Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

TÜRKİYE'NİN BÜYÜK İLERİ ATILIMI

Çin Komünist Partisi 1958'de ülkenin kaderini belirleyecek bir kampanya başlattı. Bu kampanyaya 大跃进, yani; Büyük İleri Atılım adını verdiler.

1 Ekim 1949'da emperyalizmi ülke topraklarından temizleyen Çin, yaklaşık 10 yıl sonra, batı emperyalizminin Çin üzerindeki sürekli baskısından kurtulmak ve Sovyet kalkınma modeli dışında bir kalkınma stratejisi bulma arayışı içerisinde yaşadığı bir deneyim olan "Büyük İleri Atılım"ın bir benzerinin eşiğinde de Türkiye bulunuyor.

Çin Sovyet dayatmalarının dışına çıkabilmek, kendi yolunu kendisi çizmek istiyordu. Türkiye de bugün, Batı ile ilişkilerine ciddi bir mesafe koymak ve kendi kaderine hakim olmak istiyor. 

Çin 1959'da Sovyetler Birliği'nin kalıplaşmış ekonomik sistemini uygulamak yerine, kendi ülkesinin özgün koşullarından, kendi ekonomik modelini yaratmak istiyordu. Türkiye de, bugün 1945 yılında hapsolduğu "serbest piyasa" kapitalizminin dışına çıkmak istiyor. Çıkmadığında, emperyalizmin sömürü zincirindeki halka olmaktan kurtulamayacağını da biliyor.

Peki, nasıl olacak? Türkiye'nin şansı var mı?

Dünya bugün ciddi bir kamplaşma yaşıyor. Pek çok açıdan birinci ve ikinci dünya savaşları öncesi duruma benzeyen günümüz koşullarının en önemli farkı ise, her iki dünya savaşına yol açan "gürbüz" emperyalist Almanya yerine, saldırganlığın kaynağının bugün, geri çekilmekte olan ve ekonomik olarak çöküşe giden ABD olması.

Bu durum Türkiye'ye oldukça avantajlı bir konum kazandırıyor. Türkiye'nin 1945 yılında mahkum olduğu statükodan kurtulması, siyasi ve ekonomik kaderini kendi başına çizebilmesi için önümüzdeki yıllar altın kıymetinde yıllar olacak.

Türkiye siyasi ve ekonomik bağımsızlığı üzerinde Batı emperyalizmine karşı hak sahibi olabilmek için, küresel kamplaşmanın her iki tarafı ile, ama özellikle de rakip tarafı ile ciddi işbirlikleri oluşturmalıdır. Bu hem rekabetin avantaja dönüşmesi, hem de siyasi iradenin pekişmesi için gereklidir.

Türkiye'nin Suriye konusunda kendi yolunu çizmeye kalkıştığında önüne konulan "Hendek Savaşları"nı, ülke içinde bir biri ardına patlayan bombaları ve katliamları kimse unutamaz ve unutmamalıdır.

ABD'nin karşı blokunda yer alan Rusya, İran ve Çin Türkiye'nin bu aşamada "doğal müttefikleridir."

Rusya ve İran konusunda yüksek perdeden pek itiraz duyulmasa da, Uygur sorunu nedeniyle, geliştirmek zorunda olduğumuz Çin ilişkileri sekteye uğrayabiliyor. 

Bazı Uygur siyasileri ne yazık ki, bilerek veya bilmeyerek Türkiye'nin kendi yolunu çizmesini engellemeye çalışan ABD'ye hizmet ediyorlar. Türkiye'nin siyasi ve ekonomik bağımsızlaşmasının herkesten önce Uygur Türklerine fayda sağlayacağını göremiyorlar veya görmek istemiyorlar.

ABD ile arasına kalın mesafe koymayan her siyasi, ekonomik, kültürel talep haklı ve makul olsa dahi, haksız duruma düşer. Bu durumu çok iyi idrak etmemiz gerekir.

Uygur Türkleri arasında da ABD'nin piyonu olmamak, olanları dışlamak yönünde ciddi bir irade oluştuğunu ve giderek güçlendiğini görüyorum.

Bu bağlamda, birkaç yıl içerisinde Türkiye'nin başarısının dünya konjonktörüne ciddi umut aşılayacağına da yürekten inanıyorum.

Türkiye kendi büyük ileri atılımına hazırlanıyor. Türkiye taviz vermiyor. Vermez. Veremez.

Daha doğrusu, şöyle ifade edelim: Türkiye'nin ekonomik ve siyasi bağımsızlığı yolu açılmıştır. Bu yoldan dönülmesi mümkün değildir. 

Dolayısıyla, Türkiye'yi yeniden Atlantik hiyerarşisinde kapı bekçisine dönüştürme planları hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Hangi çıkar veya şantajla olursa olsun, Atlantikçi barbarlara taviz vermeye gönüllü hiçbir siyasetçi de ülkemizde, siyasi iradede söz sahibi olamayacak.

Bugün birlik olmak ve kenetlenmek günüdür. 

Emperyalizme karşı zafer kazanmanın yolu budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar