YAŞANAN KURAKLIK VARSIL/YOKSUL TANIMAYACAK

İngiliz The Guardian gazetesinin Türkiye muhabiri Bethan McKernan, haberinde “Türkiye’de kuraklık: İstanbul’un suyu 45 günde bitebilir. Yağışın olmaması nedeniyle Türkiye genelinde su seviyesi son 10 yılın en düşük seviyesinde” diye yazmış!

Yurdun her bölgesinde “istenmez” bir kuraklık yaşanıyor! Çiftçinin tarlası, bahçesi sulanmıyor, barajlar dolmuyor, ormanlarda yaşayan canlılar kuraklık nedeniyle yer değiştirmek zorunda kalıyor, çeşitli su kaynakları “en kötü” günlerini yaşıyor!

Adana’da yaz sıcağı yaşanan ekim/ kasım aylarında, “kış mevsimine geren” doğu bölgemiz çoktan karla bürünmesi gerekirken “yağmuru bile” özlemle bekliyor!

The Guardian gazetesinin muhabirinin “1980’lerden beri nüfus artışı, endüstrileşme, çarpık kentleşme, küresel ısınma bir araya gelince birçok kez kuraklık yaşadı” sözlerine şaşması gereken politikacılardan ses yok!

***

Doğanın “dengesini” bozmak “hiç” bir şeye benzemez! Taa çocuklukta yaşanan bir travmanın yıllar sonra ortaya çıkması, yıllar sonra sorun oluşturması/ yaşamı zorlaştırması gibi…

Doğanın akan suyunu köreltir, doğanın oksijen kaynağı ormanını “sanayi” adına bozguna uğratır, fosil yakıtlar için dağlarını dağıtır, üç-beş dış işbirlikçiler için altın üretiminde kullanılan siyanürle doğayı kirletirsen…

Kentlerde kabarık “banka hesaplarını” sevmek uğruna; yaşamı felç eden imarlar oluşturursan, yağmur suyu derelerini doldurup beton yapılar dikersen, yağmur suyunun geçeceği yolları asfaltla kapatırsan, dar alanlarda yüzlerce insanı toplarsan, yurttaşa soluyacak temiz hava/ çiçek koklayacak yeşil alan/ doğal yıkımlarda korunacak yer bırakmazsan…

Çarpık kentleşmeyi körükleyenleri el üstünde tutarsan, toplum içinde “çalışkan/ işini bilir” tanımlaması yüklersen, çalışma alanlarında emekçiyi göz ardı edersen…

Doğa kedine “çentik” atanı unutmaz; gün gelir, bedelini ödetir!

***

Doğanın “ödeteceği” bedelin, şu ana dünyanın yaşamını saran Kovid 19 ile karşılaştırılması bile zor!

Nasıl ortaya çıktığı konusunda birçok ileri sürülen “sözler” olsa da, Bill Gates’in sürekli yinelediği tümce şu: “Varsıl ülkeler yoksul ülkelerden daha önce kurtulacak!”

Başkasını bilmiyorum, ama ben katılıyorum! Çünkü varsıl ülkeler kendine yetebilecek, yurttaşının beslenmesini sağlayabilecek, günlerce işyerleri açılmasa bile insanlar doyabilecek, kısaca “bağışıklık” sistemlerinin zarar görmemesi için tüm olanakları kullanacaklar!

Oysa yoksul/ gelişmemiş/ gelişmesi engellenmiş/ geliştirilmemiş ülkeler öyle mi? Yurttaş tüm uyarılara karşın yaşamını kazanabilmek, gereksinmelerini sağlayabilmek, doyabilmek için sokakta, çarşıda, pazarda…

İlk başlarda her ağızdan “aynı gemideyiz” denmiş olsa da, salt ayrı ülkelerde değil, “aynı ülke” içinde bile varsılla yoksulun “aynı olanakları” kullandığını söylemek büyük aldatmaca olur!

Birçoklarını tanıyorum, aylardır yaylasından inmedi, yaşamını orada sürdürüyor; temiz hava, doğal besin alarak…

Birçoklarını tanıyorum yine, on kişiyle dar alanda yaşamını sürdürüyor; dar alanın havasını birlikte soluyarak…

Birçoklarını duyuyoruz yine, geniş bahçeli/ havuzlu kocaman evlerde yaşamlarını sürdürüp kent yaşamından kendini soyutlayarak…

Bir de “iktidara” yakınsan; Kovid 19 ne anlama gelir ki!

Her gün test olabilirsin, korunacak ortam bulabilirsin, istediğinden kendini uzak tutabilirsin, istediğini ayağına getirtebilirsin, istediğin besini tüketebilirsin…

Olan yoksula, olan “açlık” sınırının altında gelirle yaşamını sürdürenlere olur!

Aynı gemide; kimi can simitli/ kimi çıplak!

***

Kovid 19 için öyle…

Doğa başka/ bambaşka…

Bu yıl aslında “doğanın” ne yapacağının, neleri değiştireceğinin, nasıl kollayacağının, nasıl dört yanı saracağının belirtilerini gördük!

Adana sıcak bir kent olmasına karşın bu denli “uzun” kuraklık süreci yaşadığını “pek” anımsamam! Geçen gün sosyal medyada Kozan sulama barajından görüntüler paylaşılmış. Çocukluğumuzda, daha barajın isminin olmadığı günlerde kullanılan “taş köprü” ortaya çıkmış, susuzluktan/ yağışsızlıktan dolayı! Barajın dolmaması durumunda Kozan’ın büyük oranda geçim kaynağı olan toprak verimsiz kalacak! İnsanların geçim sıkıntısı biraz daha ağırlaşacak, bedel ödeyerek bu besinleri sağlayanlar bulamayacak, sözüm ona varsıllık da işe yaramayacak!

İstanbul’daki susuzluğu düşünsenize; hangi kabarık banka hesabı çözebilecek?

Dün yurt genelinde başlayan yağmur/ kar yağışları bile doğayı ne denli çar-çur edildiğinin kanıtı!

Tüm bu olanlara karşın uslanıldı mı, ya da doğayı talan etmenin yanlışlığı anlaşıldı mı; sanmıyorum!

Kovid 19 için “bilim insanlarının” dudaklarından çıkacak her sözü değerlendiren “iktidarın”, İngiliz The Guardian Gazetesi’nin “İstanbul’un suyu 45 günde bitebilir” kaygısını o denli önemsediğini de görmüyorum!

Yaşanan kuraklık/ yaşanacak olan iklim değişikliği varsıl/ yoksul tanımayacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar