İsmail Aydoğmuş

İsmail Aydoğmuş

BİR MURAT ALMADIM ONA YANARIM, ONA AĞLARIM

Bugün sizlere derlemesini yaptığım 1957 yılında, bundan 63 yıl önce Divriği’nin Eğrisu (Anzahar) köyünde yaşanmış, destanlaşan acı dolu bir hikâyeyi paylaşacağım.

Bildiğiniz gibi Ağıt; ölen kişilerin ardından duyulan acıyı, üzüntüyü dile getirmek, o kişilerin güzelliklerini, yetenek ve yiğitliklerini anlatmak için söylenen şiirlerdir.

Genellikle kaza, saldırı, cinayet, hastalık sonucu hayatını kaybedenler için yazılan ağıtlar olduğu gibi, savaş, deprem, yangın, sel, salgın hastalık benzeri afetlerle ilgili de ağıtlar yakılmıştır.

Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denmektedir.

Anlatacağım bu olayın kaynak kişisi, olayı bizzat yaşayan, olay sonrası konuyu ağıtlaştırarak günümüze kadar taze kalmasını sağlamış, yöremiz şairlerinden değerli ağıtçı Celal Yayla‘dır. Celal Yayla’nın on sekiz kıtalık bir ağıdını derleyerek sizlerle paylaşmak üzere kaleme aldım.

Kültürümüzde ölen birinin ardından ağıt yakma, ağıt söyleme olarak tanımladığımız geleneği, gelecek kuşaklara aktarmak açısından eskiden Destancı dediğimiz, tek dosya dalı kâğıda yazılmış destanları sokaklarda ağıt havasında sesli okuyarak, ya da daha sonraları omuzunda teyple çalıp, duyurarak küçük paralara satıp para kazanan kişiler vardı.
Teknolojinin gelişmesi, iletişim imkânlarının artması bu meslekleri de yok etti.

Anzahar köyü, Divriği’nin güneyinde Kemaliye - Malatya yolu üzerinde Kızıldağ’ı, Susuzbel’i aşınca karşımıza çıkan çanak şeklinde geniş çukur arazi üzerinde bulunan Samancı Deresi köylerinden biridir. Divriği’ye 24 Km. uzaklıktadır.

Bu çukurun etrafı gerek sıralı, gerekse volkanik dağlarla çevrilidir. Yama Dağı ardındaki plato boyunca devam eden dağlar Olukman hizasında öbek öbek sivri kümeli yerden fışkırırcasına duran kayalardan, kaşlardan oluşur.

Çalğan Suyu’nu geçince Eğri Su’yun çıktığı, sönmüş volkanik dağ olan Geyikli, Karahan, Mıhlı, Karakaya, Demirli Dağları daha ileride Eğerli dağları heybetiyle yöreye bam başka bir güzellik katar.

Çanakta köylerin bulunduğu mekânlarda yeşil araziler bulunmakla birlikte, ekili olan araziler dışındakiler çıplaktır. Sevir, Başmuhtar, Sarıçiçek tarafında dağınık şekilde bodur meşelik ağaçlar bulunmaktadır.

Samancı Deresi eski çağlardan beri kullanılan tarihi köylerden oluşmaktadır. Sırasıyla Hapa, Paynik, Üçpınar, Olukman, Anzahar, Eliski, Türünk, Şiği, Gödeş, Timisi, Karsı, Kirkidi, Kömek, Gahnıt, Körküsü, Tuğut, Sevir, Birestik, Kahtik, Pütge, Palha, Haşke, Ağcadam, Başmuhtar ve çevresinde Sarıçiçek’in köyleriyle çoğunluğu gurbete çıkmış köylerden oluşur.

Hikâyemize konu olan Anzahar’ın arazisi verimli, tarım ve hayvancılığa elverişlidir.

Köy halkından Mıstıliler lakaplı Bayram ve Emine Mercan çiftinin altı çocuğu, üç oğlu, üç de kızı vardır.

Mercan Ailesi’nin oğulları sırayla, Maho lakaplı Mehmet (d.1927 – 01.07.2007), Mustafa (d.1933 - ö.1957) ve (d.1946) Müseyip’tir. Kızları ise Hanım, Elif ve Gülendam’dır.

Maho Kayseri de askerlik yaparken bakırcılığı ve kalaycılığı öğrenir. Önce 1955 te Anzahar da daha sonra da 1960 da Divriği de dükkân açarlar.

O zamanlar alüminyum kaplar ve naylonlar taslar, tabaklar henüz yoktu. Bakırcılık kalaycılık sobacılık en gözde meslekti.

Maho ile Müseyip, Divriği de Buğday Meydanı (Cumhuriyet Meydanı)nın güney doğusunda toprak damlı müstakil bir yapıda Kopuşlar’ın demirci dükkânının bitişiğindeki dükkânda iki kardeş bakıcılık, kalaycılık, sobacılık yaparlardı. Oğulları Fikret ve Enver de çıraklarıydı.

İmamoğlu Mahallesi’nde otursalar da köye devamlı gider, ekip biçerler, baba ocağını tüttürürlerdi. Kardeşleri Mustafa da askerden gelmiş köydeki yoncalıkların, tarlaların taşlarını ayıklıyor, tarlalardan daha fazla verim bekliyordu. Çünkü evlilik hazırlığı yapıyordu.

Yıl 1957 mevsim ilkbahar Mayıs ayıydı. Suların deli aktığı, etrafın yeşerdiği aydı. Mustafa’nın yakın köylerden Gödeş Köyü’nden Bukkolar diye bilinen aileden göz koyarak istediği, güzeller güzeli bir nişanlısı vardı. Adı Bahar idi.

On gün sonra düğünleri vurulacak, dünya evine gireceklerdi. 1933 doğumlu Mustafa’nın en verimli çağıydı. Kanı deli akıyordu. Geleceğini hazırlayacağı için azimli ve gözü pekti.

Anzahar Köyü’nün önemli ailelerinden Dursun Geygel’den Geyikli Dağı yolunda satın aldıkları yoncalığın ortasında koca, kara bir kaya vardı, onu kafaya takmıştı Mustafa. “Taşın altını oyarsam, eştiğim çukura taşı yuvarlayıp, üstünü toprakla örterim” diye planlıyordu. Ağabeyi Maho ileride tarla sürüyordu.

Bu arada köylülerinden Celal Yayla kendi arazisine doğru giderken arkadaşı Mustafa’yla selamlaştıktan sonra onu uyarır. “Mustafa abi yanlış yapıyorsun taş tehlikeli, altını oyma, sonra zapt edemezsin” dediyse de Mustafa oymaya devam eder. Ağabeyi Maho’nun da uyarısını dikkate almamıştı. Kardeşi Müsyip ise o sıralar köydeki ilkokulda okuyordu.

Celal Yayla, Geyikli’ye doğru yol alırken bir süre sonra tarlalardan “Koşun! Yetişin!” diye bağrışmalar duyulur. Bir tondan fazla ağırlığa sahip olan kaya yuvarlanmış, Mustafa’nın üzerine yığılmış, Mustafa kazdığı çukurdan zıplayıp kurtulmak isterken arada kalmıştır. Acıyla feryat etmektedir. Mustafa’nın imdadına ilk koşup, gelen ağabeyi Maho olur. Gelir, gelmesine de koca bir tonluk kayayı nasıl kaldırsın? Başlar avaz avaz bağırmaya. Bağda, bahçede olanlar koşup gelirler. Omuzluklarla taşı yana yuvarlayıp, Mustafa’yı sıkıştığı çukurdan çıkarırlar. Çıkarırlar, çıkarmasına ama her tarafı kanlar içindedir. Ağaçlardan sedye yaparak, yaralıyı köye taşırlar.

Yıl, 1957 o zaman yokluk zamanı, kasabada bir kamyon vardır ona atlılarla haber salınır, gelmesi beklenir. Bir yandan da çevre köylere haberciler gider. Nişanlısı olan kız da duymuş, kendini parçalamaktadır. Bahar, çok sevdiği Mustafa’yı kanlar içinde görünce feryat figan gözyaşı döker. Anzahar bir anda mahşer yerine döner. Çevre köylerden gelenler, durumu görenler, gözyaşları içinde ağır yaralıyı Divriği’ye, doktora nasıl götüreceklerini düşünürler.

Saatler sonra Divriği’den kamyon gelir. Kamyonun ardından köylüler atlarıyla düşerler yollara. Mustafa’nın anne babası Ankara da ziyarettedir. Ankara’ya ana babasına haber etmek için şimdiki Divriği Lisesi’nin bulunduğu yerdeki Hükümet Konağı’na gidilerek Ankara’ya telgraf çekilir. Manyetolu telefonlarla haber verilir.

Hastane de doktor Kemal Bey ilk müdahaleyi yapar ama Mustafa’nın her tarafı kırık içerisinde akciğeri, dalağı parçalanmış, ağzından burnundan kanlar gelmektedir. Durumu giderek kötüleşen hasta ertesi gün hakka teslim olur. Gece dayıoğlu haberi köye ulaştırır

O zamanlar şehirlerarası ulaşım demiryoluyla yapıldığı için ertesi gün anne babası da apar topar çıkar gelir.

Anzahar’a kasabadan köylerden akın akın gelen insanlar, mahşeri bir kalabalıkla, gözyaşları ve ağıtlar içinde çok sevdikleri Mustafa Mercan’ı genç yaşta köy alındaki mezarlıkta toprağa sırlarlar.

Ruhu şad olsun.

Sivas Divriği (Anzahar) Eğrisu Köyü’nde yaşanan bu elim olayı bizzat yaşayan, aynı köylü ve Mustafa Mercan’ın arkadaşı 1940 doğumlu Celal Yayla aşağıdaki ağıtı yakıp, söyler. Ağıt şöyledir;

MUSTAFA MERCAN’A AĞIT

Geyikli’nin başında yeller esiyi
Soyha daş da amanımı kesiyi
Eller düğün etti nişanlım da küsüyü
Bir murat almadım ona yanarım, ona ağlarım

Geyikli’yle Demirli yanı yan yana
Bütün vücudum da boyandı kana
Anam akşam indi istesiyona
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Daş altında kaldım kurtaran yoktur
Ciğerim ezildi yaram da çoktur
Bu dertten kurtulmanın çaresi yoktur
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Komşular da yanıma biriktiler

Halimi sorup ta hemen gettiler
Akşam oldu Divriği’ye göttüler

Divriği’de hastaneye attılar, neydem attılar

Hastane de annem geldi başıma
Selam söylen yarenime eşime
Ağabeyim de ağlamasın boşuna

Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Hastane de doktor geldi bakıyı
Ağzımdan burnumdan kanlar akıyı
Ecel yakınımış canım çıkıyı

Muratsız gediyim ona ağlarım, ona yanarım

Saat onda ifadeler alındı
Cenazem de teneşire konuldu
Davulum zurnam da köyde vuruldu
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Saat on buçukta kamyon tuttular
Kamuyon üstüne beni attılar
Kanlı bayra başucuma diktiler

Muratsız gediyim ona ağlarım, ona yanarım

Susuzbel’e vardık yol yarı oldu
Duyan komşular da yollara doldu
Omuzuna alan taburcu oldu
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Susuzbel’den çıktım görünür köyler
Ölü’me gelmiş de ağalar beyler
Ziryaretçi saldı duymayan köyler
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Olukman’dan çıktım kaşlar yığılmış

O gızın göynü de bende çoğumuş

Sanardım dünyada ölüm yoğumuş

Ölüm değil de dert olmuş ne fayda, olmuş ne fayda

Köprüye varınca köprü sallandı
Nişanlım da Gödeş köyünden yollandı

Başımıza kara puşu bağlandı
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

İlkbahar ayında sular çağladı
Dertli anam yana yana ağladı
Nişanlım da karaları bağladı
Bir murat almadım ona yanarım, ona ağlarım

Gödeş’in yoluna çatal derlermiş
Rüyamı görenler haber vermemiş
Baş taşıma da yazılmış sefa görmemiş
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Gödeşin yolunu kervan yol ettim
Kışta kıyamette Gödeş’e gettim
Akibeti Anzahar’ı terk ettim
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Ah neyimiş şu anlımın yazısı
Cefayınan getti ömrüm yarısı
Heç durmasın yüreğimin sancısı
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Babama söyleyin yonca ekmesin
Kanlı tarlaya da emek çekmesin
Herk edip de kanlı yaşlar dökmesin
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Köprüye varınca millet dizildi
Ak anlıma kara yazı yazıldı
Mezarım da köy altına kazıldı
Muratsız gediyim ona yanarım, ona ağlarım

Kaynak Kişi: CELAL YAYLA 1940 yılında Hanım ve Ahmet Yayla’dan doğma Divriği Anzahar Köyü doğumlu, Bağ-Kur emeklisi Rençber, Anzaharlı Mazluma Hanımla evli, Hasan ve Züfeyri adlı iki çocuk babası, altı torun sahibi, Köyünde ikamet eder.

Fotoğraflar: Hasan Mercan

Derlemeci, şair, yazar İsmail Aydoğmuş’un notu:
Bu derlemeyi hazırlamada emeği geçen başta Ağıtçı Celal Yayla büyüğüm olmak üzere, rahmetli Mustafa Mercan’ın nin ağabeyi değerli büyüğüm Müseyip Mercan’a, yeğeni Enver Mercan’a, yeğeni Hasan Mercan’a, Anzahar (Eğrisu) Muhtarı Mustafa Özdoğan’a, Zeynel Yayla’ya, İbrahim Yüce’ye, Hasan Akdemir’e, Ünal Şahin’e emek ve ilgilerini esirgemeyen ismini yazıp yazamadığım herkese teşekkür ederim.

*Mustafa Mercan’ın Nişanlısı Bahar Hanım daha sonra Gödeş’ten biri ile evlenmiş, o da hakka yürümüştür.
*Gödeş Köyü’nün yeni adı: Yeşilyayla
* Anzahar Köyü’nün adı önceleri “Kevendüzü” olarak değiştirilmiş, Köy Derneği’nin çalışmaları sonucunda1993 yılında “Eğrisu” adını almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar