Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

AFFEDERSİNİZ, BURASI MI TBMM?

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun meclis bütçe tartışmaları sırasında sağ avucunu açıp yumruk haline getirdiği sol elinin üstüne şak diye vurması karşısında ağzım açık kaldı. Çok ayıpladım.

İşin cılkı çıktı. Şimdi bir diğeri başparmağını işaret parmağıyla orta parmağı arasından çıkarıp "Nah sana!" derse, ya da diğer elinin avuç içinden kaydırıp dirsek altından tutarak "alırsın bunu" derse olur mu?!.

Meclisi ne hale çevirdiler!

Bazı dostlar da ötekilerin söyledikleri ve yaptıkları ile bu olayı haklı göstermeye çalışıyorlar. “İki yanlış bir doğru etmez” diye bir söz vardır... Binlerce yanlışı bir araya getirmekle de bir doğru elde etmek mümkün değil.

“Haaayt ben Kasımpaşalıyım” diyenin karşısına “Eeeeeyt ben de Dersimliyim” diye çıkılmaz. “Yavşak”, “ahlak yoksunu” gibi kelimeler bu çatı altında havada uçuşamaz. Küfürün, hakaretin en ağırlarının kullanıldığı TBMM’de “lan”lı, “yahu”lu ve hatta “sen”li bile konuşulamaz...

Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi: T. B. M. M... Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Milletinin Meclisi... Mahalle kavgası meydanı gibi kullanılabilir mi? Olmaz. Hepsini kınıyorum ve ayıplıyorum.

Burası Büyük Türk Milleti’mizin, kendilerini temsil etmeleri için, her ilden seçtikleri vekillerin Türkiye’nin başkenti Ankara’da bir araya geldiği yer.

Milletin vekilleri burada ülkenin sorunlarını, yapılması gerekli işleri konuşurlar, öneriler sunarlar, fikir alışverişi yaparlar, yasaları hazırlarlar ve oylar, kabul ederler. Hükümet de bunları yürürlüğe koyar.

TBMM Büyük milletimizi yalnız ülke içinde değil dünyada temsil eden en uygar, çağcıl topluluktur. Milletimizin aynasıdır. Bu topluluğun her üyesi milletimizi, ülkemizi temsil ettiğini unutmamalıdır.

Yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin değil tüm meclislerin bir adabı vardır. En sıradan sohbet toplantılarının, muhabbet etmenin adabı vardır. Konuşma, soru sorma, yanıt verme adabı vardır. Hele ülkemizin en önemli meclisinde yer alan vekillerin bunları çok iyi bilmeleri gerekir. “Ben bilmiyordum” demek mazeret sayılmaz. Bilmeyenlere işin en basit kuralını Hacı (Hace) Bektaş Veli’nin bir sözüyle anlatmaya çalışalım: “Eline, diline, beline sahip ol”.

Bu sözün Bektaşiliğin özü olduğu ve şu anlama geldiği söylenir:

Eline sahip ol: Hırsızlık yapma, cinayet işleme, kötü mal üretme vb.

Diline sahip ol: Kötü konuşma, dedikodu etme, olur olmaz konuşma, dinlemesini bil vb.

Beline sahip ol: Zina yapma, başkalarının karısına, kızına bakma vb.

Bu sözün çok daha önemli ve derin anlamlı olduğunu anlatanlara da kulak verelim:

Eline sahip ol: Burada “El” ile “il” aynı anlamdadır; yani yurt demektir. Bugün de “vilayet” ile eş anlamda kullanılan sözcük.

“Eline sahip ol” dendiğinde toprağına, doğana, yurduna, ülkene sahip çık demek oluyor.

“Diline sahip ol” derken ise konuştuğumuz anadil Türkçe’mizden söz edilmektedir. Ana diline sahip çık, koru, sahiplen, geliştir.

“Beline sahip çık” ise soyuna, çocuklarına sahip ol. İyi eğitim, kültür, ahlak, erdem sahibi yap ki, güzel insanlar olsunlar. Uygar ve çağcıl bir millet oluştursunlar.

Kısacası, ülkene, milletine, diline, tarihine, kültürüne, benliğine sahip çık, yücelt, layık ol.

Tarihimizde bunu tüm yaşamı boyunca layıkıyla yapan kişi, Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı koltuğunun ve CHP Genel Başkanlığı koltuğunun layıkıyla doldurmasını beklemek hakkımızdır.

Hele Mustafa Kemal’in kurduğu TBMM’nin, bugün Atatürk’e ve büyük Türk Milletine layık, eline, beline, diline sahip vekillerce oluşturulduğunu ve çalıştığını rahatça ve tereddüt etmeden söylemek mümkün mü? Hatta burada eline, beline, diline hiç de sahip olmayan, hain ve çıkarcı “vekillerin” bile bulunduğunu düşünmek haksızlık olabilir mi?

TBMM’yi ilk kez 1968 yılında ziyaret etmiştim. Dün (6.12.2021) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını izleyinceye dek geçen sürede seviyenin durmadan düştüğünü görmekten utanç duydum. Zaman zaman, ne yazık ki, “burası şarlatanların, komedyenlerin, hokkabazların, illüzyonistlerin, sihirbazların, göz bağcıların, cambazların sirki mi, İsmail Dümbüllü’nün orta oyunu sahnesi mi yoksa Hacivat Karagöz gölge oyunu mu oynanıyor?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

TBMM çatısı altında kavga, dövüş, küfür, hakaret, kaba hareket olmamalıdır. Milletimizin sayın vekilleri ellerine, dillerine ve bellerine sahip çıkmalıdırlar.

Yüce meclisimiz TBMM’nin saygınlığı korunmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar