EŞ SEÇİMİNDE DOĞRU KARAR VAR MIDIR?

Evet vardır.

Kişinin gelecek planlamasında belirlediği hedeflere ulaşmak için çıktığı yolun başlangıç notası, gençlik yıllardır. Her insanın hedeflerinden biri de genellikle eş belirlemedir.

Günümüz Türkiye şartları gerçekliğinde kişisel hedef kriterlerini karşılayabilecek bir eş bulma, ne yazık ki gün geçtikçe daha da zor olmaktadır. Bireyler gittikçe yalnızlaşmaktadır. Evlilik müessesinden, özelikle ekonomik, kültürel ve sosyal gerekçelerle uzaklaşmaktadır.

İletişim ve küresel çağın etkileriyle yeni jenerasyonlar, yetersiz kaldığını düşündüğü anne ve babaların hayat görüşleri ve değer yargılarını görmezlikten gelme yoluna gitmektedirler. Bu nedenle de günümüz evliliklerinin çoğu; mantıksız duygusal bağlılıklar ve bilinç altı cinsel güdülerin zorlamasıyla oluşan birlikteliklerin yasal kılıfları şeklindedir. Evlilik; Flört dönemi kadar basit bir düzleme indirilmekte ve yine tipik tüketim toplumu anlayışı ile hızla tüketilmektedir.

Bu yanlış anlayış, uzun vadede yıkıcı etkileri daha fazla görülecek sakat bir davranış ve düşüncenin ürünüdür.

Evlilik müessesesi ve aile, her devlet ve toplum için çok değerli kurumdur

Evlilikte aile çevresi, iş çevresi ve ömür tüketilen yakın çevre çok önemlidir.

Toplumsal ve siyasal yapı evliliğin ömrünü de belirleyebilmektedir.

Her genç er veya geç mutlaka evlenmeyi düşünür veya düşünmüştür. Bu düşünce sonucunda da evlilikle ilgili bir karara varmıştır.

Ama her ne olursa olsun evlenmeyi düşünen her insan önce kendini, kendi ailesini tanımalı, kendisinin ve ailesinin ekonomik , kültürel şartlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Bu yazıdaki hedef kitle beyaz yakalılarla devlet eliyle yetiştirilen asker ve polislerdir. Evlilikte eş seçimine polis ve askerler üzerinden yaklaşarak incelemeye başlayalım.

Devlet, askerlerinin ve polislerinin gelecek planlamasını yaparken onları hem bedensel, hem de zihinsel olarak devletin amaçlarına hizmet edecek hedefleri gerçekleştirecek insanlar(fedailer) olarak yetiştirmektedir. Bu yetiştirme esnasında onlara evlilikleriyle ve mesai sonrası yaşamlarıyla ilgili olmazsa olmaz kurallarını da dayatmaktadır. Aslında devletin dayattığı istekler toplum ahlakı ile de örtüşen şeylerdir. Bu nedenle askerler ve polisler eş seçerken de, mesai sonrası yaşantılarını da kendilerine öğretilen ve emredilen hayatı yaşmaya gayret ederler.

Devletler, asker ve polislerinden kültürel olarak toplumun sosyal tabakalaşmanın en üst kategoride olmasını isterler. Adeta her birinden bir aristokrat aile gibi davranış ve yaşam bekler. Çünkü devlet vatandaşına, asker ve polis olan yüzünü gösterişli kıyafetlerle sergilerken, diğer yandan da asker ve polisin ahlaki ve görev anlayışı üzerinden gövde gösterisine girerek, vatandaşının güvenini kazanmaya çalışır.

Meslek içinde yükselmeye başlayan asker ve polisler, asker kıtalarından ve polis karakollardan uzaklaşarak daha yüksek mevkilere çıktıkça, esasında kendisinin kültürde A klasmanında olduğunu ama emekli olduktan sonra orta alt veya alt klasmana kadar düşeceğini fark eder.

Her asker ve polis, görev başındayken, bütün akli ve bedeni yeteneklerini devletinin bitmez tükenmez taleplerini karşılamaya harcarken biryan dan da kendisini devleti idare eden siyasilerle, iletişime geçtiği elit kesimlerle, toplumun burjuvazisiyle kültürel açıdan mukayese eder. Yüksek olasılıkla da kendisini mukayese ettiği kesimlerden görgü ve kültür olarak aşağıda olmadığını, zaman zaman olardan çok daha yüksek olduğu idrakine kapılar. Kendisinin fedakarca devletine hizmet ettiğine ama ekonomik olarak hak ettiğini alamadığına kanaat getirir. Üst kademeye yükselen, yani generaller ve emniyet müdürleri belki bir istisna olabilirler.

Asker ve polisler ileride sükutu hayale uğramamak için hem kişilik, hem de mesleki gelecek açısından kendisinin varacağı nihai yaşamsal hedefi elde etmede kendisinin mesleki zorluklarını yaşamaya razı bir eş bulma adına doğru bir evlilik yapmak zorundadır.

Yazdığım hususlara da cevap vermesi bakımından “subay kimdir?” konusuna da bakış açısı getirecek bir araştırmamdan da bahsetmeden geçemeyeceğim.

Askeri yüksek lisansı esnasında yaptığım saha araştırmasında emekli subayların muvazzaflık yıllarıyla ilgili aşağıdaki bilgileri elde ettim ( Araştırmam % 90 güven aralığında yapıldı);

Subayların % 78,4’nün günde 9-12 saat arası çalışmaktadır.

Subaylar bir ay içerinde sadece % 8,7’sinin fazla mesaiye kalmadığını ifade etmektedir. En az mesaiye kaldığını söyleyen %35’lik kesimin bile, ayda 1-7 gün arasında fazla mesai yaptığını ifade ettiktedir. Subayların her yıl 1-3 ay arasında evlerine gelmedikleri ifade etmişlerdir. ( Bir not olarak ifade edelim ki hiçbir asker fazla mesaiden dolayı ek bir maddi kazanç elde etmez. Fazla mesaiye kalmalarının maddi bir kazancı yoktur.

 

Subayların kök aileleri ile ekonomik ilişkilerini incelediğimde ise ;

Subayların % 71,3’nün muvazzaflık süresince ailelerinden maddi yardım almadıklarını, %19,6’lık kesiminde çok yardım aldığını ifade ederken, sadece %9,1’ lik kesimin sürekli yardım aldığını ortaya çıkarmıştır.

Subayların %6,2 si her ay, %1,5 üç ayda bir, % 52,8’inin ihtiyaç olduğunda ailelerine yardım ettiğini söylerken %39,1’i de hiç yardım etmediğini beyan etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalar subayların hangi sosyoekonomik gruptan geldiklerini ortaya koyarken, aynı zamanda subayların zorlu çalışma koşullarını da ortaya koymaktadır.

Bu durumun ekonomik ve çalışma şartlarının polislerimiz içinde farklı olmadığını düşünüyorum.

(Bir bilgi notu olarak ifade edeyim. Şu günlerde tamamlamaya çalıştığım askeri sosyoloji bağlamındaki yeni bir araştırmamda TSK’dan emekli olmuş, uzman erden-generale kadar her rütbeyle %95 güven aralığındaki “askerin sivil hayata uyumu” konulu çalışmamın istatistiki analizlerini Askeri Sosyoloji yüksek lisans tezimle birlikte kitap olarak yayınlayacağımı da bu arada ifade etmiş olayım.)

Her asker veya polis hangi şartlarda, nasıl bir mesleki hayat süreceğinin de hesabını yaparak nasıl bir eşle evlenmesi karar vermelidir.

Asker ve polislere ve bunlarla evlenecek insanlara ve evlenmeyi düşünenlere kitabi olarak öneriler şu şekilde olacaktır;

Evleneceğinizin insanın ve sizin ailenizle ilgili olarak;

Ailelerinizin benzer ve farklılıkları nelerdir?

Ailelerinizdeki kadın erkek ilişkileri nasıldır?

Ailelerinizin evliliğinize sağlayacağı katkı veya olası müdahaleleri olacak mıdır?

Aileleriniz sosyoekonomik ve sosyokültürel eğitim düzeyleri bakımından dengeliler mi?

Ailelerinizin bezer ve farklı yönleri nelerdir?

Ailelerinizin evliliğe bakışı nasıldır?

Evleneceğiniz insanla sizin münasebetleriniz konusunda;

Alışkanlıklarınızın örtüşme oranı nedir?

Sizin ve muhtemel eş adayınızın eğitimsel, statüsel ve gelecekle ilgili planları aynı veya paralel mi?

Belirlenen hedeflere ulaşmada izlenen yol ve yöntemle çabalarda benzerlikler var mı?

Karşılıklı kişisel gelişiminize engel veya destek olacak mısınız?

Aile bütçenizi nasıl planlamayı düşünüyorsunuz ve kim idare etmelidir?

Şayet siz çalışmak veya çalışmama yönünde bir tercihiniz olursa eşiniz alacağınız karar müdahil olacak mı? Olmalı mı?

Mesleki ve eğitimsel seviyeniz birbirinize uygun mu?

Eşinizin mesleğinin sizin mesleğiniz üzerinde olumlu veya olumsuz etkileri olacak mı?

Görüldüğü üzere evlenmeden önce evlenilecek kişiyi tanımak çok önemlidir.

Ama unutulmamalıdır ki bazen asla birlikte olmazlar denilen zıt karakterli insanların çok uyumlu evlilikler yaptığı da oldukça yaygındır.

Yukarıdaki şartları sağlasa da her insan iyi bir eş olabilir mi?

Sizin ve evlenmeyi düşündüğünüz kişinin nasıl bir karaktere sahip olduğunu nasıl anlayacaksınız? Bunun basit bir yolu var mı?

Zıt karakterliler birbirleri ile iletişimi nasıl kurmalıdır?

Kişisel görüşüm ve hayat tecrübem bana doğru ve dengeli her evlilik cennete açılan bir kapı olduğudur. Evlilik ve aile olmanın, bir insan için en büyük kariyer olduğuna inananlardanım.

Bu nedenle severek ve güvenerek evlenen çiftlerin, evliliklerini bir çırpıda yıkıp gitmelerini mantıklı ve akıllıca bir hareket olarak görmem. Çünkü evlilik bir iletişim dünyasıdır.

Evlilik iki kişinin tek olmayı başarması demektir.

Ama her şeye rağmen fikir fikirdir. Evlenmeden önce mutlaka evlilikle ilgili bir aile danışmanından evlilik hakkında bilgi almanızı öneririm.

Yarın ki konum beyaz yakalıların zorlu toplumsal ve bireysel yaşayışları üzerinedir. Çünkü yaşadığımız çağ, küresel kapitalizm çağıdır ve bu çağ en çok beyaz yakalılarda “ karakter aşınmasını” zorunlu kılmaktadır. Özellikle bu pandemi dönemindeki çalışma tarzı, küresel kapitalizmin aradığı en büyük fırsatı yaratmıştır diyeceğim ama, belki de küresel kapitalizm covit-19 salgınını bilerek yaratmıştır demekten de kendimi alamıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar