Abdullah Gürgün

Abdullah Gürgün

KIBRIS’TA BM GÖZETİMİNDE TÜRK SOYKIRIMI -3

OKUYUCU KARAR VERSİN

Kitap'ta, Kıbrıs'ta Rumların Türklere uyguladığı etnik temizlik, BM Barış Gücü Subayı olarak 1964 yılında adada görev yapmış ve Türklerden yana tavır koyup onlara gizlice silah taşımış olan Lindh tarafından vurucu ve kavratıcı bir biçimde anlatılıyor. Kitap, Kıbrıs sorununa yeni bir açıdan bakmamızı sağlıyor.

Kitabın tanıtımında şunlar yazılı: 

 "30 gümüş para için kendilerini yabani Türklere ve onların kanlı oyunlarına satan hain askerler" Vicdanının sesini dinleyerek Kıbrıs Rumlarının kuşatması altındaki  Türklere silah götüren bir İsveç subayı için bir İsveç gazetesinin yazdıkları bunlar... Basın, hükümet, kamuoyu Türklere silah kaçıran İsveç subayını konuşuyor...

"Mahkeme bizim için, "Onlar, bunu birkaç yoksul Türk için yapacak kadar yufka yürekli olamaz. İsveç Hükümeti, onların, BM askerlerinin tarafsız kalma ilkesini çiğnediğini söylüyor" dedi.

"Willy Liddh yanıtlıyor: "Bunu yalnızca insancıl nedenlerle yaptık. Yabani Türkler dediğiniz Kıbrıs Rumları ve Yunan askeri tarafından katledilmekte olan köylülerdir. BM, tüzüğünde anlatılan şekilde ne bir etkide ne bir tepkide bulunuyordu. Ben bizim yaptığımızı yapmak için yufka yürekli olmanın gerekip gerekmediğini ve BM'in gerçekten olması gerektiği gibi tarafsız olup olmadığını okuyucuya bırakıyorum".

İsveçli subay Willy Lindh 1964'te Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü'nde (UNFICYP= United Nations Forces in Cyprus) görev yaptı. Görevi sırasında Kıbrıs Türklerine uygulanan baskı ve saldırılara tanık oldu. Ağır silahlarla donatılmış, Yunanistan'dan gelen asker, silah, cephane ve mühimmat ile Türkleri yok etmekte olan güçlere karşı hayatta kalma mücadelesi veren Kıbrıs Türklerine silah götürdü ve yakalandı.

Willy Lindh para için değil vicdanının sesini dinlediği için bu "yabani Türklere" yardım etti. Bu vicdani yardımı  sekiz ay hapis cezasıyla ödedi. Aradan 50 yıl geçti. Lindh, hapishanede başından geçen olayları anlattığı notlarını yeniden düzenledi ve bunları genişleterek "Folkmord under FN:s Beskyd (BM korumasında Soykırım)" kitabını yazdı. Kitapta kısaca Kıbrıs ve Kıbrıs tarihi hakkında bilgi verdikten sonra Kıbrıs sorununu ele alıyor.

ENOSIS'i, EOKA'yı, General Grivas'ı anlatıyor. Çok acı olaylardan, Kıbrıs Türklerine uygulanan baskı ve yıldırma hareketlerinden, cinayetlerden, katliamlardan bahsediyor. 1963 yılı Aralık ayında Lefkoşe'nin Türk semtlerinde 200-300 kişinin acımasızca katledilip 700 kadın ve çocuğun rehin alındığını Rene Mc Cole ce Daniel McGeachie'nin ağzından anlatıyor.

4 Mart 1964'te Kıbrıs Rum hükümetine tüm Kıbrıs'ı temsil hakkı tanıyan BM' in 186 numaralı kararını Uluslar arası uzlaşmazlıklar uzmanı Profesör Michael Moran'ın ağzından sert bir dille eleştiriyor. Bu kararın sonuçlarını, yaşanan acılarla adım adım açıklıyor.

BM'İN GÖREVİ NE?

BM Kıbrıs'a gelmeden önce görevinin, "tüm düşmanlıkları engelleyerek  halkın yaşam ve mülklerini garanti altına almak" olduğu açıklanmıştı. Ancak Lindh, "Ama Kıbrıslı Rumlar güçlü bir saldırıya geçtiklerinde BM alandan kaçtı ve huzur ancak Türkiye'nin silahlı müdahalesinden sonra sağlandı" diyor.

Kitaptan bazı vurucu tümceler:

"Onların [Rumların] tek istediği şey, işlerini bitirirken olası bir Türk müdahalesine karşı korunmaktı".

"Talanı engelleme emri almıştık ama müdahale etme iznimiz yoktu!"

"Var idiyse, BM'in otoritesi, kendi karakollarımız arasında gidip gelmeye bile yetmiyordu!".

"BM'in Sınırsız denetleme yetkisinin hiçbir etkisi yoktu".

"Kıbrıslı Rumlar BM bayrağı dalgalanmasına ve BM askerleri nöbette olmasına rağmen, hem saldırı gruplarını hem de makineli tüfek ve zırhlı araçlarını  karakollarımızın önüne yığıyorlardı".

Kıbrıs'taki BM Barış gücü için iki yol vardı, ya şiddet uygulayarak varlıklarını kabul ettirme ya da adayı terketme. Ne yazık ki ne o ne de öteki oldu".

VE EN CAN ALICI SORULAR

"Büyük miktarda silah ve taşıt limanlara geliyor. Başta Larnaka ve Limasol'a. En az 10.000 asker Yunanistan'dan getiriliyor. Yunan NATO birlikleri Kıbrıslı Rumların tarafında iç savaşa sokulacaklar. Kıbrıs Rum kuvvetlerine de Yunan subayları komuta ediyor.

Neden Dünya tepki göstermedi?

Neden NATO ittifakı tepki göstermedi?

Neden BM birşey yapmadı?"

DOSTLUK VE İHANET

FİB Aktuellt Dergisi: İsveçli BM Yüzbaşısı Bertil Jernberg, casus ve silah kaçakçılığıyla suçlanıyor. Öz eşi itiraf ediyor: Kıbrıs'ta casustuk.

Türklere silah götürüldüğünü, Willy Lars Lindh ve "suç ortağı" Helge Hjalmarsson dışında bilen tek kişi: İsveçli Yüzbaşı Bertil Jerberg. Ancak Willy ve Helge ihbar edildiklerinden şüphe ediyorlar ama Bertil'in olabileceği akıllarına gelmiyor. İsveç gazetesi Ekspressen de bir Rum kaynağa dayanarak ihbar edildiklerini yazıyor. Gazetenin muhabirine Rum Polis şefi bunu açıklıyor ve kamyonun yüklenmeye başlamasından beri olayı izlediklerini söylüyor (resim 7). Yıllar sonra 1967'de Bertil'in eşi HAlide Mustafa Hürriyet Gazetesi'ne kendisinin ve eşinin ajan oldukarını açıklıyor. İsveç Dergisi FİB Aktuellt 8 Şubat 1967 tarihli 8. sayısında, "İsveçli BM subayı casus  ve silah kaçakçısı olarak gösteriliyor. Kendi eşi itiraf ediyor: Biz Kıbrıs'ta ajandık" ( resim 1 ve "casus çift halide mustafa bertil jernberg") (Şubat 1967 Hürriyet Gazetelerinde belki yazı bulunabilir AG) Willy Lindh kitabında Rum ajanı Türk kadından " Türk Mata Harisi" olarak bahsediyor.

Kitap, zaman zaman bir dedektif romanı havasındaki entrikalarla sizi sürüklüyor. Örnek mi? Türklere "yardım eden" başka bir İsveçli BM Barış Gücü subayı daha vardır... Ve Türk kadınla evlidir. Willy Lindh iş işten geçtikten çoook sonra Türk kadının Rum casusu, bu İsveçli subayın da para karşılığı iki tarafa da hizmet eden ve kendisini ihbar eden bir casus olduğunu anlar...

Lars (Willy) ve Helge'nin Barbro ve Güneş Karabuda çiftinin evinde, çiftin kızları Deniz Karabuda ile resimlerini koymuştur. Resim altında Deniz'in İsveçlilere Türkçe öğrettiği yazıyor. Küçük Deniz "fisk Türkçe balık demektir" diyor.

Diğer ilginç bir bölümde ise, kendisine karşı linç kampanyasına girişen gazetecilerin içindeki tanıdık isimleri görüyoruz: Yıllarca İsveç'te yaşayan Fotoğrafçı, Film Yapımcısı, Gazeteci, Yazar Güneş Karabuda ile İsveçli Gazeteci, Yazar eşi Barbro Karabuda...

Willy Lindh, Barbro Karabuda'nın kendisiyle konu hakkında söyleşi yaptığını ve sözlerini çarpıttığını düşkırıklığı içinde anlatıyor. Oysa Barbro Karabuda'nın bir kitabının adı "İkinci Vatanım Türkiye"... Neden Kıbrıs Türklerine yardım eden birine karşı girişilen linç kampanyasına katıldığını anlamak zor.

Lindh'e göre İsveç basının durumunu anlamak mümkün:

"Çoğu gazeteler özellikle İsveç gazeteleri Yunan yanlısıdır ve bunun uzantısı olarak da Türk karşıtıdır.

"Bunun temelinde antik dönemlerdeki tarihi olaylara karşı eleştirisiz ve naif bir tutum bulunuyor. Bir de kuşkusuz acımasız ırk ve din önyargılarını unutmamalıyız" 

Önceki ve Sonraki Yazılar