Z KUŞAĞI SUBAYLARI

Z KUŞAĞI SUBAYLARI HANGİ ZİHNİYETLE ve NASIL YETİŞTİRİLMELİDİR?

Konvansiyonel silahların kullandığı kitle ordularının muharebe teknikleri bellidir ve bu teknikleri uygulayacak personeli yetiştirmek de kolayadır. Savaşlar yüzyıllardır; taarruz, savunma ve geri çekilme sacayağının üzerine oturtulmuştur ve genel de kitle orduları savaşlarıdır. Mesela “intikal” etmeyi bilmeyen subay yok gibidir. Subayların beynine üç temel muharebe tekniği daha Harp Okulu sıralarında öğrenciyken kazınır. Dolayısıyla düzenli ordunun bir parçası olarak yetiştirilen subayların zihniyeti; vazife ve görevlerini yerine getirirken uyması gereken kuralları yazılı kontrol listesi haline getirerek yapacağı muharebenin planlamasını yapar. Her subay ve özelikle taburdan ordu seviyesine kadar her birlik komutanı bir harekâtın kararını vermeden önce ayrıntılı bir ön hazırlığa girer. Bu ön hazırlığı yapmak üzere birliğin seviyesine ve büyüklüğüne göre yeteri kadar personelle donatılmış, belli tecrübe ve bilgi birikimine sahip karargâhını kullanır. Bizim ve Batı Ordularının karargâhlarında personel, ikmal, harekât ve istihbarat birimleri vardır. Bu birimler kendilerine ait konularda araştırma yaparlar. Komutanlar karargâhları sayesinde hem kendi birliği, hem de düşman hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri elde eder, analizler yapılar ve sonuçta bir karara varır. Verdiği karar doğrultusunda alt birlikleri hazırlanır ve emredilen saatte harekete geçer.

Bu bilgiler, klasik ordu zihniyetinde yetiştirilen subayların tipik bilgisidir. Klasik ordu zihniyetli subayların ileri teknoloji kullanan ve profesyonelliği artan ordularda görev yapmaları artık gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Çünkü eski nesil ordularda klasik subaylara yazılı veya sözlü emir veren biri vardır. Yapacağı vazifenin türü ve ulaşacağı hedefler, bellidir. Ya yok etmek veya ele geçirmek üzere taarruz edecektir veya gerekli taarruzî şartlar oluşana kadar savunma mevzilerini elde tutacak veya imhadan kurtulmak için geri çekilecektir. Böyle görevlerin emirlerini vermek de, emirleri yerine getirmek de, personelin motivasyonunu sağlamak da kolaydır. Ölmeden öldüreceksin veya ölmedikçe mevziini terk etmeyeceksin. Böyle muharebelerde düşman hep karşındadır. Düşmanını tanır ve bilirsin. Savaş gücünü kullanmada ve nasıl hareket edeceğin konusunda kalıplaşmış teknikler ve fikirler vardır.

Ama günümüz şartlarında muharebeler böyle değildir. Artık cephe muharebeleri bitmiştir. Cephe hattına taarruz veya cephe hattını savunma doktrinleri anlamsızlaşmaya başlamıştır. Artık cephede düşman ordular yoktur. Düşman da sen de her yerdesindir. Cephe hattı ülke topraklarındır. Bu konuda Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesinde verdiği emir anlatmak istediğimiz konuyu çok güzel açıklamaktadır.

Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz."

Düşman önden, arkadan, yandan, denizden, havadan kısaca her yerden ve her mesafeden taarruz edebilir veya sen de düşmanına aynı şekilde saldırabilirsin. Bu durum klasik subay zihniyetinin de iflası anlamına gelir. O halde durum ve şartları karşılayacak yeni bir zihniyete ve yeni nesil subaylara ihtiyaç vardır. Bizde modaya uyarak bu yeni nesil subaylara Z Kuşağı Subaylar diyelim. Z Kuşağı subayalar, klasik subaylarda bulunması gereken askerce vasıflarının yanına diplomatik özellikleri, çağımızın olmazsa olmazı teknik ve ileri teknolojik harp silah araç ve gereçlerini ve yeni harp sahasını kullanabilecek bilgiye ve zekâya sahip olmak zorundadır. Z Kuşağı Subaylar, Z kuşağı bir zihniyetle yetiştirilmelidir. Disiplinli, özgür ruhlu, aşırı insiyatif kullanma kapasitesi yüksek ve ülke içinde apolitik olmayı bilen, siyasetçilerle iç içe ama siyasetçilere mesafeli vazifeler yapmayı bilmelidir. Hükümetlerin yani siyasilerin askerlikle ilgili konularda doğru kararlar vermeleri içinde alacakları kararın askeri açıdan faya ve mahsurlarını cesaretle ve vatanperverlikle izah edecek kadar da açık sözlü olmalıdır

Subay deyince aklınıza sadece tek tip iş yapabilen insan tipi de gelmesin. Subaylık, artık kurumsalında kurumsalı sistemleri idare eden, ancak gerek duyduğu anda bir anda kurumsallıktan çıkıp bireysel becerilerini öne çıkarabilecek insan tipi aklınıza gelmelidir. Çünkü günümüz ileri teknoloji dünyasında devletlerin hudutlarını koruması ve ayakta kalabilmesi için hem ileri teknolojik harp silah ve araçlarına, hem de ülke ihtiyaçların neler olduğunun idrakinde olan ve onları kullanabilen Z Kuşağı Subaylara acilen ihtiyaç vardır. Günümüz devletleri uzun ömürlü olabilmek için, halkını korumak için yeni nesil subayları hızla yetiştirmek zorundadır. Artık her subay harp teknolojilerini üreten bilim insanları kadar akıcı düşüncede özgür fikirli olmak zorundadır. Günümüzde subaylık mesleği artık daha az yorucu olsa da klasik subaylara göre ölüm riski daha da artmıştır.

Subaylık yani askerlik dünyası, gün geçtikçe aşırı mesleki ayrışmalara ve daha fazla profesyonelliğe doğru yönelmektedir. Karacısı, Havacısı, Denizcisi ve jandarması olsa da her birinin de tankçısı, topçusu, piyadesi, güvertecisi, makinacısı, silahçısı, pilotu, muhaberecisi, istihkâmı, özel kuvvetleri, komandosu, sas’ı ve sat’ı, radarcısı, füzecisi gibi daha aklıma gelmeyen nice alt branşlar ve her alt branşın ileri teknolojik pahalı ekipmanları bulunmaktadır. Artık orduları ayakta tutmak daha pahalı ve ekonomik yıkıma varacak teknolojik atılımları zorunlu kılmaktadır. O halde devletler yüksek maliyetli orduların giderlerini kontrol edebilecek, milli şuuru yüksek oldukça profesyonel Z Kuşağı Subaylara ihtiyacı vardır. Hiyerarşik disipline uyan, ancak statükoyu reddeden anlayışta ve zihniyette subayları – astsubayları yetiştirmek için de büyük ve ileri eğitim ve zihniyetlere sahip komutanlara, bilim insanlarına ve siyasetçilere ihtiyaç vardır.

Her biri kendi alanının en iyisi olmak üzere; muharip birlikleri, muharebe destek birlikleri ve muharebe hizmet destek birlikleri yetiştirmek içinde devletin kurucu değerlerine sıkı sıkıya bağlı, milli ve manevi değerlere sahip çıkan, iç siyasete bulaşmayı reddeden profesyonel askerlere duyulan ihtiyaç günümüzde ve gelecekte çok önemli olacağı aşikardır.

Artık ileri teknoloji silahları ile kitle ordularının önemi ortadan kalkarken, daha eğitimli ve hareket kabiliyeti daha yüksek küçük birliklerin önemi de artmıştır. Subay ve astsubay gerekirse görev yapacağı yerin eğitimini dost topraklarda, denizlerde ve havada provasını yaparak düşmanına saldırma olanağına sahiptir. Yeni birlikler, küçük gruplar halinde her yerdedir. Bir mahallede, bir tesiste, bir dağda, kısaca her yerdedir. Düşmanı daha yatağındayken, gemiyi limanında , uçağını pistteyken görebilmektedir. Harp, daha organize ve daha karmaşık teknolojik silahların harbidir.

Z Kuşağı Subay’ın mahiyeti de Z kuşağı zihniyetinde ve profesyonel olmak zorundadır. Ancak bu profesyonellik, daha önce de ifade ettiğimiz üzere “paralı asker” “Lejyoner” mantığındaki profesyonellik değil amatörün zıttı olan profesyonelliktir. Aksi düşüncenin yaygın olduğu, emperyalizmin oyuncağı olmuş ülkelerde kışkırtıcı provokatörler, kendi ülkelerinin profesyonel ordularını kolayca “eli katil sürüsü” olarak yaftalamaktan çekinmez ve hatta böyle göstermek için büyük gayret sarf edeler.

Z kuşağı subay-astsubay, klasik zaman subay-astsubayı kadar şövalye ruhlu, cesur atak, ahlaklı ve aynı zamanda her an bir başka ülkenin toprağında veya bir başka halkın arasında görev yapacak kadar da otoriter diplomatik ve idareci arabulucu vasıflara sahip olmalıdır.

Marina Nuciari, “Askeri Kurumlara Dair Açıklama ve modeller: Güncel gözden geçirme” isimli makalesinde Janowitz’den bir alıntıyı şöyle aktarır; “ Askeri teknolojistler esas olarak “ yıkıcı sürekliliğin” üst limiti ile meşgul olmalarından ve uluslararası politikanın meselelerini dikkate almadan silahları mükemmelleştirme baskısından dolayı jandarma kavramına karşı gelme eğilimindedirler. Kahraman liderler ise; konvansiyonel askeri doktrini sürdürmek istediklerinden ve “ zafer” kazandırmayan sınırlı askeri faaliyetlerin siyasi sonuçlarını ölçmeye olan direnişlerinden ötürü jandarma kavramına karşı olma eğilimindedirler.”

Hâlbuki artık klasik harpler ve klasik subay zihniyetler geride kalmıştır ve her subay barış ve devamlılığını sağlayıcı bir otorite olarak görev yapmak durumundadır.

Samuel P. Huntington’ın Amerikalı bir general aktardığı şekliyle bir ordu şu şekilde olmalıdır; “ Ordu devlete hizmet eder ve partiler üstüdür.” “ Ordu devlet içinde bir devlet gibi olmalıdır ama verdiği hizmet yoluyla Devlet ile bir hale gelmelidir; aslında bizzat Devletin en saf şekli haline dönüşmelidir.” Ancak aynı kitapta Amerikan liberal anlayışının orduya yönelik yaklaşımını da şu cümleyle ifade eder; “ İtaat et veya yok ol.”

Aynı yazar sivil asker ilişkileri konusunda askerin siyasetin dışına çıkarılması konusunda Türkiye’yi ve Türk ordusunu özellikle örnek göstererek; “Türk Ulusu gibi uluslar büyük zorluklarla subaylarını siyasetten uzaklaştırıp, subay kadrosunda profesyonel davranış ve görünüm geliştirebilmişlerdir.” Der.

Siyasallaşmış, bir partinin veya cemaatin taraftarı olmuş subaylar, mensubu oldukları devlete ve orduya en büyük düşmanlık yaptıklarının farkında olmalıdırlar.

Aslında Z kuşağı subay kastımla anlatmak istediğim subay tipi “faydacı subay” tipidir. Faydacı subay demek; asla maddi ve manevi olarak kendi çıkarını düşünen, yurt dışına gideyim para biriktireyim, birine yaranayım da general olayım diyen subay demek değildir. Literatürde de idealize edilen faydacı subay tipi; genelde görev verildiğinde veya ihtiyaç duyduğu anda, bir anda kahraman subay modelinden (kıta subayı, yardımcı sınıf subaylığı )vasfından çıkarak arabulucu, dengeleyici, diplomat tarzı görevleri yapabilecek bir zihniyete geçişi başaracak subay tipidir. Hem subaylığın asaletini taşıyan, hem de bir diplomatın kıvraklığında işler yapabilecek subay tipidir.

Esasında NATO’ya girdiğimizden bu yana Türk Ordunda bu işlevi yerine getirmesi ve tüm diğer subaylara da öğretmesi gereken sınıf kurmay subaylarımızdır. Türk Devleti yıllardır kurmay subaylarını “Faydacı Subay” modelinde yetiştirmişse de, ne yazık ki bazıları faydacı subaylığı kendisine maddi kazanç sağlama, yurt dışı görevlere gitme ve general olma yönünde kullanmaya kalkışınca, kolayca FETÖ ve benzeri yapıların tuzağına düşmüşlerdir. Tuzağa düşen veya zayıf karakterli bazı subaylar ve generaller 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışmasının bir parçası olarak Türk Devletine, Türk Milletine ve özellikle Türk Ordusuna ihanet etmişlerdir.

İdealize edilen “Faydacı Subay yetiştirme arzusu” kötü niyetli çarpık zihniyetlilerce kolayca suiistimal edilerek “çıkarcı subay” mantalitesini adeta kolayca TSK içinde örgütlemişlerdir. Bu tip art niyetli subaylar yıllarca adeta TSK’yı kendi çıkarları için bir araç olarak kullanırken, kıtalardan ve kıta subay ve astsubaylarından uzaklaşmış ve subay astsubayları, kıta ve askeri kurumlarımızı kendilerine ayak bağı olarak görmeye başlamışlar ve hatta hiyerarşik yapılanmanın dışında bu tip subay astsubay ve generaller kendi gettolaşmalarını anlamına gelen TSK içerinde çıkarcı sosyal tabakalaşmayı hayata geçirmişlerdir. Bu durumu da nereden anlıyoruz? Gerek TSK içindeki ve gerekse polisimizdeki FETÖ örgütlenmelerinin deşifre edilmesinden anlıyoruz.

Yeni nesil Z Kuşağı subay ve astsubaylarımıza idol bulmak zorunda kalsak bunun en güzel örneği Mustafa Kemal Atatürk’tür , İsmet İnönü’dür. Kurtuluş savaşına katılıp, devletin kurulmasını sağlayan kahraman subay ve astsubaylarımızdır, generallerimizdir. Ancak benim gözümde, hayat tecrübemde Z Kuşağı subaylara örnek göstereceğim ideal FAYDACI SUBAY örnekler Özel Kuvvetlerimizin subay astsubayları ile Jandarmamızın subay ve astsubaylarıdır.

Özel kuvvetleri fazla tanımıyorum. Ama jandarma subaylarımızı ve mantıklarını iyi tanıdığımı düşünüyorum. Çünkü onlar tarif edilen Faydacı Subay modeline en yakın ideal örneklerdir. Hem kahraman subay olarak, hem de faydacı subay olarak görev yapmaktadırlar. Onların askerliğe ve olaylara bakışı, yeni nesil subay yetiştirilmesinde mihenk taşı olmalıdır.

O halde bir dahaki yazımda JANDARMA ana konumuz olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar