Samed Canbahşiyev

Samed Canbahşiyev

KELBECER ŞEHRİ TEK KURŞUN ATMADAN KURTARILDI

Bugün; yani 25 Kasım'da Azerbaycan ordusu tarihi Kelbecer topraklarına girdi.

Azerbaycan ve Rusya Cumhurbaşkanları ve Ermenistan Başbakanı tarafından 9 Kasım'da imzalanan belgeye göre, Kelbecer bölgesi, Ağdam gibi, Ermeni işgalciler tarafından herhangi bir silahlı çatışma olmadan alındı ve Azerbaycan’a iade edildi.

Ermenistan ordusu 2 Nisan 1993'te Kelbecer bölgesini işgal etti. İşgal sonucunda 53.340 kişi evlerinden sürüldü, 55 asker, 511 sivil öldürüldü, 321 kişi yakalandı ve/veya kayboldu, binlerce kişi yaralandı.

Şu anda, 71 binden fazla Kelbecer sakinleri, yerinden edilmiş kişiler olarak Azerbaycan'ın diğer yerleşim yerlerinde yaşıyor.

Ermenistan'ın Kelbecer’i işgalinden sonra, BM Güvenlik Konseyi 822 sayılı kararı kabul etti. Karar, tüm işgal güçlerinin Kelbecer ve Azerbaycan'a ait olan diğer işgal altındaki bölgelerden derhal geri çekilmesini talep ediyordu.

Ermenistan bu kararın şartlarını yerine getirmedi. Ancak şanlı Azerbaycan ordusu ve onun yüce Komutanı Muzaffer İlham Aliyev, Ermeni ordusuna bu kararının şartlarını dikte etti ve onları kadim Azerbaycan toprakları olan Kelbecer'den çıkardı. Hem de, tek bir mermi atmadan.

Üçlü anlaşmaya göre, Ermenistan ordusu ve daha sonra buraya yerleşen Ermeni halkı 15 Kasım'a kadar Kelbecer'i Azerbaycan'a teslim etmek zorunda kaldılar.

Azerbaycan'la 44 günlük savaşta acınacak bir duruma düşen Ermenistan ordu ve ekonomi olarak ne kadar güçsüz olduğunu sergiledi. Mağlub kalan ordunun araç sıkıntısı ve disiplinsizliği görevleri yerine getirmesini engelledi.

Sonuç olarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşen Ermenistan yönetimi, Azerbaycan'dan bu süreç için ek 10 gün daha, ek süre talep etti. Bölgenin coğrafyası ve daha sonra buraya göç eden çok sayıda Ermeni nüfusu göz önüne alındığında, insan değerlerine daima saygılı olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı, bu süreyi 25 Kasım'a kadar uzattı.

1993 yılında Kelbecer'ı işgal eden Ermenistan ordusu, yerel halka bölgeyi terk etmeleri için sadece 10 saat vermişti. Bu nedenle, evlerinden acele ile çıkmak durumunda kalan Azeriler, kıyafetlerini dahi yanlarında alamadılar; karlı dağlarda soğuk ve donlar olduğu için dondular; bazıları ise ömür boyu sakat kaldı.

Ancak Kelbecer'da yaşayan Ermeniler ve silahlı gruplar Azerbaycan tarafının bu hümanist adımını kendi yöntemleriyle istismar ettiler. Tüm eşyalarını topladıktan ve arabalarına yüklendikten sonra, evleri ve çevredeki ormanları ateşe verdiler. Vandalizm; doğaya karşı terör eylemleri gerçekleştirdiler.

Askeri birliklerin asker kışlası havaya uçuruldu. Yüzlerce evcil hayvan kesildi ve meydanda yol kenarına atıldı. İlginçtir ki, bu vandalizm eylemlerini Ermenilerin kendileri soğuk kanlı izlediler ve hatta filme çektiler. 1977'de yürürlüğe giren uluslararası bir kurala göre, bu davranış “yanmış toprak” adı verilen bir savaş suçu olarak kabul edilir ve bunu yapan kişi cezai olarak sorumludur.

Ermenilerin bu adımına en fazla destek veren de, Kelbecer'de çalışan Hudaveng (Dadivank) kilisenin rahibi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu arada, bu kilisenin Kafkas Albanya bölgesinde yaşayan Hristiyan Türklere ait kadim bir tapınak olduğunu eklemek gerekir. Ancak Ermeniler bu eski mimari modeli temsil eden kiliseyi de kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki, bugün Kafkasya’da Ermeni mimarisinin örneği olarak gösterilebilecek sadece birkaç kilise var. Onlar da, 1828'den sonra, yani Ermenilerin Kafkasya'ya göçünden sonra inşa edilen kiliselerdir.

Ermeniler Kafkas Albanya bölgesinde bulunan Hristiyan Türklere ait antik tapınakları ve manastırları da sahiplenmekte tereddüt etmediler. Bu kiliseler 30 yıllık işgal döneminde, “kozmetik” değişiklikler yaparak "ermenileştiridiler".

Mimari, sadece bir kilise değil, anıtsal binalar, saraylar ve tarihi anıtlardır. 12. yüzyılda Orta Doğu , Asya ve Anadolu'da bilinen Nahçıvan mimarlık okulunun örnekleri; hamamlar, camiler, köprüler, Han sarayları, sultan sarayları bugün de korunuyor ve insanları şaşırtıyor.

Davut oğlu Mesut (x-12. yüzyıl), Acemi Nahçıvani (Nahçıvan'daki Mömüna hatun ve Yusuf Küseyroğlu mezarları), Mimar Sinan (Süleymaniye ve Selimiye camileri, Drina Köprüsü, vb.), Muhammed İsa Efendi (Hindistan’daki Taj Mahal) gibi Türk mimarların isimleri ve eserleri dünyanın incileri arasındadır. Ermenilerin Kafkasya'da 19. yüzyıldan sonra inşa edilen kiliseler dışında hiçbir mimari örneği yoktur. Ve bu gerçek de, bu halkın Kafkasya bölgesinin kadim halklarından olmadığını bir kez daha kanıtlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar