NEJAT MUALLİMOĞLU VE KÜLTÜR TARİHİMİZDE BENZERİNE RASTLAMADIĞIM ESERLER

Bu yazıyı 28 Temmuz’da yazmalıydım. Tanımaktan, birlikte bulunmaktan, fikir alış verişi yapmaktan onur duyduğum Nejat Muallimoğlu, İstanbul’da yalnız yaşadığı evinde 28 Temmuz 2003 tarihinde ölmüştü. Aramızdan ayrılışının on dokuzuncu yıl dönümünde anmalıydım. Bir hafta geciktim. Onu çok arıyorum. Zaman zaman bıraktığı dev eserleri karıştırırım. Yaz aylarında bulunduğum köydeki kitaplığımda her biri bin iki yüz sayfayı geçkin üç kitabını bulup, anılarla hem yoldaş hem haldaş olarak karıştırdım:

Şimdi kırk sekiz yaşında olan oğlum Murat Özdemir bir yaşına bastığı günlerde. heceleri seslendirmeye başlamıştı. İlk kurduğu cümle, “ba – ba, da - at döt” olmuştu. Eşimle hayretler içinde kalmıştık. Kendi kendine “Baba saat dört” cümlesini kurmuştu. O heyecanla O günlerde uğraşlarım arasında Türk diline ilişkin çalışmalar da bulunuyordu. Bir manzume karaladım. Bir dergide yayınladım. Sonra şiirin varlığını bile unuttum. Nejat Muallimoğlu’nun “Türkçe Bilen Aranıyor” adlı kitabının 406. sayfasında karşıma çıktı. Yitik bulmuş gibi sevindim.

Düşünen İnsana Hazine kitabının 1066 ve 1205. Sayfalarında da varlıklarını unuttuğum, iki şiire rastladım. Birini rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün Hürriyet gazetesindeki köşesinde yayınlamıştı.

Nejat Muallimoğlu’nun “Hitabet” kitabında da bir kaç yazımdan alıntıya rastladım.

“Hitabet”e güzel ve düzgün söz söyleme sanatı, diyebiliriz. Kuşkusuz ki, ağzı olan konuşur, ama tüm kişiler hatip, konuşma söz söyleme sanatkârı değildir. Çoğu kişi, uzman olduğu alanda kazandığı başarıyı, karşısındaki kişilere karşı konuşmaktaki yeteneğine borçludur.

Doğuştan hatip olamayabiliriz ama güzel konuşma yani hitabet sanatının inceliklerini öğrenerek kendinizi geliştirebilirsiniz.

Yüce Atatürk’ün de okul sıralarında başlayarak, resmî ve özel hayatında edebiyatın, daha çok şiir ve özellikle hitabet alanıyla ilgilendiğini biliyoruz. Hitabet sanatını, asker ve devlet adamı niteliğini tamamlayan vazgeçilmez bir faktör saymıştı.

Nejat Muallimoğlu’nun “Bütün Yönleri ile Hitabet” adlı kitabı hayatta iken defalarca yayınlandı. Aramızdan ayrıldıktan sonra da çeşitli yayınevleri tarafından basıldı. Elimdeki kitap beşinci baskısı. Kitabın kapağında, bu kitapla ilgili çeşitli gazeteci ve yazarların görüşlerinden alıntılar yapılmış. Bizim Gazete’de yayınlanmış bir yazımdan da bir cümle yer almış: “Kültür tarihimizde benzerine rastlamadığımız bir eser..”

Bu abartılı bir cümle midir? Hayır.

Bu cümleyi, “karpuz satanların çığırtkan üslubu” olarak niteleyenler çıkabilir. Ama Muallimoğlu’nun mesajını kitabının ilk baskısının sunum yazısından okumalıdır: “… bu kitapla memleketimizde, kendini şiddetle hissettiren bir boşluğu doldurabilme yolunda küçük bir adım atabildiysem, kendimi bahtiyar hissedeceğim. Yegâne temennim, bu kitabı, benden daha iyi yazabileceklerin eserlerinin takip etmesi ve bir gün –inşallah bizler de görürüz- üniversitelerimizde konuşma kürsüsünün kurulmasıdır.”

Bütün Yönleri ile Hitabet’in elimdeki beşinci baskısı, her biri ayrı kitap sayılabilecek üç ana bölümden oluşuyordu. İlk kitap “Hitabet Sanatı” adını taşıyor yirmi sekiz alt bölümde hitabet metotları ele alınıyordu. İkinci kitap, “Dünyayı Sarsan kelimeler” başlığı altında Perikles’ten Galileo’ya, Napoleon’dan Abraham Lincoln’e, Hz. Muhammed’den Fatih’e, Halide Adıvardan Hamdullah Suphi’ye, İnönü’den Atatürk’e, İsmail Hakkı Karadayı’dan Demirel’e kadar onlarca kişinin çeşitli konuşmalarından örnekler içeriyordu. Üçüncü ana bölüm, başta Atatürk olmak üzere ek hitabet örnekleri ve hitabetle ilgili notlarla 1170 sayfalık kitabın içeriğini oluşturmuştu.

Hitabet’le ilgili övgü dolu eleştiri yazıları yayınlandı. Eleştirilen tek yönü, büyük boy 1170 sayfalık kitabın maliyet ve taşınma zorluğuydu. Nitekim, Bütün Yönleri ile Hitabet kitabının yayıncısı Avcıol Basın Yayın, sonraki baskılarda kitabın hacmini küçültmüştü.

Elimdeki kitapta; hitabet sanatı ve bir topluluk önünde konuşabilmek için neler gerekiyorsa, ayrıntılarıyla ele alınmış. Konuşmaya hazırlanış, konuşma planının yapılması, ses kalitesinin geliştirilmesi, ko¬nuşmaya başlama, konuya giriş, konuyu geliş¬tirme, konuyu bitirme örnekleri ve dünyanın en büyük hatiplerinin bu işleri nasıl yaptıkları, zengin ve renkli Türkçe’nin hitabetteki rolü, kürsüde nasıl hareket edileceği, dinleyicileri kontrol metotları gibi akla gelebilecek her ko¬nu -hatta hatibin nasıl giyinmesi gerektiği- ¬üzerinde uzun uzun durulmakta. Ayrıca, Türk ve yaban¬cı hatiplerden, bazılarının konuşmalarından altmış bir örnek yer almış.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, insanlar konuşarak anlaşırlar. Her alanda güzel söz söylemesini bilenler, toplumun en önünde yer alabilirler. Güzel konuşabilme her insanın gereksinimidir. İşte bu kitaptan hitabetin, güzel konuşmanın tekniğini öğrenmek mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar