Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

SİZ, O MONŞERLERİN YARISI BİLE OLAMAZSINIZ!

Kanımca, dış politikada maharet, eline yeni çay bardakları alırken elindeki öteki bardakları kırmamaktır.

Ben bu sözü çok severim.

AB tam üyeliği sözleri ile iktidar olan dinci siyaset şimdi AB’yi göçmenlerle tehdit edip kendine destek sağlama peşinde.

Suriye’de durum karışık milyonlarca insan ülkeye dolduruldu, Afganistan’dan gelen işid kılıklılar ülkeye yeni tehdit, Libya’da durum meşkuk, Mısır’ın ayağına kadar gittik sonuç belirsiz, yıllarca dışişlerinin bilgili deneyimli diplomatlarının uyarılarına kulak tıkayan ve önlem almakta geciken ezik dil bilmezler Akdeniz’de kendimizi kıyılarımıza hapsetti.

Ege’de her adada Yunan askeri üsleri ve Lozan anlaşmasına karşı olan cehalet sadece bakıyor.

Araplarla durum karışık, İran resmen Afganlı ne idüğü belirsizleri bizim sınıra taşıyor, Kıbrıs Türklerinin dünyaca tanınmasını isterken onlara parlamento binası yapacağız sözleri ile onlara müstemleke muamelesi yapan zihniyetin diplomasiden haberi olamaz.

Dış işlerini yeteneksiz, adı rüşvetlere karışmış, tek yeteneği dincilik ve yalaka olanlarla dolduran zihniyetin artık başını ellerinin arasına alıp düşünme zamanı geldi de geçiyor bile.

İçeride ekonomiyi çökerten cehalet dış politikada da bir çöküşe doğru götürüyor ülkeyi.

Tıpkı Çin aşısı yanlışlığı gibi, tıpkı maske dağıtmayı bile beceremediği gibi, orman yangınlarında sel felaketlerinde beceriksizlikleri gibi.

“Rüyadan uyanma vakti geldi”.

Bir noktayı hatırlatmak... 

Ermeni terör örgütü Asala’yı kuranların yaptıkları ilk şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?

Bilmiyorsanız ben söyleyeyim: Asala’nın amacı Türk dış politikasının karınca gibi çalışkan, yetenekli ve bilgili Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yurt dışında görevli olan diplomatlarını öldürerek, bizim diplomatlarımızca hep yenilen Ermeni fanatiklerinin başarılı olmalarına yardımcı olmaktı.

Yani, bizim başarılı diplomatlarımız Asala’nın ipini çekenler tarafından hedef tahtasına alınmışlardı. Çünkü Ermeni fanatiklerinin her çabasını bizim yetenekli ve asırlar süren bir geleneğin temsilcisi diplomatlarımız etkisiz hale getirecek diplomatik alternatifler yaratıyor onların etkilerini ve sinsi planlarını bozuyorlardı.

Dışişleri Bakanlığı'na meslek memuru olabilmek için özel sınavlar yapılır, yabancı lisanların yanı sıra, uluslararası ilişkiler, siyasi tarih, coğrafya, kültürel konular ile ilgili konularda bilgili olmak gerekir bu sınavlarda başarılı olabilmek için. Bunlara ek olarak görgü kurallarına uymak, güzel Türkçe konuşmak, güzel yazmak, rapor yazabilmek, kültürlü olmak, hislerini kontrol altında tutabilmek, sır saklamak ve her şeyin üzerinde de ülkeye bağlı olmak, ülke çıkarlarını her şeyin üzerinde tutmak şarttır.

Yani Dışişleri Bakanlığı'na meslek memuru olabilmek, deneyim kazanabilmek ve diplomat olabilmek gerçekten sıradan kişilerin harcı değildir. 30 bilmem kaç yıllık akademisyenlik ve 40 bilmem kaç yıllık gazetecilik yaşamımda, değişik diplomatımızla gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında tanışmak, onları görev başında izlemek, onlarla arkadaş olmak, dostluklarını kazanmak onuruna eriştim.

Genel nitelikleri bakımından bizim diplomatlarımız pek çok ülkenin diplomatlarını cebinden çıkarırlar.

Monşerler lafının kökeni… 

Dışişleri görevlilerine “Monşerler”deyimini ilk kez gazeteler kullandılar.

Akıllarınca onları ülkenin gerçeklerinden uzak, halka yüksekten bakan, biraz da züppe kişiler olarak nitelendirip, onlarla alay etmeye çalıştılar.

Bu son derece düşük bir zeka ürünü olan yaftalama, gizli bir hayranlığın, ulaşamadığı ete murdar diyen kedi türünde bir çeşit gizli kıskançlığın da belirtisi oldu çoğu kere.

Onların yabancı dil bilgisine, kültürüne ve eğitim düzeyine ulaşamayacaklarını bilen bazı zevat görgüsüzlüğünü gizlemek, kazanımlarının yetersizliğini kapatmak, bu arada cahil yığınlara hoş görünmek amacıyla bu deyimi sık sık kullandılar, değişik zamanlarda tiraj sağlamak için.

Dış politikada kendince yeni yöntemler denediğini sanan bazen deneyimli bazen de yeni yetme bazı politikacı erbabı da zaman zaman bu deyimden medet umdular demokrasi yaşamımız süresi içinde.

Gazeteler tiraj peşinde, siyasetçi takımı da oy peşinde idi bu deyimin arkasına sığınarak.

Diplomatlarımız silahları olmayan askerlerimizdir. 

Demokrasiyi ve özgürlüğü halka yukardan bakma, dediğim dedik sanan, halkı azarlama, aşağılama, aptal yerine koyma geleneği içinde yetiştiği izlenimi yaratan bazı siyasetçi takımının yaptığı acemilikleri örtbas etme, hatalarını kapatma amacıyla diplomatlarımıza, onlarla birlikte çalışmak zorunda olduklarını bile bile bazı sıfatlar yüklemeleri geri tepen bir silahtır kanımızca.

O tepeden baktığınız Monşerler, bu ülkenin dış politikasını çamura batmadan buraya kadar getirmişlerdir, ama cahil ezikliği durumu aleyhimize döndürmek üzeredir.

Siz onların asırlara varan geleneklerini bozmaya, dışardan komiser atamaya çalışırsanız yaratacağınız sorunların da sorumlusu olursunuz.

Nezaket ve nezahet diplomasinin niteliğidir.

Bunlardan birisi eksik olursa ortaya gülünç olduğu kadar sonucu felaketler doğurabilecek anlaşmazlıklar da çıkarabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar