Dr. Mehmetcan Akpınar yazdı: Plastik atık ithalatının denetimi mümkün mü?

Plastik atık ithalatı yasağı 10 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğ ile kaldırıldı. Peki, şimdi ne olacak? Almanya'nın Tübingen Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Mehmetcan Akpınar, konuyu inceledi ve Türkiye'yi bekleyen tehlikeleri, denetimin gerçekten mümkün olup olmadığını İklim Gazetesi için değerlendirdi. İşte o yazı:

Dr. Mehmetcan Akpınar yazdı: Plastik atık ithalatının denetimi mümkün mü?

Dr. Mehmetcan AKPINAR / TÜBİNGEN ÜNİVERSİTESİ

PLASTİK ATIK İTHALATININ DENETİMİ MÜMKÜN MÜ?

PoliEtilen plastik çöp ithalatına getirilen yasak 10 Temmuz’da yayınlanan karar ile iptal edildi.

Peki denetim mümkün mü?

Yazının sonuç bölümünde söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Denetim hem maliyetli hem de çöp ticaretinin yasa dışı faaliyetlerini Türkiye ne denetlemeye ne de öz kaynaklarını buna ayırmaya mecbur. 18 Mayıs’ta getirilen plastik ambalaj çöp yasağı ile beraber geri dönüşüm sektörü hep bir ağızdan, ‘Lütfen bizi denetleyin, ithalatı yasaklamayın!’ diye bir söylem geliştirdi. Bu söylemin özellikle Ticaret Bakanlığı nezdinde bir karşılık bulmuş olduğunu görüyoruz.

Peki ‘Lütfen bizi denetleyin!’ söylemi kendi başına sektörün ve uluslararası çöp ticaretinin yürüttüğü faaliyetlerin kural tanımazlığının bir itirafı değil miydi? İki yılı aşkın bir zamandır çöp ithalatının yarattığı ekolojik tahribata ve şikayetlere gözlerini, kulaklarını tamamen kapatan geri dönüşüm sektörü neden bir anda denetim istemeye başladı?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Adana’da mayıs ayının ilk haftasında 139 geri dönüşüm tesisinde yaptığı denetimlerde 29 tesis ruhsatsız faaliyet nedeniyle kapatılmış; 32 tesise 8 milyon TL civarı para cezası kesilmişti.

Neredeyse her dört tesisten birinin kapatılmasıyla sektörün bu zamana kadar önemli oranda yasal olmayan faaliyetler içinde de olduğu net biçimde anlaşılmış oldu.

Mikroplastik Araştırma Grubu sadece Adana’da yaptığı çalışmada, bu süre zarfından Adana’nın 34 farklı alanda yasa dışı çöp döküm faaliyetlerinin olduğunu tespit edip bunu haritalaştırdı. (Haritaya ulaşmak için TIKLAYIN) Bunların çok önemli bir bölümünde ithal plastik çöpler tespit edildi. Bu yasa dışı faaliyetler sahadaki kanıtlarıyla birlikte gösterilmiş oldu.

Almanya’dan Türkiye’ye uzanan çöp otobanın en önemli arterlerinden biri

Bunlar çöp ticaretinin şu ana kadarki ulusal yansımaları. Peki şu ana kadar uluslararası düzeyde ne tip yasa dışı faaliyetler tespit edildi?

Bildiklerimizin en önemlisi, şu anda Türkiye limanlarında bekleyen Almanya’dan gönderilmiş 400 konteyner malzeme var. 20 bin tona tekabül eden karışık plastik çöp Türkiye’de önemli teşvikler alarak Almanya’dan ithalat yapan 2B adlı hayalet bir şirkete gönderilmiş. Hem de Almanya’nın en büyük plastik çöp toplayıcı firmaları tarafından gönderilmiş bu çöpler.

Almanya’nın 2019 yılında yaklaşık 60 bin ton; 2020 yılında 120 bin ton plastik çöpü Türkiye’ye gönderdiğini düşünürsek ortadaki miktarın Almanya’dan Türkiye’ye uzanan çöp otobanın en önemli arterlerinden biri olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. 

Türkiye’deki hayalet 2B şirketi üstelik Almanya’dan Avrupa standartlarında geri dönüşüm yaptığını belirten bir sertifika da almış! 

2020 yılı sonlarında şirketin faaliyetleri ile ilgili bazı şüpheler uyanması ile birlikte şirket ortadan kayboluyor ve Almanya’dan gelen konteynerlar limanlarda sahipsiz bir şekilde ortada kalıyorlar. İşte bu sırada yapılan incelemelerde bunların hepsinin karışık çöp, yanı ithalatı yasak maddeler olduğu ortaya çıkıyor. Yani bu çöpler sahipsiz kalmasalar içlerinde ne olduğunu büyük ihtimalle yine bilemeyebilirdik.

Benzer şekilde Alman Meilo firmasından Şubat 2021’de 2B şirketine gönderilen 26 konteynerın da Belçika’daki limanda tesadüf eseri yapılan bir incelemede karışık çöpe sahip olduğu ortaya çıkıyor ve Türkiye’ye yükleme yapılmadan evvel bu konteynerlar Almanya’ya iade ediliyor.

İngiltere’den 2021 yılı içerisinde Türkiye’ye gönderilmiş olan plastik çöpler arasında da İngiliz Çevre Ajansı’nın tespit ettiği yasaklı malzemeler mevcut. Bunların soruşturması halen sürüyor ve ortaya çıkacak detaylar İngiltere-Türkiye çöp otobanı hakkında da önemli bilgiler verecek.

Bunlar sadece 2B vakası üzerinden bildiklerimiz. Bunun haricinde Türkiye’ye son üç yılda gelen 1,5 milyon ton çöp içerisinde uygunsuzluğu tespit edilip geri gönderilen çöp yok! Ama ithalatı yasak çöplerin varlığını Türkiye’deki yasa dışı çöp döküm alanlarında yaygın bir şekilde gördük.

Yasaktan önce ithal edilen plastik atık miktarında benzersiz bir artış

Bunları engelleyebilmek için Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı farklı zamanlarda bazı adımlar atarak ithalata bazı kısıtlamalar getirdi. Öncelikle ithalatçı şirketlere önce yüzde 80, sonra yüzde 50 gibi bazı kotalar getirdi, ancak buna rağmen plastik çöp ithalatı her yıl katlanarak arttı.

Bakanlık istenmeyen çöplerin gelmesini engellemek için bazı kodlarda yasaklamalara da gitti. Bunun en sonuncusu 1 Ocak 2021’de ‘diğer’ kodlu karışık çöpleri tamamen yasaklamak oldu.

Ama her seferinde bunların arkasından dolaşılacak yollar bulundu. Örneğin, 17 Mayıs’taki etilen polimer tipteki plastik atık türünün yasaklanmasından önce bu kodla ithal edilen plastik atık miktarında daha önce görülmemiş oranda bir artış oldu. Yani özetle, Bakanlık tarafından kodlar üzerinden getirilen yasaklar da pek bir işe yaramamıştı. Çünkü ithalat büyük oranda beyanlar üzerinden yürüyor ve karaborsa çantacılar tarafından kontrol ediliyordu. Üstelik denetlenmesi de hacmi ve içeriği nedeniyle pek mümkün değil. İşte Çin de bu yüzden yasaklamıştı.

Burada esasında herkesin bildiği bir kontrol edilemezlik durumu var. Türkiye limanlarına akan yüzbinlerce ton çöpü denetlemek aslında pek mümkün değil. Gelen çöp konteynerların tek tek açılıp detaylı bir şekilde incelenmesi, içlerinde kimyasal atıkların var olup olmadığının tespit edilmesi için limanlarda denetleme kapasitesinin, personel sayısının arttırılması, teknik kimyasal analize ayrılan ödeneklerinin yükseltilmesi ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Denetime yönelik bu ekstra yatırımların mümkün olmadığını herkes az çok biliyor.

Ayrıca böyle bir denetleme sorumluluğunu ve maliyetlerini Türk gümrüklerine ve Çevre Bakanlığı yetkililerine yüklemek, devlet kurumlarını böyle bir yükün altına sokmak çöp ticareti özelinde akıl kârı değil. Çünkü sektör tüm hesabını bu malzemenin ucuzluğu üzerinden yaparken, çıkan maliyetlerin şirketlere değil de, devlete vergilerini ödeyen halka bindirilmesi kabul edilebilir değil. Şirketler zaten gümrük muafiyetleri, KDV indirimleri, teşvikler, sigorta prim destekleri vs. ile karlılığını maksimize etmiş ve devletten önemli ayrıcalıklar elde etmiş durumdalar.

Getirisi meçhul böyle büyük hacimli bir ticaretin bütün bu denetim yükünü neden devlet kurumları çekmek zorunda?

Türkiye’nin ve vergisini ödeyen vatandaşların mükellefiyeti Avrupa’nın çöpünü temizlemek ve yükümlüklerini yerine getirmekten kaçınan, nizamname dışı faaliyetleri, denetim olmaz ise yapmayı kendisine hak gören, çevre hassasiyetleri tartışılır şirketlerin kâr oranını mı yükseltmektir?

Hem de bu ticaret neticesinde geri dönüşü olmayacak ekolojik yıkımları insanlar her geçen gün daha fazla yaşıyor iken?

Türkiye, Avrupa’nın çöpüne muhtaçmışçasına, bir denetim yükü sırtlanmak zorunda değil

Denetimin hem teknik boyutları, gerekecek iş gücü, maliyetleri, takip süreçleri düşünüldüğünde Türkiye’nin böyle bir ithalatın denetimine enerjisini ve parasını yatırmasının akla yatar hiçbir yanı olmadığı açıktır.

Türkiye’de hâlihazırda toplanıp geri dönüşmeyi bekleyen, ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek, katı çöp depolama alanlarının yükünü hafifletecek 3,5-4 milyon tonluk plastik çöpleri işlenmeyi bekliyor.

Mantıklı olan ülke yatırımını, kamu denetimini, çalışanların iş gücünü kendi çöplerimizin toplanıp geri dönüşümüne sevk etmektir.

Tek cümleyle Türkiye, Avrupa’nın çöpüne ne muhtaçtır, ne de muhtaçmışçasına bir denetim yükünü sırtlanmak zorundadır.

Sonuç olarak; polietilen plastik çöp ithalatı kısıtlamasının iptali ile birlikte bundan kârlı çıkacak olan ne vergi veren vatandaş, ne devlet kurumları, ne kamu personeli, ne havamız, ne suyumuz, ne toprağımız, ne de geleceğimiz olacaktır.

Denetim şemsiyesi altında kârlılıklarını artıracak olan çöp tüccarları ve yasaktan sonra kendisine yeni bir çöp merkezi arayışına giren Avrupa ile onların çöp toplama şirketleridir.

Ortaya çıkacak ekolojik fatura da yine ithalatçı firmalara değil, ‘denetim eksikliği’ yaftasıyla denetleyici devlet kurumlarına çıkarılacaktır.