İĞNEYİ KENDİNE BATIRMAK

Emekli askerler asker midir? Değildir.

Fakat yine de çoğunun ruhu askerdir.

Silahlı kuvvetlerden bir şekilde ayrılmış veya emekli olmuş kişiler, artık asker değildir. Ancak hala kendini muvazzaf asker sananlar da olabilir. Böyle davrananların sağlıklı psikolojiye sahip oldukları da söylenemez.

Emekli amirallerimizin bildirisi konunda, kaç günden bu yana çuvaldızı önümüze gelene sapladık. Herkese demediğimizi koymadık. TESUD’u eleştirdik.

Ama sıra geldi iğne kısmına.

Emekli amiraller duyurularını daha teknik ve daha politik anlayışla çözemezler miydi?

Kaldı ki bu emekli amiraller eskiden silahlı kuvvetlerimizin en sakin, ama en kararlı diplomasisini yürüten insanlar değil miydiniz? Neden kapalı diplomasi yerine konuyu kamuoyunda şok tesiri yaratacak şekilde açık diplomasiye dönüştürdünüz?

Her şeyi denediniz de son çare olarak mı bunu mu denemek zorunda kaldınız?

Neden eski zamanların çağrıştırmasını yapan gece yarısı bildirinizi duyurdunuz? Bu duyuruyu gece yapmanızı sağlık veren var mıydı? Varsa kimdi?

Konular hakkında düşüncelerinizi bireysel veya toplu olarak Cumhurbaşkanı veya Milli Savunma Bakanı’na iletme girişiminde bulundunuz mu?

Bildiriyi imzalayanlar olarak eğer hükümet nezninde girişimleriniz sonuçsuz kaldıysa, bildiri fikrini ortaya atan konunun mimarları neden böyle bir bildiriyi TESUD’la koordine etme ihtiyacı duymadı? Bildiriyi TESUD üzerinden ve onun değerli başkanı Namık Kemal ÇALIŞKAN paşanın yumuşak üslubu ile duyurmayı yeğlemedi?


 

TESUD

TESUD Başkanı Namık Kemal Çalışkan’ı yakından tanıdığımı düşünüyorum.

Olaylara bakışını, ılıman kişiliğini, ağırbaşlılığını, dünyayı okuma tarzını tahmin edebiliyorum. Günlük siyasi olaylardan etkilenmeden hadiseleri analiz edebilecek, ülkesi, devleti ve milleti için faydalı olacak adımları atmaktan çekinmeyecek sakin yaradılışlı bir insandır.

Doğruyu eğriden ayıracak, bir başkasının motivasyonu ile adım atmayacak kadar da özgüvenli zeki insandır. Onun yönetimindeki TESUD’u, emekli amiraller bildirisine geç cevap verdiği için eleştirilerime rağmen, sessiz kalmasındaki ana nedenin siyasi müdahale ve mülahazaların sonucu olduğunu düşünmüyorum. Sözünü çekincelerinden dolayı sarf etmekten imtina edecek karakter de olmadığını da tahmin ediyorum. O halde Namık Kemal Çalışkan Paşayı frenleyen şey nedir? Onun sesiz kalmasını sağlayan nedir?

Kaldı ki Namık Kemal Paşanın TESUD yönetim kurulunda birbirinden değerli emekli subaylar var. Bir çoğunu da tanıyorum. Bu insanların hadiselere soğuk kanlı ve üç adım ötesini önceden görerek yaklaşabileceklerini de tahmin ediyorum. Dolayısıyla böyle bir yönetim kadrosunun kendini kontrpiyede bırakma olasılığı zayıftır.

Bir orduyu, hatta gerekirse bir kuvveti idare edebilecek bilgi birikimine sahip TESUD yöneticilerinin, emekli amiraller bildirisi hakkında açıklama yapmaktan geri durmalarına neden olacak aklı başında ve oldukça geçerli sebepleri ve büyük fedakârlıklarının olduğunu ileri sürülebilir mi? Şayet siyasi baskılardan yılmış ve bunalmış olsalardı topluca istifa edip, istifa gerekçelerini de açıklayarak görevlerini bırakma erdemini de gösterilerdi. AKP’den, diğer siyasi partilerin veya MSB’nin tepkisinden çekindiklerinden suskun kaldıklarını da kesinlikle öngörmüyorum.

Emekli amiraller bildirisi benim gözüm de ne darbedir, ne darbe niyetidir. Montrö ve sarıklı amiral tepkileri çok haklıdır ancak bildiri öncesinde Montrö Boğazlar Sözleşmesinin asla iptal edilmeyeceğini söyleyen ( ama ilk beyanatında cumhurbaşkanının bu anlaşmadan çekilme yetkisinin olduğunu da ifade eden) söz sahibinin bu adımını görmezlikten gelinmesi de esasında bir noksanlık olarak da görülebilir. Hâlbuki bu emekli amiraller, tahmin ettikleri ve ileri sürdükleri tehlikelerin ortaya çıkmasının çok daha yakın oldu günlerde de ortak hareket etselerdi, bu tesirli tepkilerinin kıymetini de kaybetmemiş olurlardı. Yeteri kadar sosyal medya ortamı varken ve bu ortamda her birinin kişisel görüşlerini açıklamak olanağı varken bunu yapmamış olmaları da bir eksikliktir.

Yiğidi öldürüp hakkını yememek anlayışıyla hem kendime, hem de savunduklarıma da söz söylemesem, eleştirel bakışımın anlamı olur mu?

Bu günlerde vakit iğneyi önce kendimize batırma vaktidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar