Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

AVUKATA SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFİLİĞİ…

Bir meslektaşımız daha görevi başında öldürüldü.

Değerli meslektaşımız Ersin Aslan’ın Düzce’de görevi başında katlini nefretle ve tiksinerek kınıyor, rahmet ve başsağlığı dileklerimi sunuyorum.

Düşünmemiz gereken bu barbarlıkları cesaretlendiren ortamın nasıl oluşturulduğudur. Avukat nasıl bu kadar pervasızca saldırılabilir öldürülebilir hale geldi, saldırganı cesaretlendiren ne, bu düşmanlık niye?

Bu barbarlık, uzunca bir süredir sistemli olarak, yasalarla, kararnamelerle, yönetmeliklerle, genelgelerle avukata, avukatlığa, savunmaya karşı sürdürülen “yıkım”ın  sonucudur.

Erkler ayrımı fiilen yok edilip,  hukuk devleti işlevsiz hale getirilip, yürütmenin denetlenmediği, bağımsız ve tarafsız yargıya güvenin sıfırlandığı ortamda hukuk düzeni yerini düzensizliğe bırakmış ve  gerçek hukukçunun varlığı engel olarak görülür olmuştur.

Avukatların görevlerini yerine getirmesi, dosya incelemesi, cezaevindeki müvekkili ile görüşmesi sınırlanmış, savunma görevlerini  yaptıkları için  avukatlar tutuklanmış, yerlerde sürünmüş, her türlü fiziki saldırıya uğramışlar, genç meslektaşlarımızın pek çoğu “işçi avukat”, “cumuk avukatı” gibi garabet uygulamalarla hedef haline getirilmiştir.

 Bütün bunların yanında genel olarak ulusal eğitimdeki düzensizlik, hukuk eğitimindeki yetersizlik ve kalitesizlik,  ihtiyaçtan fazla sayıdaki  hukuk fakültelerinin her yıl verdiği binlerce mezunun hiçbir elemeden geçirilmeden avukat olabilmesinin yarattığı nitelik ve saygınlık kaybı avukatı ve avukatlığı her türlü saldırıya açık hale getirmiş bunun sonunda çok sayıda meslektaşımız yaralanmış ve  hayatını kaybetmiştir.

Dünyada saygın bir statü olan avukatlık, ülkemizde kolay elde edilen bir meslek olarak sıradanlığın da altına düşürülmüştür. Avukat, sorununu üstlendiği kendi müvekkilinden, yürüttüğü davanın karşı tarafına, yargıç ve savcıdan adliye çalışanına, gardiyandan otopark kahyasına kadar herkesin saldırısına açık hale getirilmiştir.

Yıllardır bütün bu sorunları dile getirdiğimiz çözümlerini de söylediğimiz halde siyasi desteksizlik ve de isteksizlik nedeni ile sonuca ulaşılamadı ve hemen her gün yeni bir olumsuzluk yaşıyoruz. Hala öncekilerin tekrarından başka bir içeriği olmayan; “Yıldıza bak, yıldıza!” insan hakları eylem planları ile avutuluyoruz.

Kabul etmeliyiz ki çözüme ulaşılması öncelikle 200.000 avukat olarak gücümüzü ortaya koyup, mesleğimizi gerçekten önemsediğimizi göstermemize bağlıdır. Kendi görev sürelerinin bitmesinin oluşturduğu sorunları dahi çözemeyen meslek örgütlerimizden yardım beklemeden bunu yapabilmeliyiz. Böylelikle avukatlar olarak gerçek demokrasiyi, erkler ayrımını ve hukuk devletini gerçekten istediğimizi de ortaya koymuş olacağız.

Bu anlayış içinde  hukuk eğitiminden başlayarak avukatlık mesleğine giriş bir düzene sokulmalı, savunma özgürlüğü ve dokunulmazlığını engelleyen tüm hükümler mevzuattan çıkarılmalı ve  meslek tüm dünyadaki saygınlığına kavuşturulmalıdır.16.3.2021

Önceki ve Sonraki Yazılar