgede su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi bölgenin genel kalkınma şartları içinde değerlendirilmemektedir. Bu kalkınma şartlarının; yüksek nüfus artışı, gıda üretimine olan talep artışı, endüstrideki büyüme artışı ve şehirleşme patlaması olduğu dikkate alınmamaktadır.

2. Su verimli kullanılmamakta, çok eski usullerde sulama yapılmaktadır.

3. GAP kapsamındaki tüm projeler planlandığı gibi tamamlanırsa Fırat ve Dicle'nin akışını etkileyeceği Suriye ve Irak'a bırakılan suyun azalacağı ve barajda bekleme nedeniyle kalitesinin bozulacağı tartışılmaktadır.

4. Suriye’nin Asi Nehri üzerindeki sulama planı Türkiye’ye su akışının durmasına neden olmaktadır.

5. Suriye ve Irak'taki tarımsal sulama alanlarının arttırılması projeleri bölgede suya talebi artırmaktadır.

6. Suriye, kuzeyde Fırat ve güneyde üzerinde barajlar inşa ettiği Yarmuk Irmağından beslenmekte barajlar Ürdün ve İsrail'e akan suyun yönünü değiştirmektedir.

7.İsrail borulardan oluşan ağ ile Tel Aviv'e su sağlamak için Şeria Irmağı, Galile Denizi ve Yarmuk Irmağından su pompalıyor. Ayrıca Batı Şeria'nın hemen altındaki yağmur sularıyla beslenen su katmanları da İsrail'e ait ve Arap kuyularının kullanımını da kapsayan düzenlemeler yapılarak Batı Şeria'ya su akışını kısıtlıyor.

8.Ürdün Vadisinde tarıma ağırlık veren Ürdün, Yarmuk'un suyuna mutlak gereksinim duymaktadır. (Ürdün'ün kendi toprakları içinde doğan tek suyu var; Zerka Irmağı.)

9. Güneydeki çiftçiler Suudi Arabistan sınırındaki su kaynağını kullanmakta ve Suudileri aynı kaynağı tüketmekle eleştirmekteler. (A. Cowell, Cumhuriyet 14.10.1993)

Bütün bunlar ve kolayca sıralanabilecek daha pek çoğu, Ortadoğu'nun yaşadığı ve bundan sonra daha da ağırlaşarak yaşayacağı su sorununu ortaya koyuyor. Halta bazı araştırmalarda, İsrail ve Sudan gibi ülkelerdeki tarım alanlarının ancak 15- 20 yıllık bir geleceğinin kaldığı belirtiliyor.

Bölgedeki su sorunlarının ortak çıkış noktası, bölgenin giderek azalmakta olan su kaynaklarından, olabildiğince daha fazla pay almak. Yani bütün sorunların temelinde suyu paylaşma kavgası yatıyor, daha fazla pay alıp dilediğince tüketmek. Böylesine hoyratça bir kullanım için yapılan paylaşma kavgasının ise giderek şiddetini arttırması ve savaşa dönüşmesi her zaman olanaklı.

Bu nedenle, su kavgası yapanların bir temel gerçeği kavramaları gerek; Gezegenimizin bütün doğal kaynakları gibi su da tükenmekledir Ne kadar iyi paylaşılırsa paylaşılsın bu hızla tüketilme ve dünya nüfusundaki bu hızlı artış sonuçta paylaşılacak su bırakmayacak. Yani sorun paylaşmak değil. Sorun, verimli kullanmak ve suyun yenilenebilme kapasitesini aşmayacak şekilde sürdürülebilir bir su kaynakları yönetimi politikasını yaşama geçirmek.

New York Times’in bir haberinde; “Amman’da yapılan bir basın toplantısında Ürdün’ün su konusundaki temsilcisi Muter Haddadin’in şu açıklaması dikkatimi çekti; BU OYUNDA KİMSE KAZANMAYACAK, İSRAİL’İN KAZANCI BAŞKALARININ KAYBI; BAŞKALARININ KAZANCI İSE İSRAİL’İN KAYBI OLACAK” dedi şeklinde. Bu ifadeler Ortadoğu’da geçerli anlayışın açık bir ifadesi. Herkesin kazancı-kaybı sorunu en önde düşünülüyor. Fakat unutulan şu: ille birilerinin kaybı olması mı gerekiyor? Kimse kaybetmese herkes kazansa olmaz mı ?

Herkesi kazançlı, gezegenimizi karlı kılabiliriz. Yeter ki tükettiğimiz doğal kaynakların değerini bilelim.

Bu anlayıştan hareket edersek suyun etrafında Ortadoğu'da kalıcı bir barış oluşturabiliriz. Nasıl?

Öncelikle Ortadoğu'nun bildiğimiz gerçeklerini bir bir sıralayıp onlar üzerinde anlaşmalıyız. Nedir Ortadoğu'nun gerçekleri?

- Su çok azdır ya da yoktur.

- İklim kuraktır.

- Toprak çöldür.

- Nüfus hızla artmaktadır. Artan nüfusun da besine ve suya gereksinimi vardır.

İşte bu gerçekleri kabul edip, bunların karşısına, çok az su kaynağını en yararlı, verimli kullanmanın yollarını bularak çıkmak zorundayız.

Bölge ülkeleri her türlü ön yargıdan uzaklaşarak, geçmişi unutarak ortak politikalar belirleme anlayışına gelmek durumundadır. Ortak tarım politikaları, ortak sulama, enerji, ulaşım, ticaret ve eğitim politikaları belirlenmelidir.

Çölde çok su isteyen tarımsal ürün yetiştirmek yerine bölgesel işbirliği ve ortak tarım politikasıyla en az suyla en fazla ürün alınacak yöreye uygun tarımı yapmak gerekir. Oysa bugün tümüyle tersi yapılmaktadır. Her ülke kendi başına savurganca sulama yatırımlarına girişmekte ve en masraflı tarımsal ürünler yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, bir hektar sulanan alan kazanım maliyeti Türkiye'de 12-13.000 $ iken bu miktar. Suriye'de hektar başına 30.000 $ tutmaktadır. (Mavi Plan s:291). Bu nedenle; bölgesel bir tarım politikası uygulamaya konulmalı ortak sulama programları geliştirilerek ortak sulama yatırımları yapılmalıdır. Böylelikle suyun bir kısmının geriye kazanımını sağlayacak bir drenaj sistemi ve su tasarrufu sağlayan ortak teknikler geliştirilebilecektir.

SU TASARRUFU” bugünden başlayarak Ortadoğu’nun temel kavramı haline getirilmelidir. Suyun her aşamada tasarruflu kullanılması, verimli kullanımın ve geriye kazanımın sağlanabilmesi için ise hemen hemen tümü sınıraşan su niteliğinde olan su kaynakları ve kullanımları üzerinde ortak politikalar geliştirmeyi gerektirir.

Akdeniz’e kıyısı olan Ortadoğu ülkelerini su açısından değerlendiren Akdeniz Eylem Planı kapsamındaki Mavi Plan: "Su tasarrufu, kullanım düzeyinde rekabetçi olan kullanıcıların barışçı birlikteliğini kolaylaştırır" ilkesini ortaya koymuştur. Gerçekten de su tasarrufu konusunda alınacak bölgesel bir kararın ortaklaşa uygulanması barış içinde birlikte çalışmayı zorunlu kılacaktır.

Aynı yaklaşım enerji üretimi, baraj yapımı gibi alanlarda da geçerli olmalıdır. Bugün karşılıklı güvensizlik ortamında her ülke sınıraşan su niteliğindeki nehrin kendi ülkesindeki bölümünde barajlar yapmakta ve enerji üretmektedir. Sonuçta aynı nehir üzerinde farklı ülkelerde yapılmış bir dizi baraj ortaya çıkmakta ve aynı nehir üzerindeki barajlar ortalama verimi düşürmekte, çevresel sorunlar yaratmakladır. Bu israf yerine, ortak kullanıma elverişli yerlere ortak barajlar yapıp ortak kullanıma geçilemez mi?

YARIN: KARŞILIKLI GÜVEN VE İŞBİRLİĞİ ANLAYIŞI (4)   

Önceki ve Sonraki Yazılar