Başkan Açıl, İmranlı'ya aşkını ilan etti
İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl, yaşadığı ve yönettiği ilçesine karşı beslediği aşkını sosyal medya hesabından paylaştı. Okuyanları duygulandıran paylaşım ise, Âşık İkrârî mahlasıyla tanınan halk ozanı Rıza Küçükdoğan'ın Gönül Eri dergisinde atayurdu İmranlı hakkında yazdığı bir makaleydi. Âşık İkrârî, hem yurdunu ve hem de yurdunun başkanı Murat Açıl'ın gönlünden kopan kelimelerle anlatmıştı. İşte o yazı:
"Baba toprağı olan Sivas şehrini solunda bırakıp geçince heyecanı daha da arttı.
10 yıldır Sivas’ına, İmranlı’sına, doğduğu Karacaören köyüne gidememişti.
Birçokları gibi ekmek peşinde doğduğu yerden, doyduğu yerlere göç etmişti.
Göç ederken de baba toprağındaki bütün anılarını gönül heybesine doldurup beraberinde götürmüştü.
Şimdi geride bıraktığı o anılarını aramaya gidiyordu.
Hafik ve Zara ilçelerini geçtikten sonra kullandığı aracın direksiyonu sanki kendiliğinden soldaki Han köyüne döndü. Sivas Madımak otelinde 35 şair, yazar, ozan ve aydınla birlikte yakılan genç ozan Hasret Gültekin’in anıt mezarının bulunduğu Han köyüne. Anıt mezarın başına gelince Hasret’in bir kasedinde okuduğu ve sanki şimdiki halini anlattığı türküyü dertli Curasını kucağına alarak söylemeye başladı.
Gün olaydı gün olaydı
Gittiğim yer Van olaydı
Yattığım yer Han olaydı oy oy oy
Gün dolandı dağı taşı
Dinmiyor gözümün yaşı
Dağın başı duman duman
Zalim gurbet el ne yaman
Gurbet elde hayli zaman oy oy oy
Gün dolandı dağı taşı
Dinmiyor gözümün yaşı
Sazını kılıfına koyduktan sonra aracının yönünü yine doğduğu ve ömrünün en çileli, ama en güzel yıllarını geçirdiği İmranlı'ya çevirdi.
Türkiye’nin en uzun ırmağı Kızılırmağın geçtiği köprünün üzerine geldiğinde içinden sanki bir şeyler koptu.
Köprünün üzerinde arabasını yavaşlatıp sola baktığında az önce Han köyünde ziyaret ettiği Hasret Gültekin'in adının Kızılırmağın kenarında bir parkta yaşatıldığını gördüğünde tarifsiz bir mutluluk yaşadı.
Hasret kendi doğduğu topraklarda unutulmamıştı.
Ve Hasret boşuna dememişti ;
“Şairler şiirler yazıyor, ressamlar resimler yapıyor ve biz ozanlar türküler söylüyoruz.
Peki bütün bunları niçin yapıyoruz ?
Dünya alışkanlıktan değil de, sevgi ve mutluluktan dönsün diye.”
Evet Hasretin dileği gerçekleşmiş
Dünya onun doğduğu topraklarda alışkanlıktan değil sevgiden dönmeye başlamıştı ...
Çarşıda aracını park eder etmez koşarcasına o köprüye doğru yürüdü.
Köprünün tam ortasına gelince, demir korkuluklardan tutup yönünü yukarıya, ırmağın doğduğu Kızıldağ’a döndü.
İmranlı’yı ortadan bölerek coşkuyla akan bu suyu izlemek nasıl bir heyecandı.
Bıraksalar saatlerce adeta nefes almadan durup izlerdi bu muhteşem akışı.
Sırasıyla Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırıkkale, Ankara, Aksaray, Çankırı, Çorum ve Samsun illerinin topraklarından geçerek Bafra Burnu’ndan Karadeniz’e karışıyordu. 1355 kilometre uzunluğundaki Kızılırmak işte kendisinin de doğduğu bu topraklardan doğuyordu.
İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl'ın tabiriyle,
İmranlı “Kızılırmağın doğduğu kent” idi.
Çarşıya döndü. Yıllanmış hasreti içine çeke çeke yürüdü. Çarşının tam ortasında tarihi bir çeşme vardı. Buz gibi akan suyu yine Kızıldağdan geliyordu. O suyu kana kana, doyamamışçasına içti.
Çeşmenin az ilerisindeki sandalyelerden birisine oturup bir çay istedi. İşte yıllardır aradığı huzur buydu. Bu bir düş ise ne güzel bir düş idi. Yok eğer rüya ise, hiç bitmemeliydi ve hiç uyanmamalıydı bu rüyadan.
Sağında solunda akıp giden tanıdık simalara, yöresel giyinmiş analara ve çoğu değişmiş esnafların dükkanlarına baktı.
Şimdi böyle kuru kuruya oturamazdı.
Ya dertli curasını çıkarıp türküler söyleyecek
ya da şiir okuyacaktı.
Yoksa yıllar sonra sevdiklerine kavuşup kucaklaştığında, sevinç gözyaşlarına boğulanlar gibi özlem selinden patlayacaktı. Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı.
Sahnede büyük bir seyirciye konser verir gibi, yan masadakilerin ve çarşıdan gelip geçenlerin durarak pür dikkat bakışları arasında avazı çıktığı kadar bağırarak büyük bir heyecanla şiirini okumaya başladı:
İMRANLIM
Gelenek görenek düğün toyunla
İlçeler içinde teksin İmranlım
Bir bucak yüz yedi pare köyünle
Her mevsim bir başka şıksın İmranlım
Çarşında çoğunluk birbirin tanır
Kimisi kirvedir kimisi dünür
Bir diğer ismine Maciran denir
Hatırda gönülde yeksin İmranlım
Alevin hem Sünnin Türk’ün Kürdünle
Kardeşçe yaşayan yiğit merdinle
Şu cennet vatanda baba yurdunla
Cömertsin hem gözü toksun İmranlım
Bereket misali sazın sözün var
Gurbetçi akını bahar yazın var
Hasreti çekilen tadın tuzun var
Her yanın gül çiçek koksun İmranlım
Hep karlı Çengeli’n bir de Beydağın
Kızıldağ’dan doğar Kızılırmağın
Buz gibi suların yaylan otağın
Çayırla çimenle büksün İmranlım
Cogi’de dergâhın anlamı derin
O kerim yaylan da şirin mi şirin
Üçler’e tırmanın her yeri görün
Yokuşla inişte diksin İmranlım
Kuşburnu karamuk alıç ışkınla
Yazları çeşitli şenlik coşkunla
Gurbette bitmeyen sıla aşkınla
Herkesin gönlünde paksın İmranlım
Atamız dedemiz yaşamış sende
Özlemin bir yanda hasret bir yanda
Göçersek şu iki kapılı handa
İkrâri kuluna haksın İmranlım
Şiiri bitince büyük bir alkış kopmuştu. İşte şimdi biraz rahatlamıştı. Kalktı yürüdü. Gönül heybesinde taşıdığı anılarına doğru.
Az önce kana kana içtiği su, tadına doyamadığı çay, soluduğu hava ve bastığı toprak hasret kokuyordu. Baba toprağı hasreti...
Âşık İkrârî
Rıza Küçükdoğan
Gönül Eri Dergisi yazısı..."