YENER OKATAN VE OKATAN ŞAİRLER

1960’lı yılların ikinci yarısıydı. Sivas ve taşrasından gelen üniversite öğrencilerinin uğrak yeri Şehzadebaşı’nda bulunan Sivas Talebe Yurdu’ydu. Orada, bir masanın üzerinde yıpranmış bir dergi görmüştüm. Adı Madımak’tı. İçeriğinde bir şiir ve altında Yener Okatan’ın imzası bulunuyordu. Yurdun kıdemlileri içinde tanıyanlar vardı. Övgüyle söz ediyorlardı. Anlatılara göre. görmesem de rol modelim olabilecek ağabeylerden biri oldu. Gün geldi tanıştık. Oturduk yarenlik ettik. Akşam mesai sonunda ben Cağaloğlu’ndan, o Üniversite’den dönüşte, Kadıköy vapurunda buluştuğumuz oldu. Süleymaniye botanik bahçesinde deneylerini hayranlıkla dinlerdim. Sonra eşi ile birlikte Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesine atanıp gitmelerine üzülmüştüm.

Aradan ne kadar zaman geçti hatırlayamıyorum. Bir panel için Sivas’taydım. Kültür Müdürlüğü salonunda konuşmamı tamamlamıştım. Fuayede Yener Ağabey’le buluştuk. Sabri Koz’u da davet edip, yakındaki bir konağa gittik. Orada küre biçimli halı çalışmasını gördük. Dünyayı gibi halı dokuyor ve öğrencilere öğretiyordu. Çok büyük sabır isteyen bir işti. Hasılı Yener Okatan, yapılmayanı yapmayı deneyen, başaran bir mucitti. Bu tür yeteneklerinin pek çok örnekleri vardı. Giderek onun aruz, hece, serbest ölçülü şiir türlerinin dışında musikişinas yönünü de öğrenecektim. Yaktığı türküleri, bestelediği şarkıları dinleyecek, hikâyelerini öğrenecektim.

Dr. Doğan Kaya, ağırlıklı olarak Sivas olmak üzere, günümüzde Türk Halk Edebiyatı ve folkloru alanında hocaların hocası. Bilim dünyasının atom karıncası derseniz abartmış olmazsınız. Geçenlerde, Türkiye Yazarlar Birliği’nin ödülü üç Sivaslı bilim adamı, yazar ve şaire verildi. Bunlardan biri Dr. Doğan Kaya’ydı. Diğer ikisi Yavuz Bülent Bakiler ve Beşir Ayvazoğlu’ydu. Doğan Kaya’nın edindiğim son kitabı, “Yener Okatan ve Okatan Şairler” adını taşıyordu.

Kitabın içeriğinde Yener Okatan’ın hayatı, şiirleri ve musiki eserleri öyküleri ile birlikte anlatılıyor, örnekler sunuluyordu. Okatan ailesinden on şairin kısa biyografisi ile şiirlerinden seçmeler kitabı bütünlüyordu.

Bunlar kimlerdi?

Mehmet Hamdi Okatan, Hüseyin Hüsnü (Okatan) Hanağasıoğlu, Ahmet Atıf Okatan, Sami Okatan, Ahmet Sadi Okatan, Nebiye Okatan İlter, Lebibe Pınar Okatan Yılmaz, Erkan İlter, Hilal Ecren İlter Duman, Mehmet Suzi Kömürlüoğlu.

Dr. Doğan Kaya’nın kitabından Okatan soy adının nereden geldiğini öğrendim:

IV. Murat ve Sultan İbrahim'in sadr-ı azamlarından Kemankeş Kara Mustafa Paşa (l592-1644)'nın torunlarından olan bu sülale, soyadı kanunundan sonra "Kemankeş" isminin Türkçesi olan "Okatan"ı kendisine soyadı olarak almış. Şairlerin en büyüğü Mehmet Hamdi

Okatan'dı.

Okatan Şairler, aruz, hece ve serbest vezinli şiirler söylemişlerdi. Yener Okatan'ın bitki fizyolojisi bilim adamlığının ve şairliğinin yanında beste, keşif, resim, folklor, heykeltıraş, mimarlık gibi konularla ilgisi vardı.

1 Ekim 1938' de Sivas'ta doğmuştu. Ahmet Atıf Okatan ve Sıdıka Okatan'ın oğluydu. Üçü kız beşi erkek sekiz

çocuklu ailenin 5. Çocuğuydu.

Yener Okatan’ın ilk şiirleri Sivas Lisesinde hazırladıkları duvar gazetesinde okuyucu ile buluşmuştu. Sonra Su Ocak gibi dergilerde görünmeye başladı. Sergilere katıldı. Şiir serüveni akademik hayatında da sürdü. Cumhuriyet Türkiye’sinin öğretmen şairlerinden Halim Yağcıoğlu’nun övgüsünü aldı.

Onun övgüyü hak eden yetenekleri şiirle sınırlı değildi. Bestekarlık, mucitlik, ressamlık, folklor, heykeltıraşlık, mimarlık gibi konularda amatör çalışmalarını sürdürdü. Ama, Bitki Fizyolojisi bilim dalında Profesyonel bilimsel araştırmalar yapıyor, önemli buluşları bilim dünyasına katkı veriyordu.

Yener Okatan, klasik tarz şiirlerinde Osmanlıcayı, çağdaş tarzları içeren şiirlerinde ise Türkiye Türkçesi’ni kullanmıştı. Şiirin gül dikenli yollarının başında ailesinden ne kadar desteklendiğini bilmiyorum ama, engellenmediği bir gerçek.

İlk şiir çalışmalarının birinde şöyle yazmıştı:

“ Ocağı üfler yakarlar

Mumu üfler söndürürler

Bir ateş koydun bağrıma

Üflemek isterim

Söndürmek için

Ya yanarsa?”

Babası okumuş ve duygulanmıştı:

“O ateş bağrındaysa oğlum, üflesen de yanar, üflemesen de" demiş ve kendi yazdığı bir beyti eklemişti:

"Kerem bir Asli yar için yandı gurbette bir gece / Bense bir aslı olmayan yâre yandım senelerce"

Yener Okatan lisede bir şiir etkinliğinde “Kırk Beş Derece" adlı yeni şiirini okudu:

“Akşam bir göz attım mahalleye

Bizim ev komşununkine kırk beş derece

Yalnız bizimkiyle komşununki mi

Tüm evler caddeye kırk beş derece

Bak bir elma düştü ağaçtan

Benzemez Newton'unkine

Onunki dik düşmüş olmalı yere

Bunun düştüğü açı kırk beş derece

Elmayı mahalleyi n'eylersin

Mitili atmışız meyhaneye

Garson rakı getir orta masaya

Rakılar geliyor kırk beş derece

Şiir büyük alkış almıştı. Sahneden çekilirken okul müdürü sert bir ifadeyle "O şiiri yazıp bana getireceksin!" demişti. Bunu hiç hayra yormamıştı. Öğrencisinin rakı üzerine şiir yazmasını sakıncalı mı bulmuştu? Hakkında disiplin soruşturması mı açacaktı? Bir zaman korkular içinde kaldı.

1961 yılında Türk Dili Dergisi’nde Cevdet Kudret Solok’ın hakkındaki yazısında moral bulmuştu.

Yener Okatan babası A. Atıf Okatan'ın: "Ölümü uyku sanıp / Yoruldum da yattım say / Bir çukura saklanıp / Dostları arattım say" kıtasıyla başlayan şiirine şöyle karşılık vermişti:

“Ahirinde herkes yanına gelir

Ne arayan kalır ne soran kalır

Yaradan Hak böyle takdir eylemiş

Çimen olup nergis olup bittim say “

Yuner Okatan’ın “Darb-ı Meseller” inden bir beyit vermek istedim:

"…Hurufattan bir elif görünce mertek bellemiş

Konferans vermeye kalkar ilm ü irfan üstüne …“

Okatan Şairler arasında yer alan Yener Okatan’ın babası Ahmet Atıf Okatan’ın halk şiirinin türlü tema ve şekilleri üzerinde şiirleri vardı. Bunlardan bir “Şathiye”si şöyleydi

“YARADAN'A

Hey yaradan sen bizlere

Birer ayrı iman verdin

İnandık sana ezbere

Tuttun bir de şeytan verdin

Karıştırıp fikrimizi

Hayli şaşırtırdın bizi

Nerde insanlığın izi

Bir katıca vicdan verdin

Kaldır kuldan keşmekeşi

Müvesvis kalmasın kişi

Sağlam yap sağlam gör işi

Neden aklı noksan verdin “

Önceki ve Sonraki Yazılar