İsmail Aydoğmuş

İsmail Aydoğmuş

TUĞUT’LU GÜRSEL’E YEĞENİ SADIK KOCA’NIN AĞITI

Divriği’mizin güney doğusunda bulunan Samancı Deresi’nin doğu tarafında yer alan Tuğut (Çiğdemli) Köyü UNESCO kayıtlarına geçen 600 yıllık tarihi evleri, çeşme ve köprüsüyle meşhur, İstanbul’a ilk gurbetçi göçünü vermiş köylerden biridir.

Bu köyde yaşayan hayvancılık ve rençperlik yapan Caferağagil sülalesinin İbrahim ve (Elif) Bozbel’li Nergis Ana’nın Ümügülsüm adlı bir kızı, üç de erkek evladı olmuştu. Bunlar, Musa, Kamil ve Mustafa’ydı.

Mustafa nüfustaki adıydı. Köyde Gürsel diye bilinir çağırılırdı. Gürsel Dilli köyü’den Filiz ile evlenmiş, Ergün isminde bir oğlu Alev ve Yeliz isminde 2 kızı olmuştu. Ergün o dönemler Antalya bir cam fabrikasında ustabaşı olarak çalışmaktaydı.

01/03/1962 tarihinde doğan, beyin ameliyatı sonrası Hakka yürüyen kardeşi (Gürsel) Mustafa Koca’nın ağabeyi Kamil KOCA, kardeşinin Hakka yürümesi konusunda bize şunları anlattı.

“31 Mayıs 2017 günü Kardeşim Gürsel'in köyün sığırını yayma nöbet günüydü. Sığırı yaylım merası olan Gazili Deresi bölgesine doğru götürmüştü.

O gün hava biraz soğuk ve yağmurluydu. Bir anda yorgunluktan dolayı derin bir uyku bastırır. Uyandığında kendini biraz rahatsız ve kötü hisseder. O gün vakit akşam gün batımı olur sığır köye döner.

Gürsel (Mustafa) eve gelir eşi Filiz’e, “Rahatsızım kendimi iyi hissetmiyorum, başım ağrıyor” der. Ağrı kesici ilaç alır ama ne fayda kâr etmez. Hastaneye gitmek için sabahı bekler.

01 Haziran günü Sabah köy minibüsü ile Divriği’ye hastaneye ulaşır. Oradaki ilgili doktorlar Sivas'a gitmesini orada tedavi olmasını belirtirler.

Lakin vakit geç olmuştur o saatlerde Sivas’a ne bir otobüs, ne minibüs, nede tren o gün için hiç seyahat aracı kalmamıştır.

Yarını beklemekten başka çaresi kalmadığından tekrardan geldiği minibüsle (Tuğut'a) köye geri döner.”

“2 Haziran günü birlikte Sivas’a gitmek üzere yola çıktık önce Divriği’ye oradan da Sivas’a Numune Hastanesi‘ne ulaştık.

Orada gerekli muayene film tetikler vs. yapıldıktan sonra yüz felci geçirdiğini ve tedavisinin Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi’nde devam edilmesi gerektiğini söylediler ve sevk işlemini başlatırlar.

Bu arada Antalya da çalışmakta olan çocukların en büyüğü yeğenim Ergün haberi almış ve yola çıkmış. Gürsel (Mustafa), “Abi sen köye dön” dedi. “Orada hayvanlar mal, davar var. Perişanlık olmasın deyince ben geri döndüm.”

Sivas ta yaklaşık 15 gün tedavi gördükten sonra durumu kötüye gidice daha büyük bir hastanede tedavi olması uygun görüldü. O hastane Ankara Gazi Hastanesi’ydi. Kamil KOCA’nın Ankara da oturan oğlu merhum Gürsel’in yeğeni Dost SADIK (Sadik KOCA) ise olayı şöyle naklediyor.

“Direkt hastaneye yatırılacak düşüncesiyle bende karşılamaya gittim. Tedavi görmesi, hastaneye yatması için yarını bekledik.

Ve tedavi başladı Bir kaç gün sonra beyinden operasyon geçirdi. Durumu iyiye gidiyordu taburcu oldu. Tekrardan rahatsızlandı.

Hastaneye kaldırıldı bir süre yoğun bakımda yattıktan sonra 30 Temmuz 2017 günü saat 15:00 - 16:00 sıralarında Hakk’a yürüdü.

Ölüm haberinden henüz sadece Ankara’da olan bizlerin yani 5 - 6 kuzenin ve de bir kaç yakın akrabanın ilk haberi oldu. O dakikalarda telefonum çaldı baktım ki babam Buruk bir sesle “Efendim baba” dedim! Lakin babamın hiç bir şeyden haberi yoktu.

“Oğlum biz yoldayız. Ben (Eşi Filiz)yengen ve (Mehmet) enişten amcanı görmeye geliyoruz şu anda Sivas’a varmak üzereyiz” dedi; Ve ben dondum kaldım söyleyecek kelime bulamadım

Ne diyebilirdim ki!..

Sanki babama ayan olmuştu. Telefonu kapattıktan sonra hemen akrabalarımızdan bir büyüğümüzü arayarak durumu babamlara söylemesini istedim.

Ve Sivas’a acı haber ulaşmıştı her yer feryat figandı”. Gece yola çıktık 31 Temmuz günü sabah saatlerinde (Tuğut’a) köye vardık gözyaşları sel olmuştu, ağıtlar o kadar acıklıydı ki ağlamamak mümkün değil.

Mezarlığa gitmek üzere cenazeyi otobüsten alıp başka bir araca yerleştirdik. Ne yazık ki o araç ne hikmetse bir türlü yerinden hareket edemedi. Tekrar oradan başka bir araca naklettik 4-5 kişi tabutun yanına bindikten sonra mezarlığa doğru yola çıktık.

Kızıloyuk Mevkii’ne vardığımızda araçta olan Muharrem KILIÇ hüzünlü ve ağlamaklı bir şekilde “Şöför” diyerek seslendi Şöför “Efendim” diyerek cevap verdi “Biliyor musun sen şu anda Gürsel'i değil köyü götürüyorsun mezarlığa” dedi. Bu mana dolu söz beni daha da içlendirmeye yetmişti.”

Ankara’dan, İstanbul’dan, Divriği’den, Samancı Deresi’nden çevre köylerden ve Tuğut’tan gelen akrabaları, sevenleri Gürel’i Tuğut’un Köyünün karşısındaki mezarlığa sırlarlar.

Ruhu Şad olsun.

Sadık KOCA, Gürsel Amcası için şöyle diyor; “Köyde doğup büyüdük gözümüzü onunla açtık diyebilirim. Tarlaya bağa bostana davara birlikte gider, neredeyse birçok işi beraber yapardık.

“Amca” değil “Abi” derdik. Adının “Gürsel” değil, “Mustafa” olduğunu ta 11-12 yaşlarında öğrendim. İlkokul Karnemi dahi bana Karahan da davar yayarken getirmişti. Biz Tuğutular genellikle amcalarımıza, sevdiğimiz insanlara “Dedo” deriz. Oda benim “Dedom”du.”

Şair Sadik Koca Tuğut yöresinde, Samancı Deresi’nde, Divriği’de “GÜRSEL” lakabıyla tanınan dünya iyisi (Mustafa) Amcası için bir ağıt yazar gelin ağıta kulak verelim.

DEDO

Bize abi kardeş oldun

Her şeyi öğrettin Dedo

Yaren oldun, yoldaş oldun

Ömre ömür kattın Dedo

 

Çiçek oldun balımıza

Meyve oldun dalımıza

Ortak oldun halımıza

Yandın bize tüttün Dedo

 

Nereye baksam hayalin

Sanki ellerimde elin

Umut doluydu gözlerin

Neler hayal ettin Dedo

 

Tabip bulamadı çare

Günden güne azdı yara

Bu diyardan o diyara

Zamansız göç ettin Dedo

 

Sevgiyi özüne kattın

Meşk kazanında kaynattın

Yolumuzu aydınlattın

Bize ışık tuttun Dedo

 

Toplandık verdik el ele

Yol eyledik gide gele

Ne bu telaş ne acele

Bir an çekip gittin Dedo

 

Dost SADIK yaramız derin

Vardı dilek emellerin

Sultanıydın gönüllerin

Sen bize hayattın Dedo

Dost SADIK (Sadık KOCA)

Kaynak Kişi: Dost SADIK (Sadık KOCA) 27.12.1981 yılında

Sivas Divriği Tuğut (Çiğdemli) Köyü’nde dünyaya geldi. Caferağagil olarak tanınan Kamil ve Sırma çiftinin oğludur. İlkokulu köyde okudu. Okulu zorluklarla bitirdikten sonra maddi imkânsızlıklar yüzünden öğrenimine devam edemeyip çobanlık yapmaya başladı.

İlkokul yıllarında şiire ilgi duydu. Türkülere olan ilgisinden dolayı bazı ozanlardan ilham alarak şiirler yazmaya başladı. İlk şiirini 15 yaşında yazdı. Şiirlerinde mahlas olarak Dost Sadık ismini kullandı. Kütahya ve Giresun da askerlik görevini Jandarma  olarak gerçekleştirdi. Askerlik dönüşü Ankara ya göçen Sadık Koca bir şirkette satış danışmanı ve yönetici yardımcılığı yapmaktadır. 2009 yılında Emine KOCA ile evlendi. Bir çocuk babasıdır Ayaz Ege adında bir oğlu vardır.

200’e yakın şiiri bulunmamakta ve yerecek kadar saz çalmaktadır. Şiirlerini kitaplaştırmayı düşünmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar