Bora Özizmirli

Bora Özizmirli

YEREL BASINI MİLLİ KİMLİĞİNDEN KOPARMAK DEMEK...

YEREL BASINI MİLLİ KİMLİĞİNDEN KOPARMAK DEMEK, TÜRKİYE'Yİ YABANCI GÜÇLERE TESLİM ETMEK DEMEKTİR

Geçtiğimiz aylarda ABD düşünce kuruluşu CAP'ın "Türkiye'de değişen medya manzaraları" başlıklı raporu yayınlanmış ve biz de bu rapora sütünlarımızda yer vermiştik. 

Rand raporunun devamı niteliğindeki bu raporda, Türkiye'deki sosyal medyanın ve yerel basının siyasetteki etkisinden bahsediliyordu.

Bu rapora göre Türkiye'nin milli güvenliğini haber yapan yerel basın mensuplarının yalnızlaştırılması, milli konuların haber yapılmaması, yapanların da baskıya maruz bırakılması öğütleniyordu.

Tüm bunlarla birlikte milli şahsiyet ve siyasetçilerin itibarının zedelenmek istenmesi de hiç de çok zor değildi. (Siyasetteki itibar suikastları bu yazımızın konumuz  değil. Bu konuyu ayrı bir yazımızda ayrıca değerlendireceğiz. Yalnız son dönemde Cumhurbaşkanı'nın çevresindeki siyasetçilerin özellikle hedef yapılması ayrıca dikkat çekicidir.) 

Millilikten kopuk yayın çizgisinin AK Parti'den kopmaları kolaylaştırılacağı öğütlendiği gibi, yerel basının hibelerle desteklenmesi, yerel muhabirlerle bağlantı kurulması da vurgulanıyordu.

Bu rapordaki amaç, Türkiye'deki sosyal medya ve yerel basının kuşatılmasının tavsiye edilmesidir. 

Aslında raporun yayınlanmasından aylar sonra, tam da bu sürecin içerisinde olduğumuzu görüyoruz. Öncelikle, sosyal medyada "yerli hesapların" kapatılması söz konusudur. 

Son zamanlarda Türkiye'yi savunan demeçlerin, videoların ve hesapların sansürlendiğine şahit oluyoruz. Bu iş gerçek anlamda çok tehlikeli bir boyuta vardı, çünkü bir çok hesap teker teker sessizce kapatılma ile karşılaştı. 

Şu anda, ünlü isimlerin sosyal medyadaki hesapları kapatılmadı. Fakat ileri zamanlarda ünlü ve tanınmış kişilerin hesaplarının kapatılmasının gündeme gelmesi şaşırtıcı olmaz. Böyle bir şey olursa en tehlikeli durum olur çünkü, Türkiye'yi savunan "yerli hesapların" halkla bağlantısı kopmuş olur.

Bu durum göstermiştir ki ,Türkiye'de etkili bir yerli sosyal medya ağına ihtiyaç vardır. Başta Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde savaş koşulları ile karşı karşıya kaldığımız ve resmen İkinci Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bu günlerde haberleşmemiz yabancı kontrolünde olmamalıdır. 

Diğer bir konu ise, Türkiye’de yerel basın.Türkiye’de yerel basın açıkça milli kimliğinden koparılmak istenmektedir. Yerel basını milli kimliğinden koparmak demek, Türkiye'yi yabancı güçlere teslim etmekle eşdeğerdir.

Bazı şehirlerimizde medyada adeta milli konulara yasaklar konulmaktadır. Bazı belediyelerden ve kurumlardan yerel basına oluk oluk paralar akıtılırken, Türkiye'nin milli güvenliği ile ilgili tek bir haber yapılmamaktadır. Örneğin bir şehrimiz varki;  Doğu Akdeniz, Diyarbakır anneleri, Mehmetçiğimizin başarıları, ordumuzdaki yerlileşme gibi, haberleri asla rastlayamıyoruz. Bu tarz milli konuları yapan basın mensuplarının ise baskıyla karşılaştıklarını görüyoruz.

Bazı belediyelerinde finanse ettiği yayın kuruluşlarında bırakalım milli konuları, tek bir tane Cumhurbaşkanı demecine yer verilmemektedir. Burda söz konusu olan, muhalefete ait belediyeler değildir. Haberlerde belediye başkanlarının, ölüm ve intihar haberlerinden geçilmiyor.

Ülkemiz çok kritik bir süreçte iken milli konulara yasaklar konulması, milli konulara yer verilmemesi çok yazıktır, çok üzüntü vericidir. Üstelik milli konulara değinen basın mensuplarıyla dalga geçilmektedir.

Türkiye'nin milli güvenliği ile ilgili haber yapan basın mensuplarına çok büyük baskılar ve dışlanmalar söz konudur. Bazı şehirlerde yaşayan vatanperver basın mensuplarının tırnak kadar değerleri yoktur. Türkiye’yi düşünen basın mensuplarının resmen kafası ezilmektedir.  Ben bu yazıyı hazırlarken kahroluyorum. Oysa, bu tarz uygulamalar ancak 15 Temmuz öncesi olabilirdi. Gerçekten üzüntü vericidir.

Basın "tarafsız" olarak bilinse de aslında, Türk gazetecisi ve Türk basını ülkesinin çıkarlarını savunmayı ve mağdurların sesi olmayı temel görev edinmiştir. Türk gazetecisinin temel görevi budur. Dolayısıyla tarafsız basında yoktur. Elbette farklı görüşler olacak, ama ortak nokta Türkiye’nin çıkarları olacaktır. Bir çok badireler atlatmış bir kardeşiniz olarak, benim görevim ülkemi savunmaktır. Sonu ölüm bile olsa, bu çizgimden asla vazgeçemeyeceğim.

Hatırlanması gereken, milli mücadelemizi Mehmetçiğimizin cephede çarpışması yanında, çok iyi basın ve propaganda çalışması ile de kazandığımızdır. Atalarımız Kurtuluş Savaşı’nda çok iyi basın ve propaganda çalışması yürüttü. Böyle bir çalışma atalarımızdan bize miras kaldı.

Ülkemiz tekrar savaş vermektedir. Türkiye bugün tekrar Kurtuluş Savaşı öncesini yaşamaktadır. 6 cephede savaştığımız gibi PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin tepesine binilmektedir. Mehmetçik canı pahasına ülkesi için çarpışırken, Türkiye’nin çıkarlarını savunmak biz basın mensuplarının temel görevidir. Türkiye'yi savunmak sadece Ankara'dan başlamaz. Hatta, daha çok yerellerden ve yerel yönetimlerden başlar.

Anadolu'nun ücra köşelerinde milli konulara duyarlı gazetecilere baskılar kuramazsınız! Milli konuları haber yapan basın mensuplarını yok sayamazsınız! Bizlerin canını okumaya çalışamazsınız! Böyle bir hatayı 10 yıl önce yapabilirdiniz. Eğer böyle bir hatayı şuan yaparsanız, tarih sizleri affetmez! Emin olun affetmeyecektir!

İşte bu nedenlerle siyasilerimizden, belediye ve kurum başkanlarımızdan Türkiye’nin güvenliğini düşünen basın mensuplarına daha çok anlayışlı olmalarını istiyoruz.

Yoksa, zaten bizler Türkiye’nin Tam Bağımsızlığı için yardan da serden de vazgeçmiş durumdayız.

Sağlıcakla kalınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar