Prof. Dr. Osman Erk

Prof. Dr. Osman Erk

BAĞIŞIKLIK DİYETİ NASIL YAPILIR?

Genler tüfeği doldurabilir ama tetiği çeken yaşam tarzıdır. Kanser, kalp, diyabet gibi hastalıklarda genetik riskin geri planda olduğu belirtilmektedir. Sağlıklı yaşam kişinin kendi elindedir. Yediğiyle, içtiğiyle ve maruz kaldığıyla ilişkilidir. Bağışıklık sistemimiz ne kadar güçlü olursa hastalıklara yakalanma riskimiz de o kadar azalır. Sağlıklı bir beslenme düzeninin yanı sıra yeterli ve kaliteli uyku, fiziksel egzersiz, sigara-alkol gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmak, moral, bol kahkaha, iyimserlik, motivasyon, hijyen koşullarına uymak, yeterli ve kaliteli su içmek, temiz hava ve bilinçli güneşlenmek bağışıklık sistemini destekler. İnsan ölmez, doğal olmayan yaşam alışkanlıklarıyla yavaş yavaş intihar eder. Doğru yakıt ve temiz hava alındığında, egzersiz yapıldığında, moral ve motivasyon yüksek olduğunda vücudumuz uzun yıllar var olacak ve mükemmel faaliyet gösterecektir.

Güçlü bir bağışıklık kanser, diyabet, kalp-damar hastalıklarından da korunmayı sağlar mı?

Bu hastalıkların nedenleri çevresel faktörlere, yaşam ve beslenme düzenine bağlıdır. Obezite başta diyabet, kanser, kalp-damar hastalıkları ve nörolojik hastalıkların ana kaynağıdır. Sanılanın aksine bu hastalıkların genetik olma özelliği geri plandadır. Anne veya babadan bu hastalık genleri alınmış olsa bile sağlıklı yaşam ve beslenme tarzıyla bu genlerin aktif hale geçmesi önlenebilir. Genler tüfeği doldurabilir ama tetiği çeken yaşam ve beslenme tarzıdır. Günümüzde bu hastalıklara yakalanıp ölmek çağımızın trajedisidir. Çünkü bunlar, önlenebilen hastalıklardır.

Nasıl Beslenelim?

Sağlıklı olmak ve uzun yaşamak istiyorsak günlük kalorilerin en az yüzde 90'ı taze, temiz, mevsiminde ve yerel olarak üretilmiş, mümkünse organik, rengarenk bitkisel besinlerden oluşmalıdır. Et ve diğer hayvansal ürünler asla ana menüde yer almamalıdır. Hayvansal ürün ve et tüketilecekse çok az miktarda ve organik olan tercih edilmelidir. Günde en az 10-12 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Özellikle turpgiller, sarımsak, soğan, turp, mantar, kivi, nar, havuç ve pancar en gözde besinler olmalıdır.

Aşıların Faydaları Tartışılmaz

Aşılar öldürücü mikrobik hastalıklardan korunmak için gerekli olan en etkili, en ucuz ve en pratik tedavi araçlarıdır. Türkiye'de ve dünyada aşı karşıtlığı yapan belirli bir grup var. Maalesef bunların sesleri fazla çıkıyor. Aşı karşıtlığını destekleyecek en küçük bir bilimsel veri bile bulunmamaktadır. Aşılar hem çocuklar hem de erişkinler için vazgeçilmez tedavi unsurlarıdır. Aşıların otizm yaptığı ve kansere yol açtığı gibi iddialar kesinlikle doğru değildir.

Hava ve Suya Dikkat!

Her yıl hava kirliliğinden Türkiye'de 30 bin, dünyada ise 3 milyon kişi hayatını kaybediyor. Sağlıklı beslenilse de solunan hava temiz değilse beklenen olumlu sağlık etkileri ortaya çıkmaz. İnsanların büyük kısmı yeterli ve kaliteli su içememektedir. Su multivitamindir, antikanserojen etkili ve kalp dostudur.

Vitamin ve Mineral Desteği Almalı mıyız?

Vitamin desteklerine kesinlikle ihtiyaç vardır. Sağlıklı yiyecek seçimi kadar kaliteli bir besin takviyesi de önemlidir. Özellikle yaşlılar, bağışıklık sistemlerini desteklemek için multivitamin kullanmalı. Tabii multivitaminler asla dengeli ve yeterli bir beslenme düzeninin yerine geçemez. Diyet her zaman zorunludur.

Gelişigüzel Takviye Kullanma

Vitamin, mineral, yağ asitleri ve diğer elzem bileşikleri barındıran multivitamin ilaçların sağlıklı unsurlar içermeleri ve sağlıksız katkı maddelerini barındırmamaları gerekir. Bu nedenle güvenilir firmaların kaliteli ve sertifikalı ürünleri tercih edilmelidir.

C Vitamini Bağışıklığın Güvencesidir

Bağışıklık sistemi kemik iliği, karaciğer, dalak, lenf bezleri gibi organlardan, beyaz kan hücrelerinden ve antikorlardan oluşan vücudun en karmaşık sistemidir. Kanser ve infeksiyon gibi hastalıklar genel olarak bağışıklık sisteminin yetersiz olması ile ilgili hastalıklardır. Vücut dıştan infeksiyon, içten kanser gibi bir saldırıya uğradığında lenfosit adı verilen bağışıklık sistemi hücrelerini kısa sürede bölünüp çoğalarak buna cevap verirler. Bu hızla çoğalma ve düşmana karşı koymak için birçok gıdaya, vitamin ve minerale ihtiyaç vardır.

C vitamini bu durumda kilit rol alan besin maddelerinin başında gelir. C vitamini antioksidan özelliğe sahip olmakla birlikte, tüm antioksidanların en sıra dışı olanı, en önemlisidir. C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirir, virüsler karşı ciddi antiviral etkiler gösterir. Organlardaki bağ dokusunu oluşturan kollajen sentezini arttırarak infeksiyon ve kanser hücrelerinin çevreye yayılmasını engeller, bazı kanserojenleri etkisiz hale getirir ve vücutta toksinler nedeni ile oluşan hasarları engeller. C vitaminin etkileri gerçekten sıra dışı ve yaşamsaldır. Düşük dozlarda alınan C vitamini antioksidan etki gösterirken, yüksek dozlarda ve damardan alınan C vitamini bir vitamin gibi değil, farmakolojik bir ajan yani ilaç gibi etki ederek özellikle kanser hücrelerinde ve virüslere maruz kalmış hücrelerde özel bir etki gösterir.

Yüksek doz mega C vitamini yıllardır kanser tedavisinde, gripten HIV’e kadar birçok virüsleri etkisiz hale getirmekte kullanılmıştır. Yüksek doz damardan C vitamini tedavisi kolay uygulanan, yan etkisi olmayan bir tedavidir. Yüksek doz C vitamini kanser hücrelerinde bulunan demir ve bakır ile birleşerek hidrojen peroksit denilen kimyasalın oluşmasına neden olur, bu kimyasal tümör hücresini zehirleyerek ortadan kaldırır. Aynı etki virüslerle enfekte olmuş hücreler içinde söz konusudur. Günlük C vitamini ihtiyacı yaklaşık 100 miligram kadardır, sigara içenlerde ihtiyaç artmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı daha çok hayvansal gıdalarla ve işlenmiş gıdalarla beslendikleri için C vitamini düzeyleri düşüktür. En fazla C vitamini barındıran besinler brokoli, biber, kivi ve limondur.

Sanılanın aksine portakal, greyfurt ve mandalinada C vitamini daha azdır. 100 gram brokoli, biber, kivi ve limonda 100 miligram C vitamini vardır. Portakal, greyfurt ve mandalina ise daha az C vitamini içerir. Şu anda yüksek doz ve damardan (10 gram-50 gram) C vitamini ciddi Covid-19 hastalarında diğer tedavilere ek olarak zaman zaman kullanılmakta ve iyi sonuçlar bildirilmektedir. Bunun dışında günde 4 kez 1500 gram damardan C vitamini alınarak bu virüse karşı koruyucu etki ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu günlerde C vitamininden zengin sebze ve meyveleri bol miktarda tüketmeye devam etmeliyiz. Gerekirse damardan veya ağızdan yüksek doz C vitamini almak bağışıklığımızı güçlendirecektir.

D Vitamini ve Bağışıklık Sistemi

Biyolojik atalarımız yüz binlerce yıl çoğunlukla açık alanlarda yaşamak ve ihtiyaçları olan besin kaynaklarını açık alanlarda aramak zorunda kaldılar. Bu nedenle sürekli ve yüksek seviyede D vitamini ürettiler, yapıları ve metabolizmaları buna göre ayarlandı. Günümüzde ise insanlar yaşamalarını kapalı alanlarda sürdürüyorlar. D vitamini kendisi bir vitamin ve hormon olduğu gibi vücudun diğer birçok hormon işleyişini de düzenlemektedir. Düşük D vitamini seviyeleri birçok hastalık ile ilişkilidir. Kanser, kalp damar hastalıkları, otoimmün hastalıklar, infeksiyon hastalıkları ve psikolojik sorunlar bunlardan başlıcalarıdır. D vitamini, bir güneş vitaminidir. Sadece besinlerle gerekli olan miktarlarda D vitamini elde etmek mümkün değildir.

Obez ve Yaşlılarda D Vitamini Düşük

İnsanda D vitamini üretimi coğrafi bölgelere, atmosfer koşullarına, ten rengine, açık ve kapalı alanlarda geçirilen sürelere ve giyim seçimine göre değişmektedir. Çağımızın en yaygın hastalıklarından biri olan obezitede D vitamini eksikliği oldukça sıktır, çünkü yağ hücreleri D vitaminini alarak, kullanılmasına izin vermez. İlerleyen yaşla birlikte ciltte daha az D vitamini sentez edilebilmektedir. Bu da beslenme yetersizliği ile birlikte yaşlılarda D vitamini eksikliğinin en önemli nedenidir. Yaşlılar güneş ışınlarına yeteri derecede maruz kalsalar bile yeterince D vitamini sentez edemezler. Akdeniz tipi beslenmenin sağlık açısından son derece yararlı olmasının diğer önemli bir nedeni bu bölgenin bol miktarda güneş ışığı almasıdır.

Yani güneş ışığı, gıdalar kadar önemli bir unsurdur. GDO’lu gıdalarda bulunan glifosat gibi sözde tarım ilaçları karaciğerde D vitamininin aktif hale dönüşümünü engelleyerek, yaygın D vitamini eksikliğine katkıda bulunurlar. Derideki D vitamini sentezi; maruz kalınan güneş ışığının yoğunluğuna, güneş ışığına maruz kalan deri alanına ve derideki pigmentasyona bağlıdır. D vitamini, kemik dışındaki etkilerini antienflamatuar ve immünmodülatör özellikleriyle gerçekleştirmektedir. İleri yaş, kapalı ortamlarda yaşamak, kapalı giysiler, hava kirliliği, obezite, koyu renkli cilde sahip olma, bazı ilaçlar, karaciğer ve böbrek hastalıkları; yüksek faktörlü güneş koruyucuları gibi unsurlar D vitamini eksikliği için risk faktörleridir.

D Vitamini Covid-19 Ölüm Riskini Azaltır

D vitamini eksik olduğunda özellikle çocuklarda infeksiyonlara eğilim artar, bağışıklık cevabı bozulur. D vitamininin lökosit fonksiyonlarını düzenleyici ve güçlendirici etkisi vardır. D vitamininin Covid-19 hastalığında birçok mekanizma ile hastalığın sıklığını ve ölüm oranlarını azaltıcı şekilde etki gösterdiği saptanmıştır. D vitamini ACE-2 reseptörleri ile etkileşim halindedir, hücre içinde glutatyon yapımını arttırır ve sitokin fırtınasını durduracak yönde çalışır. 20 Avrupa ülkesinin Covid-19 sıklığı ve ölüm oranları ile ortalama D vitamini seviyeleri karşılaştırılmış ve en düşük D vitamini seviyeleri ile hastalık sıklığı ve ölüm arasında kuvvetli bir ilişki bulunmuştur.

Hastalığı hafif geçirenler, hastanede yatması gerekenler ve yoğun bakımda yatanlar olarak hastalar 3 gruba ayrıldığında yoğun bakımda yatmak zorunda olan hastalarda D vitamini seviyeleri en düşük oranda bulunmuştur. Mevsimsel grip ve Covid-19 riski fazla olan kişilerin birkaç hafta boyunca günde 10.000 U, daha sonra günde 5000 U D vitamini alarak, D vitamini düzeylerini 40-60 ng/ml çıkarmaları ile bu hastalıklara yakalanma ve bu hastalıklardan ölüm riskinin belirgin bir biçimde azaldığı gösterilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar