SESİMİN BAYRAĞI GÜLBANKIN GÜLÜ, TÜRKÇE’M

Milletimizi millet yapan özelliklerin en önemlilerinden birisi dilimizdir. Elbette dilimiz milletimizin tarihi süreci içinde ırkdaşlarımızın coğrafya ve kültür bütünlüğünü de içeren bir konuşma ve yazma aracıdır. Dilimiz, soluduğumuz hava, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su gibi en temek gereksinimlerden biridir. O insanlığın en büyük buluşudur. Çünkü insanlarla, düşüncelerle, nesnelerle aramızdaki en önemli iletken dildir. İnsanları, düşünceleri, nesneleri, dilin aracılığıyla kavrarız. Dil aracılığıyla kendimizi ifade ederiz. İşte dilin önemi burada ortaya çıkıyor.

Onun için Türkçeyi doğru kullanmalıyız. Bir şehit babası olan öğretmen Osman Öcal şiirinde bu gerçeği dile getirmiş:

Aslına yabancı yavan bir yobaz,

Söyler ki dillerden geridir Türkçe.

Tarihten bi haber olan hokkabaz,

En köklü dillerden biridir Türkçe.

 

Horlama boşuna bilirim dünü,

Vatandan yad ele gördü sürgünü,

Yaşayacak elbet dilim hür günü,

Ayakta kalmamın feridir Türkçe.

 

Türk var olduğunda dili var oldu,

Teliyle inleyen kopuz tar oldu,

Yayıma okuma sargın yar oldu,

Türklüğün kılıcı eridir Türkçe.

 

Gözyaşımın nuru askımın hissi,

Acımın coşkumun ozanın sesi,

Kamların duası pirin nefesi,

Sevenin gönlünde diridir Türkçe.

 

Sesimin bayrağı gülbankın gülü,

Özgürlük sancağı yuğumun dili,

Turnanın avazı gülün bülbülü,

Yabanın dilinden beridir Türkçe. İ

 

stemem Arapça farsça istemem,

İngiliz tavrıyla dalım kes demem,

Alman’ın diline asla pes demem,

Bütün lisanların piridir Türkçe.

 

Oğuz Ata, Boğaç Han, Dede Korkut,

Karacaoğlan’la Kaşgarlı Mahmut,

Yunus’ça Veysel’ce konuşsun tüm yurt,

Türklük gövdesinin seridir Türkçe.

 

Bir Karamanoğlu Mehmet beg, selim,

Kosova’dan Çin’e yol sürmüş bilim,

Mustafa Kemal’de sevdadır dilim,

Vuslatî övse de yeridir Türkçe.

 

Dil üzerinde derin bir düşünce geliştirmeden doğru düşünmemiz mümkün değil. Hepimiz nesneler aracılığıyla değil, kelimeler aracılığıyla düşünüyoruz. Düşüncemizin iki aracı var. Biri dil, diğeri mantık… Türkçe üzerine yüzlerce şiir yazılmıştır. Bunların içinde sevgili Dursun Elmas’ın yazdığını içtenlikli bulurum:

 

İlk duyduğum ninni, ağaç beşikte

Türkçe söyleşirdi, Türkçe gülerdi

Ay şafak gecede, ninem eşikte

Türkçe ağlaşırdı, Türkçe inlerdi.

 

Düğünde dernekte, çalınan sazlar

Aşığın dilinden, çıkan avazlar

Pınarbaşlarında, gelinler kızlar

Türkçe çağlaşırdı, Türkçe dinlerdi.

 

Çoban kavalında içli nağmeler

Yunus'tan duyduğum; ilk ilahiler

Çevrede gördüğüm; tüm esamiler

Türkçe dertleşirdi, Türkçe derlerdi.

 

Sevda yüreklerin; yanık türküsü

Çelik bileklerin; Turan ülküsü

Şimşekte parlayan, gök gürültüsü

Türkçe konuşurdu, Türkçe gürlerdi.

 

Böyle değil idi, eskiden dostlar

Hep bizi söylerdi, dilde şarkılar

Bostanda sekiyen, kınalı kuşlar

Türkçe gülüşürdü, Türkçe ünlerdi.

 

Dilimizi ne kadar iyi tanır ne kadar iyi kullanırsak, iletişimimiz o kadar iyi olacaktır. Dil düşüncenin evidir. Bilgilerin üretim alanıdır. Evimizi temiz tutalım, ya da ya-bancıya çiğnetmeyelim. Konfüçyüs’ün şu sözleri kulağımıza küpe olsun:

“… Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç kuşkusuz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise, sözcükler düşünceyi iyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilemezse, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kural ve kültür bozulur. Âdet, kural ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir !.. “

Önceki ve Sonraki Yazılar