BU ÜLKENİN İNSANINI ÖNEMSEMEDEN OLMUYOR...

Eğri oturup doğru konuşmak gerek; suyunu iyi kullanmadan, toprağını gerektiği gibi işlemeden, çevreyi/ doğayı korumadan, bu ülkenin insanını önemsemeden “ekonomik” kurtuluş olanaksız!

Hep masa başlarında iki dudak arasından çıkacak sözcüğe bakarak; çalışmadan/ yorulmadan/ emek vermeden ne büyüme sağlanabilir, ne de ülkenin insanları mutlu olabilir/ doyabilir!

Covid 19 süreci “bu” gerçeği göstermiş olmalıydı!

Otomobilsiz, cep telefonsuz, akaryakıtsız, baz istasyonsuz, dolarsız, mermisiz oluyor da; beslenmeden olmuyor, buğdaysız/ bitkisiz/ etsiz/ sütsüz/ susuz/ doğasız olmuyor!

Toprak verimliliği bakımından besin varsılı olmamız gerekirken, birçok ürünü dışarıdan almayı ya sevinçle karşılıyoruz, ya umarsızlığa boyun eğmeyi yeğliyoruz!

Yaşadığım Adana’nın toprağını biliyorum, her mevsim doğurganlığa hazır olduğunu biliyorum, işleyecek insan gücünü biliyorum, bölgeyi erince eriştirebileceğini biliyorum…

Olmuyor! Toprağı olsa suyu bulamıyor, suyu bulsa tarımsal ilacı/ gübreyi alamıyor, bunları bulsa hasat döneminde ürününü değerinde verecek yer bulamıyor!

***

Ünlü bir halk türkümüz var;

Bakkal amca bakkal amca (Ne var)/ Yağıyi var mı (Var var)/ Uniyi var mı (Var var)/ Şekeri var mı (Var var)/ Ne duruyorsun (Ne yapayım)/ Helva yapsana helva yapsana

Sonunu “ekip biçsene/ ekip biçsene” diye bitirerek uyarlamak olası…

Toprağın var mı; var var/ suyun var mı; var var/ çiftçin var mı; var var/ ekip biçsene/ ekip biçsene…

Yazın sarı sıcağında, kışın zemheri soğuğunda, gecenin uyku saatinde toprağı işlemeye istekli öyle üreticilerimiz var ki; önlerine çalı-çırpı çıkmasa, dikenler serpilmese, cam kırıkları dökülmese her tür özveriyi verecekler de…

Önlerinden çalı-çırpı, dikenler, cam kırıkları uzak tutulmuş olsa; olmuyor!

***

Üreticinin önündeki engeller bir kalksa…

Toprağını zamanda işleyebilse, tohumunu atabilse, suyu kullanabilse, bakımını yapacak gereçlere ulaşmak zor olmasa, haşatını zamanında yapabilse, üründe emeğinin karşılığını alabilse, önceden planladığı gereksinmelerini alabilse…

Yeni yıl için her şeyi gözden geçirmeye, mutlu olmaya, çevresini mutlu etmeye o denli hazır ki…

Yüzbin nüfuslu Kozan’da elin parmaklarını aşan banka sayısının olması, “pazarlama” teknikleriyle üreticiyi hazır olmadıkları bir yaşamın içine sürüklemeleri, ödeme zorluğu yaşayacakları biline bilen kredi limitleri altında ezmeleri, tutu aldıkları topraklarını yok bedelle ele geçirdikleri, iş araçlarını/ büyükbaş hayvanlarını ele geçirdikleri de unutulmamalı…

Üreticinin toprağını elinden alacak bir sistemi yaygınlaştırırsanız, işleyecek makinelere el koydurursanız, toprağını işletmezseniz, suyunu kullandırmazsanız, bakımını yaptırtmazsanız…

Bugünkü yaşananlar ortaya çıkar; buğdayı, mercimeği, ayçiçeğini, fasulyesini, hayvanları beslemek için samanı bile dışarıdan almak zorunda kalırsınız,

Yetmedi üreten katmanda büyük bir boşluk oluşturursunuz,

Yetmedi mutsuzluğu/ doyumsuzluğu artırırsınız…

***

Kimsenin penceresini kapatmak gibi bir düşüncem yok!

Ancak “hangi” pencereden bakarsak- bakalım “doğru” konuşmak zorundayız!

Verimli topraklarla donanmış ülkemiz, insanlarına bir armağan olduğu, bunun iyi kullanması durumunda açlığı da/ yoksulluğu da/ doyumsuzluğu da ortadan kaldıracağı bilinmeli.

Covid 19 sürecini anımsayalım yeniden…

Kimseye “evinizin önünde araç filonuz olması gerek” denmiyor!

Kimseye “tüm teknolojik araçları elinde bulunduracaksın” denmiyor!

Kimseye “bankadaki hesabın ne kadar” denmiyor…

“Doğal beslenmeyle bağışlıklık sisteminizi artırın” deniyor!

Dünyanın en vardıl isimleri arasında bulunan Bill Gates’ın, “iklim değişikliğine” verdiği önem topraktan/ doğadan/ sudan/ doğal besinden başka bir şey değil; bu hızla gitmesi durumunda, “dünya kendinin olsa” varsıllığı bir işe yaramayacak, çünkü beslenemeyecek/ çünkü doyamayacak!

***

“İktidarın” dedikleri doğruysa; ülkenin son yirmi yılda sorunlarının birçoğu çözüldü, şimdi daha varsılız, daha çok şeyler elimizin altında, dünya ülkelerini sesimizle dize getiriyoruz, yoksulluğu kaldırdık, işleri kapansa da daha çoğu açılıyor, emekçi evine ekmeği kolaylıkla götürüyor, üreticimize/ emekçimize gereken destek yapılıyor, çalışana/ emekliye yeternce aylık veriliyor, halk ekmekte/ elmada/ yirmi kişilik iş için ikinbin kişinin bir araya geldikleri kuyruklar yalan!

Şaka mı ediyorsun insanaşkına, yaşananları görmekten uzak mısınız, sokağın/ pazarın/ çarşı esnafının yaşadıklarını duymuyor musunuz gerçekten?

Toprak işleyeninin çektiği acıyı, üretimden her geçen gün biraz daha uzaklaştığını, ne yazık ki “bugün” mutfağın yangınının büyümesinde etken olan ayçiçekte yaşananları da mı görmüyorsunuz?

Eğri oturup doğru konuşalım; suyu iyi kullanmadan, toprağı gerektiği gibi işlemeden, çevreyi/ doğayı korumadan, bu ülkenin insanını önemsemeden “ekonomik” kurtuluş yok; bilelim!

Önceki ve Sonraki Yazılar