KUVARS VE ÇEŞİTLERİ 10

Yazı dizisinin onuncu bölümü ile devam ediyoruz. Geçen bölümde yayınlanan bir faz diagramı vardı, onunla devam edelim(diagram ek tedir)

Bu diagramda bazı eksiklikler olduğu hemen fark edilecektir, bütün silis polimorfları yoktur.Bunun nedeni eğer bir mineral metastabil ise gösterilmemiştir.

(metastabil, stabilin tam zıttıdır)ayrıca “seifertite”minerali ile ilgili de bilgi yoktur çünkü bu mineral yeryüzü koşullarında meydana gelmez.

Dikkat edilirse diagramın sağına doğru gidildikce sıcaklık ve basınç artar(sıcaklık arttıkca kristal kafes içinde ki titreşim artar sonuçta kafes yapısının korunması için yapı genişler ancak bu durum bir yere kadar böyle devam eder yani sıcaklık arttıkca kafes genişler sonuçta birim kare başına daha az atom düşeceğinden yoğunluk ve sertlik düşer ama yazdığımız gibi bu durum basınç faktörünün çok yükselmesi ile süreç ters işlemeye başlar.Sıcaklığın doğa koşullarında artmasının yolu derinliğin artması ile mümkündür kritik derinlikte basınç öylesine artar ki kafes yapısının genişlemesine engel olur.Bu durumda mevcut kristal sistemi iflas eder başka bir sisteme geçilir yeni sistem de birim kare başına daha fazla atom düşer neticede yeni mineralin ö.ağırlığı ve sertliğl yükselir.Bu durumun en çarpıcı örneği “stishovite”mineralidir, ö.ağırlığı 4.29 ve sertlik 9.5 olur(çoğu kaynakta farklı sertlik bilgileri verilmiştir benim yazdığım bilgi doğrudur pek çok kez araştırılmıştır farklı bilgilerin sebebi bu taşın çok çok nadir olması ve resminin dahi bulunmaması ancak sınırlı sayıda büyük labaratuvarlarda incelenmesi vede üzerinde yapılan çalışmaların neticeye tam ulaşamaması olarak gösterilebilir.Şunu da ekliyeyim ki tarafımdan bu nadir mineral bulunmuştur, uzunluk 18mm dir, biprimidal yapıdadır)bu mineral de tam bir yapı değişikliği söz konusudur çünkü artık “tetrahedral” yoktur ortada bir adet silisyum atomunu altı adet oksijen atomu sarmıştır böylece daha dar alana daha çok madde sıkışmış bu durumda olağanüstü sertliği getirmiştir.

İkinci diagramda ise sıcaklık, basınç,derinlik değişimlerinde hangi mineraller oluşuyor ve stabil kalıyoru gösteriyor, bu çizelgeye bir defa değil pekçok defa bakmanızı faydalı bulurum, ilkbaşlarda fazla birşey anlamasanız bile daha sonraları durumun değiştiğini göreceksiniz.Bazı açıklamaları eklemek gerekiyor.Yerkabuğu nun kalınlığı her yerde aynı değildir, okyanuslarda 7km karalarda ise 35km ortalama, fakat kıta çarpışma bölgelerinde derinlik 90km yi bulur hatta geçer.Ayrıca dünya yüzeyinde sıcaklık eksi 100dereceyi bulan kutup ile artı 1300dereceye varan mağma sıcaklığı olduğunu, bu durumun hem mineral oluşumunda hem de stabil kalabilme durumuna direk etkilediğini dikkat edilmesini dikkatinize sunuyorum.Bu bilgilendirmeden sonra silis polimorflarının tanıtılmasına geçebiliriz.

A-TİPİ KUVARS:

Alfa ve normal kuvars da denir bu çeşidin özellikleri ile ilgili bilgi yazı dizisinin ilk bölümlerinde verilmiştir, özetlersek;normal kuvars 573 derece ye kadar olan sıcaklıklarda oluşur(bunun anlamı daha az sıcaklıklarda oluştuğudur yani 575derecede oluşan a-tipi kuvars değil başka bir çeşit oluşur manasındadır)bu nedenle de aynı zamanda “düşük sıcaklık kuvarsı”da denir.Ametist, sitrin, dumanlı gibi pek çok çeşidi bulunur.Yeryüzünde bu kuvars stabildir

B-TİPİ KUVARS:

Yüksek sıcaklık kuvarsıdır, Beta kuvars da denir.Bu kuvars normal kuvarsa her bakımından en yakın kuvarstır.ö.ağırlığı 2.53 dür ancak kristal yapısı trigonal değil hegzogonal. sıcaklık artışı nedeniyle meydana gelen titreşimleri karşılamak için kafes yapı hafif şekilde genişler (bu durum bir miktar ağırlıkta düşmeye yol açar)bu genişlemeyi en iyi karşılayacak olan altılı yani hegzagonal yapıya geçilir.

Normal kuvarslarda olduğu gibi bu çeşitde de sağ ve sol kristaller oluşur (yazıda bu konuya henüz girilmedi)normal kuvars ile B-tipi arasında ki geçişler anlık olarak oluşur ve bu geçişler tersinir durumdadır(iki farklı geçiş mümkün anlamın da)bu nedenledir ki kolleksiyonerlerin elinde ki bütün B-tipi kuvarslar aslında A-tipi kuvarsın “psödemorf”dur yani yalancı kristallidir.

B-tipi kuvarsların saydam olanı nadir bulunur, çoğunluk la mat ve yarı saydamdır.

MOGANİT:

Bir silis polimorfu olarak ilk defa 1976yılında İspanyanın “grand canaria” adasında ki “mogan” formasyonun da tanımlandı.

Moganit silikası kalsedon ile birlikte büyür, farklı kalsedon çeşitlerinde bulunur, çakmak taşı ve çörc de daha az görülür.moganit çok nadir olarak saf halde bulunur.moganit “Evaporltlerde”daha sık görülür,Evaporit demek göl veya deniz sularının buharlaşması sonucu geri kalan çökelti demektir Türkiye jeolljik geçmişi sebebi ile bu çeşit yataklar yönünden çok zengindir bizde ki bor minerali buradan kaynaklanır.

Kalsedon ile birlikte silika eriyiklerinden oluşan moganit zaman içinde dönüşüme uğrar ve kalsedonda ki oranı azalır(100-150 milyon yıl)vede sıfıra kadar düşer.Yukarıda ki diagramda stabil olmadığı için gösterilmemiştir.

OPAL TAŞI:

Opal bir mineral değildir, iç yapısında kristal yoktur, bu neden le “mineralid”olarak adlandırılır.Opal nadir bir mineral olduğu düşünülsede değildir.yaygın bir taş tır, opal taşı diğer silis polimorfları gibi silikca zengin, kaya boşluklarında oluşur.Bir kısmı ise biyolojik kökenlidir(denizlerde yaşayan iskeleti silisce zengin “diatomit ve radyolorit”gibi canlıların deniz tabanına çökmesi ile oluşur.Opallerın çok çeşidi vardır,biz burada yapısına göre çeşitlerden söz edeceğiz.Önce opalların ortak noktalarını yazalım, kristal yapı yoktur, içeriğinde su(sıvı jel) vardır.

Opal çeşitleri:

1-OPAL-C: Mikrokristal li yapıların dönüşüme uğraması ile oluşur.Diyatomit ler ve “menilite”çeşitlerini kapsar(menilite minerali dünyada sadece üç ülkede bulunmuştur, yaptığım aramalar da bu mineralin yüzlerce örneğini buldum, taşın tsnınmasında Erol Mavi arkadaşın katkısı olmuştur kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

2-OPAL-CT:Y ine mikrokriztalli çeşit ten dönüşime uğramış olanıdır

OPAL-AG: İçeriğinde jel benzeri sıvı bulunur değerli ve ateş opali kapsar.

OPAL-AN: Ağ benzeri yapısı vardır, amorftur, Hyalite opal ve doğal camı kapsar.

Opal “opalesans”denilen kendine özgü parıldaması vardır, renk oyunları yapar.Opalin esas arananı bu renk oyunları yapanlardır ve diğerlerinden ayırmak için değerli opal diye belirtilir.Bu tjp opallerde kendi içinde ikiye ayrılır.

1-Beyaz pller 2-siyah opaller. En değerli opaller siyah olanlarıdır, siyahlığın nedeni içinde ki karbon bileşiklerinden kaynaklanır( doğa da siyah renge sebeb olan etkenleri sıralayalım, faydalı olacağına eminim1-manganez elementi etkisi ile siyahlaşmalar olur2-karbon bileşikleri nedeni ile olanlar ki bu genelde biyolojik kökenlidir3-demir bileşikleri sebebi olanlar4-radyasyon etkisi ile olanlar5-yanlış kristalleşme nedeni ile mineralin C-ekseninin ışık geçirememesi sonucu siyahlaşma6-amorf maddelerde obsediyen gibi, içinde ki kapanımlardan dolayı olanlar.)tam burada bazı gerçeklere bakmak gerekiyor.Bugün kü dünya da opal taşı denince akla Avusturalya gelir çünkü dünya da satılan değerli opalin %98 ni bu ülke sağlar.Yukarıda bahsettiğimiz “evaporit”oluşumu bu ülkede de yoğun olarak vardır ve siyah opallerin siyah olmasınj sağlayan şey ise deniz kökenli canlılardan gelen karbondur.Yapılan bu tesbit çok önemlidir benim varsayımım her iki ülke jeolojik tarihi yönünden benzeşmeler gösterir.kestirmeden şu sonuca ulaşılır, Anadolunu siyah opal ve değerli opal yönünden zengindir.Burada mesele şu;opal ile kalsedon birlikte oluşur, opal dayanıksız bir taştır eğer kırılır ve çatlarsa içinde ki sıvıyı kaybeder ve zamanla kalsedonlaşmaya uğrar tek sebeb bu değildir yoğun ışık da aynı sonucu verecektir.Avusturalya da opal ortalama 33metre derinlikten çıkarılır genelde üst kısımlarda kalsedon vardır bozucu etkenlerin etkilemediği derinlikte değerli opal bulunur.konuyu burada keselim, ilgili olan değerlendirsin…

Değerli opalin renk oyunlarını gösterme nedeni şudur;ilk olarak bu tip opallerde içinde bulunan sıvı(jel yüzdesi yüksektir(%20 nin üstünde)ikinci olarak içinde çok küçik kürecikler vardır, bunların boyutu 100-500nm civarındadır(bu boyut ışığın dalga boyutuna uyumludur)kürecikler ardında jel vardır ve ikisinin kırılma indisi farklıdır eğer kürecikler eş boyutta olursa gelen ışık kırılım ızgarasında kırılmlara uğrar.kırılan ışık renk oyunları gösterir.Opalin yapısı anlaşıldığı için kolaylıkla sunisi yapılabilmektedir.değerli opaller yukarıda yazılan nedenlerden dolayı sıcak yaz günlerinde yakıcı güneş ışığından korunmalıdır.Yine benzeri sebeblerle bu taşlar genelde kabaşon olarak işlenir, dış etkenlere açık süs taşı olarak kullanılırken ve temizlik yapılırken dikkat edilmelidir.

Hyalit opali ise genelde renksizdir hafifce renk oyunu yapabilir, esas olarak volkanik kayaçların boşluklarında oluşur, batriyadal(üzümsü)görünüşü vardır, cama benzer.Ek te ki resimdde görülen süt opali Türkiye menşelidir bu tip opaller de demir ve manganez bileşikleri “dentrit” denilen çalı görünüşlü oluşumlara sebeb olur.Opal konusu çok uzun bir mesele onu bir başka yazıya bırakalım.


Önceki ve Sonraki Yazılar