Gülay Sormageç

Gülay Sormageç

KAZANDIKLARINDAN NASİPLERİ VAR

“Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa: 32)

Ayette dikkat çekilen konular:

  • Allah’ın kimilerine, diğerlerinden daha fazla verdiği nimetlere kıskançlık yaparak imrenmeyin.

  • Erkeklerin kazandıklarından nasipleri var

  • Kadınların kazandıklarından nasipleri var

Erkeğin ve kadının ticaret yapma ve çalışma hakkı vardır. Dolayısıyla kazandıkları, nasipleri onlarındır.

  • Allah’tan bol nimetini, cö­mert­çe ih­sa­nı­nı is­te­yin.

Hz. Peygamber’in eşi Ümmü Seleme, “Ey Allah’ın elçisi! Erkekler savaşıyor, biz savaşamıyoruz, biz mirasta onların aldığının yarısını alıyoruz” diyerek açıklama istemişti. Yine Ümmü Seleme ve başkaları, kadınların hicretlerinin Kur’an’da zikredilmemesi, bir erkek şahide karşı iki kadın şahidin gerekli bulunmasına paralel olarak amellerin karşılığının da böyle olup olmadığı gibi hususlarda aydınlanma ihtiyacında olduğunu belirtmişti. Bu tür tereddütleri giderici birkaç âyet gelmiş olup bunlardan birisi de açıklamakta olduğumuz âyettir (Tirmizî, “Tefsîr”, 5/8-9).

İnsanların yanıp yakılarak arzu ettikleri, imrenip göz diktikleri şeyler arasında maddî olanlar kadar mânevî olanlar da vardır. Sûrenin başından buraya kadar ve bundan hemen sonra zikredilecek hükümler, emirler ve yasaklar göz önüne alındığında, Allah Teâlâ’nın arzu edilmesini veya göz dikilmesini yasakladığı şeyler arasında öncelikle şunlar akla gelmektedir:

  • Zenginlerin serveti,

  • Vârislerin farklı hisseleri,

  • Yetimlerin malları,

  • Kadınların farklı miras payları, mehirleri,

  • Her bir cinse Allah Teâlâ tarafından verilen fıtrî / tabii özellikler...

Âyetteki “temenni” kavramı, “gerçekleşmesi imkânsız veya zor olanı arzulamak” anlamındadır. Bir şeyi temenni etmenin dinî ve ahlâkî yönü bakımından farklılıkları vardır:

  1. Din, hukuk ve ahlâkın yasaklamadığı bir şeyi, başkasının elindekine göz dikmeksizin Allah’ın lütfundan istemek meşrudur. Bu da “Allah yolunda şehid olmayı temenni etmek” gibi olması mümkün istekler yanında, Hz. Peygamber’in “defalarca diriltilip Allah yolunda şehid olmayı” (Buhârî, “Îmân”, 26, “Cihâd”, 7; Tirmizî, “Fezâilü’l-cihâd”, 25),

  2. Peygamber efendimizin “kardeşlerim” diye nitelediği, kendisinden sonra İslâm’a dâhil olacak müslümanları görmeyi istemesi gibi ilâhî âdete göre mümkün olmayan istekleri de içermektedir.

  3. Başkasında bulunan nimetin benzerini / mislini, ona göz dikmeden, “Onun değil de benim olsun” demeden( gıpta etmek bunun için çalışmak) temenni etmek. Büyük bir âlimin ilmi gibi bir ilim, Karun’un serveti kadar bir servet

Meşru olmayan temenniler ise:

Başkalarına zarar verenler, Allah’ın takdirine razı olmamayı ifade edenler, haset ve kinden kaynaklananlar haram derecesinde yasaklardır. İnsanların boş hayallere kapılmaması, mümkün olmayan şeylerin peşine düşmemesi için yasaklananlar ise mekruh yasaklar içine girmekte, böylelikle sınırlar çizilerek müminleri eğitmeyi hedeflemektedir.

Olmayacak şeyleri temenni etmek insanda, çalışarak elde edilecek şeylere yönelik teşebbüs ve çaba gösterme iradesini zaafa uğratmakta, haset ve kin duygularını beslemektedir. Allah’a karşı ilk isyan İblîs’in Hz. Âdem’i kıskanmasından çıkmış, ilk öldürme olayına da Kabil’in, Hâbil’i kıskanması sebep olmuştur. Birçok gasp, isyan, hırsızlık, cinayet, kumar ve zina suçunun temel sebebi başkalarının elinde olana göz dikmek ve kıskanmaktır. Bugün mâkul çizgideki sosyal bilimcilerin teklifleri iki cinsin farklılık içinde birliği, bütünlüğü, âdil paylaşımı ve tabii iş bölümünü gerçekleştirmeye yöneliktir.

“Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var” cümlesi kadın hakları bakımından oldukça erken bir devirde ortaya konmuş bir inkılâp hükmü içermektedir. Roma hukukundan XX. asrın ortalarına kadar Batı dünyasında cârî birçok hukuka bakıldığında hem kazanma şansı ve fırsatı hem de kazandığına sahip olma, onun üzerinde serbest tasarruf hakkı bakımından kadınların aleyhine olan birçok hükme yer verildiği görülmektedir. Günümüzde bile bazı aile hukuklarında kadın evlilik birliği içinde kendi kazandıklarına ve mal varlığına tek başına sahip olamamakta, bunlar üzerinde dilediği gibi tasarruf edememektedir. Burada bir haksızlık olduğu gibi kadınların ve erkeklerin aynı işleri yapmalarını, aynı şeyleri kazanmalarını temenni etmekte de aşırılık ve insan tabiatına aykırılık vardır.

Sonuç

  • Hakkaniyetli olan erkek ve kadının eşit ve farklı yönleriyle tabii özelliklerini tanımak,

  • Bunları ortadan kaldırmaya çalışmamak,

  • Her birini kendi kabiliyet, özellik ve eğilimleri yönünde üretken ve verimli olmaya teşvik etmek,

  • Her birinin ürettiğine sahip olmasını sağlamak,

  • Varlıklıların yoksun olanlara el uzatılması ve sahip oldukları nimetleri bir ölçüde paylaşma mutluluğunu tatmalarını özendirmektir. İslâm’ın da yapmak istediği budur.


Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 54-57

Önceki ve Sonraki Yazılar